Ümit KIVANÇ

Ümit KIVANÇ
Ümit KIVANÇ
Tüm Yazıları
Ah, bi anlayabilsem size de anlatırdım
5.11.2011
4263

 At izi ile it izi, sap ile saman, yaş ile kuru. Bizim memleketimizde bunların birbirinden farkına dayalı deyimlerin olması ne tuhaf, değil mi? Hayatımızda ne zaman bunları birbirinden ayırdık?

Tabiî benim gibi bazı hıyarların memlekete rengini, havasını, karakterini veren birtakım şeylerin değişebileceğine inanmasından daha tuhaf olmayabilir. Karşılaştıramadım şimdi.

Kafayı kendinden menkul otoriteler mevzuuna taktım. Herhangi bir konuda gönlünce döktürmesine meydan verilen herkes, hepimizin itaat etmesi gereken bir otorite oluyor. Onun mantığıyla düşünmeli, onun tesbit ve önceliklerine göre davranmalı, onun safından konuşmalıyız, yoksa dediklerimiz kadar demediklerimiz yüzünden de herhangi bir şey ilân edilebiliriz.

Kürt meselesini kaynağından çözmek için Türk devletinin bugüne kadar Kürtlere yaptıklarıyla hesaplaşmaya öncelik verilmesini mi savunuyorsunuz? Demek ki siz PKK’nin caniyane eylemlerini kınamıyorsunuz! Polis fezlekeleriyle insan hayatı karartmanın olağanlaşmasına itiraz mı ediyorsunuz? Yoksa siz asker geri gelsin mi istiyorsunuz?

Saflar, sesi gür ve ezik çıkanlar, kravat-ceketlerin üstündeki yüzler, iktidar imkânlarını paylaşanlar, imtiyazlılar, itilen kakılanlar (bu sonuncusu kısmen) değişti, şablon, çerçeve, motifler, akıl yürütme, suçlama tarzları berdevam.

Elbette bu düzenin böyle sürebilmesi için önkoşul, her durumda ortada sadece iki tarafın varolması. Benden değilsen ondansın, bitti.

Şu neden olamıyor, anlayabilsem belki başkalarına da anlatabileceğim:

Kürt sorununu Türklerin çıkardığını; Türklerin üstünlük kompleksi ve ayrıcalıklarını terk etmeleri halinde ortada sorun falan kalmayacağını; şu anda “Kürt siyaseti” denen şeyin uzun vadede Kürtlerin çoğunluğuna da hiçbir yarar getirmeyecek nitelikte olduğunu; PKK’nin siyaset ve eylem tarzına karşı çıkmanın pek doğal bir insanlık icabı olduğunu; fakat Kürtleri böyle bir yola sokmak ve mümkünse sapabilecekleri her türlü silahsız, şiddetsiz, sivil, demokratik, kitlesel mücadele yolunu baştan imha etmek için devletin olağanüstü çaba gösterdiğini; dolayısıyla PKK’nin işlediği her cinayetten doğrudan doğruya devletin de sorumlu olduğunu; baştaki hükümetin, memleketi askerî vesayetten kurtarma konusunda gayet iyi bir performans gösterdiğini; fakat temelinde dindar mindar da değil, düpedüz sağcı, milliyetçi bir hükümet olduğunu; barış, demokrasi, her ne haltsa isteyen insanların ilk ve aslî muhatabının yine de hükümet olduğunu; şu anda içine sürüklendiğimiz savaş ortamının oluşmasında PKK’nin yanısıra hükümetin ve toplumdaki faşist ve faşizan ortalama zihin yapısının etkili olduğunu; zaten hukuk dışında her şeyle meşgul Türk yargı sisteminin artık doğrudan doğruya polis fezlekeleriyle yönünü tayin ettiğini; insanların bal gibi, yazdığından çizdiğinden, konuştuğundan ötürü içeri atıldığını; bunun bir âdet haline geldiğini; içeri atılanlar muhafazakâr çoğunluktan olmadığı için çoğunluğun bu adaletsizliği şeyine bile takmadığını; bırakın demokrasiyi, komşu haklarından bile fersah fersah uzakta bulunduğumuzu; toplumun güya okuryazar kesiminin, büyük çoğunluğuyla, tahsilli cehalet sendromundan mustarip, elitist ve faşizan bir güruh olduğunu; hükümetin, eline iktidar geçirmiş ve herhangi bir muhalefetle karşılaşmayan her örgüt gibi, giderek pervasız bir hotzot rejimine hayat vermekte olduğunu; muhalefet yapması beklenenlerin, en soldakiler dâhil, demokrasiyle, halkla, hak-adaletle, vicdanla en ufak bir ilişkisinin bulunmadığını; bu bakımdan çoğunlukla aralarında pek de fark olmadığını; sözümona muhalefet partisi diye ortalıkta dolaşan CHP ile MHP’nin bugünlere gelişte AKP’den bile daha beter bir rollerinin olduğunu; AKP’nin antidemokratik nesi varsa hepsinden fazla fazla barındırdıklarını... bütün bunları neden aynı anda düşünemem? Neden bütün bunlar birarada doğru olamıyor?

Eminim, bunları birarada düşünen pek çok insan var. Ama bizim sesimiz çıkamıyor. Daha garibi, hem vurulan Türk askerine hem dağda can veren Kürt gencine üzülen insan da çok. Onların da sesi çıkamıyor.

Çıkabilen sesler o kadar tanıdık bildik ki, kullanılan kelimelerin farklılığı hiçbir şeyi değiştiremiyor. Şu anda hükümetin başına Süleyman Demirel’i koysanız, oraya nesi yakışmaz?

Esas meseleye gelelim. Biri çıksın, izah etsin: Kürtlerin bütün temel haklarını derhal tanımanın önündeki engel nedir? Haydi buyurun. Tak diye söylenebilecek bir açıklaması olan var mı? PKK’yi kınama üzerinden çoğunluk yalakalığı etkinliklerine falan da gerek kalmaz bu yapılsa. Artık PKK düşünür nasıl varolacağını. Yalan mı?

Şunu kabullenmek bile ne kadar zor oluyor: PKK dâhil bütün bu sorunu yaratan, Türk devletidir. Çözmesi gereken de odur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar