Yıldıray OĞUR
Savcı Hasan Yılmaz’ın yazdığı Tahşiye soruşturması iddianamesi kabul edildi. Zaman gazetesi de iddianame için beklenen manşeti attı: “Savcı itiraf etti, tahşiye çöktü”
“Çöktü”, “bu da yalan çıktı”ları duymak isteyen insanların, gidip check etmek imkanları ya da motivasyonları olmadığına da güvenerek teknik detaylara, kontr-bilgi yağmuruna tutulduğu bu haberleri artık yalanlamanın da kimseye pek faydası yok. Akıl değil gönül işi artık bu.
Yine de bu çok ilginç iddianameyi açmak için vesile oldu bu acil, flash, telaşlı yalanlama gayretleri.
İlginç çünkü iddianamede sadece tahşiye davası değil, genel olarak cemaat soruşturmalarında elde edilen delil, bilgi, tanık ifadeleri hakkında da ipuçları var.
Ama bu uzun yazıda ancak vaktimiz cemaatin hiyerarşik olarak kameralara en net poz verdiği Tahşiye’ye yetecek…
Zaman’ın Tahşiye çöktü haberinin ilk paragrafı şöyle:
“Özgür medyayı susturmak amacıyla düzenlenen Tahşiye operasyonu sonrası hazırlanan iddianamenin içi boş çıktı.
Emniyet İstihbarat , Genelkurmay İstihbarat ve MİT'in Tahşiye grubuna ilişkin "terör örgütü"raporları, resmî açıklama ve resmî yazılarını görmezden gelen Savcı Hasan Yılmaz, hiçbir hukuki karşılığı olmayan, herhangi bir mahkeme kararına dayanmayan müfettiş raporuyla Hizmet hareketini terör örgütü ilan etmeye kalktığı anlaşıldı.”
Cemaat ve tutuklu polis şefleri en başından beri bu soruşturmanın Fethullah Gülen’in 6 Nisan 2009 tarihli konuşmasıyla başlamadığını ispatlamaya çalışıyor.
Tahşiye ile ilgili Gülen’den çok daha önce MİT, Genelkurmay İstihbaratı, Emniyet İstihbaratı’nın çalışma yaptığıyla ilgili çokça haberler yaptılar.
Polislerin ve cemaatin iddiası Emniyet’in tahşiye soruşturmasını da Gülen’in konuşmasıyla değil, MİT ve Genelkurmay’dan gelen istihbaratlar üzerine başlattığı…
Türkiye’de örgütlü bir yapı hakkında MİT, Emniyet ya da Genelkurmay istihbaratın elinde bilgi olması değil olmaması tuhaf olurdu. Esas soru şu: Peki bu istihbaratlarla ne olmuş, ne yapılmış, bu istihbaratlar bir soruşturmaya dönmüş, bir suç tespit edilmiş mi? Ya da MİT ve Genelkurmay Emniyet’e Tahşiye soruşturmasını açması için istihbarat vermiş mi?
Genelde aleyhte delil toplamama geleneğini bir tarafa bırakmış savcı ve bu iddialar üzerine Genelkurmay ve MİT’e Tahşiye grubuyla ilgili daha önce herhangi bir çalışma yapıp yapmadıklarını sormuş.
MİT’ten gelen cevap “tahşiye grubuna ilişkin elde edilen bilgilerin Emniyet Müdürlüğü ile paylaşılmadığı”, “Genelkurmay Başkanlığına Muş ilinde ihale alan bir firma yetkilisine ilişkin açıklama yapılırken tahşiye grubundan bahsedildiği.”
MİT’in cevabında bahsedilen Genelkurmay İstihbaratı’nın 13 Mart 2009 tarihli yazısını biliyoruz. Tabii ki bu konularda Türkiye’deki en uzman gazetecilerden biri olan Nazlı Ilıcak’ın 3 Ocak 2015 günü Bugün gazetesindeki yazısından. Nazlı hanıma da bu raporu @tahsiyekimdir diye bir twitter hesabı mentionla göndermiş.
Hatırlayalım. Şubat 2015’de Bugün gazetesine konuşan yazının altındaki imzanın sahibi Genelkurmay eski istihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin de şöyle demişti:
“Bu konuda da bize MİT’ten gelen bir konu var. Tahşiye konusunda MİT’ten bir bilgilendirme aldık. Bana gelen bilgilendirmeyi ben de imzalayarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na (KKK) göndermişim. Diğer komutanlıklara da göndermişim. Ama o çıkan evrak, KKK’ya gönderdiğim evraktır. Bütün olay budur.”
