Alper GÖRMÜŞ
İlyas Başsoy’un, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde (2009) uyguladığı başarılı seçim kampanyası ile, fırsat verilseydi uygulayacağı “12 Haziran 2011 seçimleri CHP iletişim stratejisi”ni anlattığı kitabını neden bu kadar önemsediğimi sorgulayan tepkiler alıyorum...
Bu sorulara çok net bir cevabım var: Çünkü ben, 1) tıpkı İlyas Başsoy gibi gücü tartışılmaz bir iktidar karşısında güçlü bir parlamenter muhalefetin varlığını hayati önemde görüyorum ve 2) bu kitapta önerilenleri bu sonucu sağlama yolunda hayati önemde görüyorum.
Aslında kitaptaki öneriler sadece Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) için değil parlamenter muhalefeti (ve tabii parlamenter yolla iktidarı) önemseyen bütün siyasi akımlar için geçerli... Böyle bir dertleri olmayanlara bu kitabın söyleyeceği herhangi bir şey yok. İlyas Başsoy’un dediği gibi, “Ya seçime katılmamak ya da katılınıyorsa seçimin kurallarına göre oynamak gerek...”
“AKP’nin arkasında dâhi mertebesinde birkaç yol gösterici var”
Başsoy, “seçimin kuralına göre oynanması” derken, her şeyden önce, siyasi partilerin seçim kampanyalarını “siyasetsiz” geniş seçmen kitlesine (yani Selim Türkhan Partisi’nin “üye”lerine) yönelik olarak kurmaları gereğinden söz ediyor.
Çünkü, geçen yazıda da söylediğim gibi, partilerin taşlaşmış tabanlarından birkaç parça sökmek bile zorken Selim Türkhan Partisi’nin (STP) tabanında “hizmetle tavlanmayı” bekleyen, oyunu her an değiştirmeye hazır milyonlarca seçmen vardır.
Başsoy’a göre, seçimlerde –AK Parti hariç– bütün partiler kendi “çekirdek”lerinin ideolojik ihtiyaçlarını giderecek kampanyalar yürütüyor, sonunda da sadece kendi “çekirdek” tabanlarının oylarını alıyorlar.
Oysa yapmaları gereken şey, kendi çekirdek tabanlarını, partinin bütün enerjisini “siyasetsiz” Selim Türkhanların oyunu almaya harcamasının gereğine ikna etmektir. Ne var ki bunu başarmış olan tek parti yine AK Parti’dir: AK Parti çekirdeği, seçimi kazanıp iktidar olabilmek için bunun kaçınılmaz olduğunu kabul eden ve gereğini yapan bir kitledir. Başsoy’a göre, AK Parti’nin, bu sonucu (da) sağlayan tüm stratejisi kusursuzdur:
“AKP’nin bugüne dek yaptığı tüm iletişim stratejisi, sadece seçimi kastetmiyorum, genel olarak tüm stratejisi kusursuzdur. AKP’nin arkasında, çok arkasında, dâhi mertebesinde birkaç yol gösterici olduğunu sanıyorum. Hiçbir şey rastlantısal değil, hiçbir şey sanıldığı kadar basit değil.”
“Başbakan’ım” demelisiniz...
Peki, Selim Türkhanların dünyası nasıl bir dünyadır?
Biraz köşeleştirerek söylüyorum, “iş”e, “hizmet”e, “proje”ye bakan, başka da bir şeye bakmayan bir dünyadır. Bu dünyaya “siyaset”le giremezsiniz, onlar sizin “hizmet” ve “proje” önerilerinize ve onları realize etme yeteneklerinize bakarlar ve takdir ederlerse sizin siyasetinizin dolaylı bir destekçisi haline gelirler; ta ki, sizin “hizmet”lerinizi “takdir” etmemeye başlayana kadar...
İlyas Başsoy, Türkiye’nin Selim Türkhanlarının neredeyse tamamının şu anda AK Parti’yi “takdir”ettiğini ve oylarını bu partiye verdiklerini söylüyor. CHP’lilere önerisi ise şu: AK Parti’nin Selim Türkhanlar üzerinde yarattığı “algı”yı, kendi partilerine ilişkin olarak da yaratmak... Öyle ki, Selim Türkhanlar, CHP’nin iktidarda AK Parti’nin “hizmet”lerini de aşacak bir performans göstereceğine; CHP’nin iktidarı sahiden ve sadece “hizmet” için istediğine inansın.
Başsoy, bu amaç doğrultusunda bakın neler öneriyor CHP’ye:
“1. ‘Başbakan’ım’ demelisiniz... İki harften oluşan bu basit iyelik eki, bunu söyleyebilen lidere toplam oylarının yarısı kadar oy getirebilir. Çünkü bu iki harf, ‘hizmette devamlılık’, ‘istikrar’, ‘efedilik’vs. gibi Selim Türkhan’ı çıldırtan mesajlar saçar.
“2. Başarıyı takdir edin ve ayrıştırın... Seçimi kazanmak mı istiyorsunuz? O halde kalkın ve şunları söyleyin:
‘AKP baştan sona hata mı yaptı? Bu mümkün mü? AKP özellikle sağlık, ulaştırma alanında başarılı işler yaptı. İktidar olduğumuzda, AKP’nin yaptığı her şeyi elimizin tersiyle silip atmayacağız. Kuracağım kabinede Sağlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na dokunmaya niyetim yok. Değerli bakanlarımız, partileri seçimi kazanmasa dahi isterlerse görevlerine devam edecekler. (...) Ahmet Davutoğlu kardeşimiz, uluslararası siyasette çok değerli hizmetler verdi. Ben onu da hep yanımızda göreceğim. Uluslararası ziyaretlerimizin tamamında bizimle olmasını rica edeceğim. (...) Kimse telaş etmesin. Yıkmak için gelmiyoruz. Bayrağı almak ve daha yukarıya taşımak için geliyoruz.’