Aslında herkes aynı şeyi söylüyor.
Gelelim savcının bu haber ve ortaya çıkan yazışmayla ilgili sorusu üzerine Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’nın cevabına; “habere konu olan (Kara Kuvvetlerine hitaben yazılıp isme gönderilen) yazının 15.02.2012 tarihinde gereği yapıldıktan sonra kayıtlardan çıkartılarak imha edildiği bildirilmiş olması karşında imha edilerek kayıtlardan çıkarılmış olan bu yazının basın yayın kuruluşlarına sızdırılmasına ilişkin olarak da Genelkurmay Askerî Savcılığı tarafından soruşturma yürütüldüğü...”
Ve toparlayabiliriz artık. En iyisi iddianameden okuyalım:
“Görüldüğü Üzere MİT tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü yahut Emniyet Genel Müdürlüğünün diğer birimlerine herhangi bir yazı yazılmadığı, Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanlığınca da herhangi bir araştırma yapılmayıp Genelkurmay Başkanlığının yapılan ihaleyi alan bir firmaya ilişkin güvenlik araştırması yapılmasını Milli İstihbarat Teşkilatından (MİT) talep etmesine istinaden ihaleyi alan kişi hakkında elde edilen bilgiler MİT'ten Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Daire Başkanlığına gönderildiği, İstihbarat Dairesince de bu bilginin kuvvet komutanlıklarına gönderildiği, bu yönüyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesinin tahşiye grubuna yönelik olarak doğrudan araştırma ve inceleme yapmadığı, MİT'ten gelen ihbar ve bilgilerin değerlendirildiği iddia ve savunmasının doğrulanmadığı keza askerî birimler tarafından da emniyet birimlerine yine tahşiye grubu hakkında herhangi bir bilgi yazısı gönderilmediğinin anlaşıldığı...”
Yani özetle ortada Emniyet’le paylaşılmış (tabii sızıntı değil resmî yollarla) paylaşılmış herhangi bir rapor, istihbarat olmadığı gibi, MİT’in askerin istediği rutin bir güvenlik soruşturması için istihbarat toplaması ve Genelkurmay’la paylaşması dışında ortada Tahşiye grubu hakkında bir soruşturma, soruşturma başlatacak bir istihbari faaliyet yok.
O halde geldik Emniyet İstihbaratı’nın 03 Aralık 2008 tarihinde 12 İl Emniyet İstihbarat şubesine yazdığı Tahşiye konulu yazısına. Yani Fethullah Gülen’in Tahşiye konuşmasından 4 ay öncesine.
Yazının altındaki imza İstanbul Emniyet Şube Müdürü sıfatıyla Ali Fuat Yılmazer’e ait. Yazı Mehmet Doğan ve arkadaşları hakkında ön istihbari dinleme kararından bir süre sonra yazılıyor. O kararın niye alındığı da belirsiz.
“Dini istismar faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik çalışmalarda Nur cemaati Tahşiye grubu’yla ilgili olarak güvenilir kaynaktan” diye başlıyor yazı. O güvenilir kaynak kim, o da belirsiz.
Yazıda grup hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra grubu tehlikeli yapan şeyler sıralanmaya başlanmış İlk cümle “Türkiye’nin Dar’ul Harp olduğu düşüncesini taşımaları”, ikincisi çok ikna edici: “Nur cemaati Mehmet Kırkıncı ve Fethullah Gülen grubunu münafık olarak görmeleri.”
Bundan daha sonraki tehlike ise “El Kaidecilerin izlediği cihadi siteden video izlemeleri”
12 il'e giden yazıda başka bir somut suç, delil, bilgi yok. En önemlisi grubun kendisinden böyle bahsetmemesine rağmen Tahşiye adı ilk kez bu raporda geçiyor. Herhalde bu anlaşılmasın diye grubun yayınevleri sıralanırken en büyük yayınevi olan Tahşiye’den hiç bahsedilmemiş.
Cemaatin Yılmazer’in bu yazısını Gülen’in Tahşiye soruşturması talimatını vermediğine delil olarak kullanması tuhaf. O halde Gülen’in bu gizli yazışmayı gördüğünü iddia ediyorlar ki o daha tuhaf.
Ama savcı iddianamede Yılmazer’in 12 il'e gönderdiği bu yazıya verilen cevapları ortaya çıkarmış ki hepsinden tuhaf olan o.
2008’in son ayında bu yazıyla ilgili araştırma yapıp, hiçbir suç, hatta ciddi örgütsel faaliyet bulamayan bu 12 ilde bir sene sonra onlarca insan El Kaideci Tahşiye grubu üyesi olmaktan tutuklanmış çünkü.
Örneğin 13 gün sonra örgütün Sivas sorumlusu olduğu söylenen kişinin Sivas’la alakası yok diye Sivas Emniyeti, bir sene örgüt üyesi olmaktan 5 kişiyi gözaltına almış. “Araştırdık, mahalle çevresinde dindar aile olarak bilinir” diyen Bursa Emniyeti ise bir sene sonra 9 kişiyi radikal örgüt üyesi diye gözaltına alıyor.
Bir yıl önce Yılmazer’e cevabında “grupta cihat hükmü yoğun olarak işlendiği ancak çatışma bölgelerine gidip mücadele etmektense Türkiye sınırları içinde şiddete bulaşmadan cihad etme anlayışını benimsedikleri, El Kaide, Hizbullah gibi dini motifli terör örgütleri ile PKK/KONGRAGEL terör örgütlerini hiçbir şekilde tasvip etmedikleri'' şeklinde cevap yazan Muş Emniyeti ise bir yıl sonra aralarında Mehmet Doğan’ın da olduğu 32 kişiyi El Kaideci diye tutuklamış.
Diğer illerin Emniyet istihbaratlarından da benzer cevaplar gelmiş. Hiçbirinde soruşturma açılacak bir karine dahi yok, zaten soruşturma da açılmamış.
En ilginç cevap Elazığ Emniyet İstihbaratı’ndan gelmiş. 30 Aralık 2008’de gelen ilk cevapta ildeki grubun üyeleri ''Risale-i Nur eserlerinin müellifi olan Said-i Nursi’nin talebelerinden Hulusi YAHYAGİL’in ders grubunda yer alan” gibi genel ifadelerle tanıtılırken, 14 Nisan 2009 yani Gülen’in konuşmasından 8 gün sonraki Emniyet İstihbarat yazısı şöyle: ''Grubunun Elazığ ilinde bulunan kanaat önderleriyle yapılan görüşmede M.Fethullah GÜLEN’in yaptığı konuşmanın zamanlama ve içerik olarak çok isabetli olduğunu, polisiye tedbirlerle çözülemeyecek bir konunun yüzde seksen çözüme ulaştığını, ilerleyen süreçte Tahşiye Grubu’nun irtica bağlantısı ile ilgili kamuoyunda çıkarılabilecek art niyetli haberlerin ve izleyebilecekleri harekat tarzının M.Fethullah GÜLEN’ in bu konuşması ile deşifre edildiği şeklinde görüş beyan edildiğinin bildirildiği...''
Bunun , Elazığ Emniyet İstihbarat’ından İstanbul Emniyet İstihbaratı'na giden resmî bir yazı olduğunu tekrar hatırlatalım.
Yani Fethullah Gülen’in Herkül.org’da yayınlanan konuşmasına kadar Tahşiye grubuna yönelik herhangi bir soruşturma söz konusu değil. Ortada terör iddiasına delil olacak bir karine, şiddet unsuru, işlenmiş herhangi bir suç da yok.
Ve 6 Nisan 2009’da Fethullah Gülen’in Herkül.org sitesindeki meşhur “Adına da tahşiye derler”konuşması yayınlanıyor.
8 Nisan 2009 günü “Terör Örgütü üreteneler yeni tezgah peşinde” başlığıyla konuşma Zaman’da haber oluyor. İlginç günler o günler. Obama Türkiye’de. Tam o gün Zaman’ın birinci sayfasında Obama’nın İstanbul’da Erdoğan’la Ayasofya’yı ziyareti tam sayfa. İkilinin görüşmesinde El Kaide’yle mücadele de masada...
Ertesi gün, yani Gülen’in konuşmasından üç gün sonra Tahşiye tehlikesi Karanlık Kurul dizisinde. O kadar zamanda nasıl yazılmış, çekilmiş bir muamma.