“Siz bunları söylediğiniz anda, sizi kanser hücresi gibi tüketen ‘muhalefet seçimi kazanırsa kaos olur, ekonomi batar’ cümlesi düşmez mi? AKP’nin seçimdeki en büyük kozları olan sağlık, ulaşım, ekonomi ve dış siyaset konularını AKP’den ayrıştırıp sahiplenince, bu yaptığınızdan kim kazançlı çıkar?
“3. Somut projeler sunun... Selim Türkhan somut projeler görmek ister. Köprü, uydu, tüp geçit, bina vs. Selim Türkhan’ın en sevdiği sözler arasındadır. Muhalefet de bu sözleri ağzına dolayınca Selim Türkhanların tamamı, ‘Bu parti iktidara gelirse ülkedeki projeler sekteye uğramayacak,’ diye düşünür. Bu durumda kim kazanır, kim kaybeder?
“4. Kimlik siyaseti yapmayın... Amaç ‘siyasetsiz’ insandan oy almaksa, kimlikler üzerinden yaratılan bir söylemin oy karşılığı yok. Kimliklerine sahip çıkanlar zaten kimliklerine göre çeşitli partilere oy veriyor. Türkiye’nin en büyük partisi, bu kimliklerin birine veya birkaçına sahip olduğu halde, kendini bu kimliklerle tanımlamayan Selim Türkhanların partisi.
Dürüstlük kelimesini ağzınıza almayın
“5. Dürüstlük kelimesini ağzınıza almayın... Barajı geçecek kadar büyümüş hiçbir parti dürüst olamaz. O halde böyle partiler ‘dürüstlük’ lafıyla (zaten onlara ‘anne objektifliği’yle oy verecek kendi seçmenleri dışında) bir tek Selim Türkhan’ı bile ikna edemezler. Çünkü Selim Türkhan hemen şöyle düşünür: ‘Sanki sen çok dürüstsün. Senin belediyelerin çok mu temiz? (...) O halde geç bunları kardeşim. Bence ne iktidar dürüst, ne de sen dürüstsün. Fark göremiyorum, niye riske gireyim?’
“6. Takipçi olmayın... Selim Türkhan muhalifi sevmez, öncüyü sever. Heyecanla kendi düşüncelerini anlatan bir siyasi lideri dinleyince, çalışkan öğrencinin velisi gibi sevinir. (...) AKP sloganlarına muhalefet partileri hep reaksiyon verir (‘Durmak yok yola devam’, ‘Sen Türkiye’sin, büyük düşün’) ve onlar böyle reaksiyon verdikçe AKP’nin lider, kendilerinin takipçi olduğunu yine kendileri onaylamış olur.
“7. Polemikten kaçının... Selim Türkhanların çok kullandığı, ‘Bak işine birader’ diye bir laf vardır. AKP ile ağız dalaşına giren siyasiler (eğer gizli AKP’li değillerse), bir an önce bu davranışlarından vazgeçmeli ve işlerine bakmalılar. Yani tartışmayı bırakıp vizyon sunmalı, heyecan yaratmalılar.
“8. Tabanınızla sözleşin... AKP, kendi tabanıyla taban tabana zıt söylemlerle oy isterken, nasıl oluyor da tabanından hiç oy kaybetmiyor? Çünkü AKP, müstakbel başbakan henüz hapisteyken bu konuda gizli bir sözleşme yaptı tabanıyla. (...) Oysa barajı aşan diğer iki parti kendi tabanlarının kölesi olmuş durumda. Liderleri ‘şüpheli’ bir tek laf etseler tabanları tarafından aforoz edilecekleri endişesi yaşıyorlar. (...) Kısır döngüyü kırmanın tek yolu, tabana iyi bir eğitim vermek ve bu sözleşmeyi kulaktan kulağa fısıldayarak duyurmak. Ancak “eğitim”, “analiz”, “yöntem”, “orta ve uzun vadeli strateji” gibi kavramların hiçbiri AKP dışındaki partilerin lügatinde yok...”
İlyas Başsoy, 12 Haziran 2011 seçimlerinden sekiz ay önce, Ekim 2010’da işte böyle şeyler anlattı Kılıçdaroğlu’na... Bir de uyarıda bulundu, “kara girdap” konusunda (Başsoy, CHP tabanındaki öfkeli, umutsuz kalabalıklardan yayılan muazzam enerjiyi anlatmak için kullanıyor bu kavramı).
CHP liderleri, meydanlara toplanan bu büyük kalabalıklardan iktidar garantisi vehmediyor ve onların yarattığı enerjinin ortasına atıyorlar kendilerini... Sonuç her defasında felaket olsa da, bir türlü dışına çıkamıyorlar bu girdabın...
AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder bir anlamda bu girdaptan çıkışın yollarını gösteriyor. Tabii, dinleyen olursa...
CHP yöneticilerinin, kitaptaki önerileri aktardığım eski solcu, uzun dönem CHP’li, 2002-2007 arasında“AK Parti’nin eklemlenmiş tabanı”na, ondan sonra da “çekirdek”e yakın duran bir AK Parti’li arkadaşımın yüzünü görmelerini çok isterdim...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025