10 Nisan’da Zaman’da Hüseyin Gülerce, 15 Nisan’da Ahmet Şahin yazıyor Tahşiye’yi. 23 Nisan’da yeniden Karanlık Kurulda işleniyor, 26 Nisan’da Karanlık Kurul senaryosu Bugün’de Nuh Gönültaş’ın köşesinde aynen yayınlanıyor.
İddianame bunlar dışında bir başka yazıya daha dikkat çekmiş; Gülen’in konuşmasından 3 gün sonra, Zaman’da bunun haber olmasından hemen sonraki gün yani 9 Nisan günü Hürriyet’te çıkan Ertuğrul Özkök’ün yazısı.
“Hoca bu konuyu neden açtı” başlıklı yazıda şöyle demiş Özkök:
“Herkül.org adlı internet sitesinde, 6 nisan 2009 günü bir mülakat yayınlandı. Mülakat yapılan kişi Fethullah GÜLEN Hoca. Yöneltilen ilginç bir soru var. 'Seçim sürecinde irtica meselesi hiç gündeme gelmedi. Bu açıdan artık Türkiye’de irtica oyununun sona erdiği söylenebilir mi? İrtica geri döner mi?' Fethullah GÜLEN Hoca bu cevabı veriyor. Dün olduğu gibi bundan sonra da dışardan da beslenen bazı şer odakları en samimi müminleri ve hakiki Müslümanları terörist gibi göstererek irtica yaygarası koparabilirler… O yüzden çok merak ettim. Hoca durup dururken bu konuyu niye yine gündeme getirdi? Ortada fol yok yumurta yok. Neden böyle bir uyarı ihtiyacı duydu? Yani bunu laikler kaşımazken, Fethullah GÜLEN neden kaşıdı. Merak edip hocaya çok yakın bir kişiye sordum. Onun izahı şöyle…”
Savcılığa verdiği ifadede Özkök o aradığı “hocaya yakın kişinin” kim olduğunu söylememiş. İddianamedeki HTS kayıtlarına göre ise o kişi Ekrem Dumanlı. Kayıtlar ilginç. Nisan ayı boyunca 17 telefon konuşması yapmış Özkök ve Dumanlı. Bunlardan dördü 3 ve 5 nisan tarihlerinde. Yazının çıkmasından bir gün once 8 Nisan günü Özkök Dumanlı’yı aramış. Yazının çıktığı gün de Dumanlı Özkök’ü.
Tahşiye konusunu gündeme getirmek için gazete haberi, tv dizisi, üç köşe yazarının yazısının yanında aynı tarihlerde Ekrem Dumanlı’nın bilgi vermesiyle Hürriyet’te Ertuğrul Özkök’ün yazı yazması tesadüf olabilir. Ama bu bilgilendirme bile cemaatin bu konuya ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
Zaten Fethullah Gülen’in konuşmasından sonra medyadaki ilk taarruzun ardından başlayan hukuki sürecin hızı bunu ortaya koyuyor.
Karanlık Kurul’da ikinci kez Tahşiye tehlikesine dikkat çekilmesinden 6 gün sonra, yani 29 Nisan 2009 günü daha öncesinde herhangi bir terör örgütüyle ilişkisi, hakkında herhangi bir suç şüphesi ortada olmayan Tahşiye grubu hakkında İstanbnul Emniyet İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Erol Demirhan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne grupla ilgili çalışmanın başlatılması için yazı yazıyor.
O yazının içindeki bilgiler, Yılmazer’in hazırladığı yazının üzerine “eylem gerçekleştirilebilir” gibi soyut ifadelerin, El Kaide, suikast gibi kelimelerin eklenmesinden ibaret. Herhangi bir somut çalışma, iddia, delil yok. Sadece Gülen’i münafık görüyor da Gülen çıkarılıp “bazı dini cemaat liderleri” yapılmış o kadar.
Yazı doğrudan İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Ertan Erçıktı’ya hitaben yazılmış.
O da üzerine düşeni yapıp, hiçbir araştırma yapmadan, istihbarattan gelen yazıyı kopyalayarak, 5 gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Radikal Tahşiye Grubu hakkında soruşturma izni için başvurmuş.
Savcılık da ertesi gün hızlıca bu izni vermiş. Aynı gün Sağ Terörle Mücadele Büro Amiri olarak Kazım Aksoy yine üzerine hiçbir yeni bilgi, delil koymadan aynı içerikle teknik takip için yazı yazmış. Hemen ertesi gün de bir günde Terörle Mücadele’nin adlarını verdiği 20 kişinin telefonları bulunup dinlenmeye başlanmış. 66 kişi hakkında telefon dinleme, 64 kişi hakkında teknik takip 9 ay sürmüş.
Bu kadar “tehlikeli”, “eylem yapabilecek”, “El Kaide bağlantılı” örgüt 9 ay izlenmiş. Bir şey bulunamamış. Ve ancak 9 ay sonra operasyon kararı verilmiş.
21 Ocak 2010 günü 8 ilde 38 adreste 32 kişiye yönelik operasyonun en kritik adresi ise tabii İstanbul Bahçelievler’deki mühimmat bulunan ev.
Turgut Yıldırım'ın ölen kardeşine ait olup, hayır için bağışlanmış, ders, sohbet ve taziye evi olarak kullanılan, anahtarı pek çok kimsede olan evde el bombaları, fişek ve sis kutusu ile bomba düzeneği görünümünde olan materyaller buldu polis.
Tahşiye grubunun terör, şiddet bağlantısı bu malzeme üzerine kuruldu.
Cemaatin “Tahşiye çöktü” haberleri de savcının o bombaları kimin koyduğuyla ilgili cümlesi üzerine:
“Savcı Yılmaz'ın bombaları koymakla suçladığı polislere ilişkin 'Her ne kadar bu çalışma ve analizler sonucunda bomba ve mühimmatları ikamete koyan ve buna gözcülük yapan şüpheliler net olarak tespit edilememiş ise de...' cümlesi, iddianamenin delilsiz olduğunu gözler önüne serdi.”
İddianameyi okumuş birinin hâlâ bu cümleleri edebilmesi için sahiden kasıt taşıması gerekir.
Tam olarak suçu işleyenin tespit edemediğini yazarak Türkiye’deki mevcut savcılık standartlarının üstünde bir hukuki performans sergileyen savcının “çalışma ve analizler”den ne kastettiğini okuduktan sonra özellikle.
Bombaların bulunduğu evin sahibi Turgut Yıldırım ifadesinde “O gün saat 22’ye kadar evde sohbet olduğunu, o saate evden çıktığını, bir ay once Umre’den geldiğini, hayatında hiç bomba görmediğini bu sebeple kendisinin bombaların üzerindeki seri nolarını silmesinin bunları temin etmesinin mümkün olmadığını bombaları eve koyan her kim ise bunu saat 22.00 ile bombaların bulunduğu 05.00 arasında yaptığını'' söylemişti. Bunun üzerine savcı o gün o saatler arası eve yakın baz istasyonlarını inceletmiş ve telefonu o bazlarda sinyal veren evin çevresinde bulunan onlarca polisi tek tek tespit etmiş.
Ortaya inanılmaz bir tablo çıkmış. O gece boş olacağı teknik takip ve dinlemeyle bilinen o evin etrafında görevi gereği orada olmaması gereken, operasyonlara gitmeyen şubelerden dahi onlarca polis ve onların sürekli irtibatta olduğu amirleri var. Boş bir ev için olağandışı bir hareketlilik bu.
Aynı anda 6’sı Tahşiye cemaati evi 32 adrese operasyon yapmakta olan polis şefleri diğer evlerin ya da adreslerin hiçbirinde böyle bir tertibat almadıkları gibi, sadece o evin etrafındaki polislerle sürekli irtibat halinde olmuşlar. Hepsi de ünlü polisler, nedense, Türkiye’nin Balyoz haberini konuştuğu günlerde işi gücü bırakıp bu ev aramasına kilitlenmişler.
(Sürekli oradaki polislerle konuşanlardan biri “Haram lokma yemedik”teki komiser)
En dikkat çekici tespit ise kesinlikle şurası: “Hiçbir görevlendirme olmadığı halde istihbarat şube müdürlüğünün C Bürosu ile TEKOP Bürosu görevlilerinin evin civarında bulunması, en dikkat çekici olanı da istihbarat şubenin teknik araç ve böcek yerleştirme işlemleri de dahil olmak üzere diğer organize suç örgütlerinin görev alanı olan R Büro amirliği görevlilerinin civarda bulunarak takip işlemine katılmış olmaları, bunun ötesinde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri ile İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin olağan çalışma usul ve sistematiği haricinde sürekli irtibatta olduklarının görüldüğü...”
İşte tam bundan sonra elinde o gece orada olmaması, birbiriyle irtibatta bulunmaması gereken onlarca polisin ismi olan savcı şöyle demiş:
“Her ne kadar bu çalışma ve analizler sonucunda bomba ve mühimmatları ikamete koyan ve buna gözcülük yapan şüpheliler net olarak tespit edilememiş ise de, tüm birimleri ile birbiri ile uyumlu ve koordinasyon içerisinde çalışan tüm ülke çapında olduğu gibi İstanbul Emniyet Müdürlüğünün kadrolarında görev yapan şüpheli Fetullah GÜLEN'e bağlı paralel yapılı terör örgütü mensubu olan şüphelilerden iddianamede isimleri belirtilip bu aşamada tespit edilenlerin çok iyi hazırlanmış plan çerçevesinde hareket ederek bomba ve mühimmatları yerleştirmiş oldukları, bu sebeple aradan geçen 5 yıllık süreçte bombayı ikamete yerleştiren şüpheliye ilişkin kamera kaydı ve ses kaydı gibi doğrudan birincil nitelikli delillerin elde edilmesinin mümkün olmadığı...”
Peki neden bulunan mühimmat yeniden incelenmiyor, parmak izleri yeniden araştırılmıyor. Yine iddianameden okuyalım:
“Soruşturma sürecinde tahkikat emri verilmesi üzerine ele geçen mühimmatlara ilişkin detaylı menşei sorgusu yapılıp araştırmalara başlandığında özellikle el bombalarına benzer mühimmatların Güneydoğu Anadolu bölgesi ile diğer bölgelerde ele geçirildiği, ancak sis kutusunun çok sık rastlanan bir materyal olmadığı, daha öncesinde 21.04.2009 tarihinde Poyrazköy'de ve 09.01.2009 tarihinde Gölbaşı ilçesinde yapılan kazılarda elde edildiği, tespit edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca ele geçen bomba ve mühimmatlar yeniden inceletilmek istenildiğinde de üst paragraflarda belirtildiği üzere 17-25 Aralık 2013 tarihlerindeki darbe girişimi sürecinde suç örgütünün bomba İmha Şube Müdürlüğünün istemi üzerine 31/12/2013 tarihinde aradan dört yıla yakın süre geçtikten sonra imha edilmiş olması nedeni ile incelenememiştir...”
4 yıl sonra, birdenbire, 25 Aralık’tan 5 gün sonra imha edilmiş o mühimmatlar da ondan…
Savcının elinde güçlü bir delil var ama. Bir email. Ama yurt dışından gelmiş isimsiz, kim olduğu dahi araştırılmamış bir email değil.
Bu kez kim olduğu araştırılmış o gece o evin etrafında tertibat almış komiserlerden biri olduğu tespit edilmiş. Şöyle diyor o amir emailinde:
“Adrese girilene kadar adres çevresinde karakol kurduk bekledik, ayrıca bölge ekiplerini de bizim yapacağımız çalışmalarla alakalı o civardan çekildiğini de biliyorum, ayrıca bu çalışmaları bizzat yöneten Recep GÜVEN , Erol DEMİRHAN, Ali Fuat YILMAZER ve Ömer KÖSE'dir. Ayrıca bana ulaşırsanız daha detaylı bilgiler de verebilirim, ben o dönem devlet için çalıştığımızı düşünüyordum, böyle bir ihanetin olduğunu görmem beni çok rahatsız etti vicdanım çok rahatsız olduğu için bunları yazıyorum, her kimin suçu varsa cezasını çekmesini istiyorum...”
Bitirirken Hürriyet gazetesi Tahşiye operasyonunda ikinci kez karşımıza çıkıveriyor.
Operasyondan 9 gün sonra yayınlanmış yazıda, Hürriyet yazarı, operasyondan bir gün önce çıkmış Balyoz iddialarına gazetenin laik okurlarını ikna için Tahşiye operasyonuyla karşılaşma yapıyor.
Hiçbir yerde yayınlanmamış, o operasyonda ele geçirilmiş bir kitabın içeriğini nereden bulduğunu sormayalım artık…
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13633411.asp.
Karanlık Kurul’u yazan kişinin polis çıktığına ise gelemedik bile...
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025