AKP’li 4 bakan hakkında yolsuzluk iddiasıyla kurulan komisyonun AKP’li Başkanı Hakkı Köylü, Meclis Başkanlığı’ndan 14 klasör halinde gönderilen fezlekeleri üyelere açmayarak, ‘‘dizin pusulasının eksik olduğu’’ gerekçesiyle İstanbul Başsavcılığı’na iade etmiş.

Yakışır.

Bu fezleke daha Meclis ile İstanbul Başsavcılığı arasında daha çok gider gelir. Sonra da unutulup çürümeye terk edilir. Unutulur. Çünkü burası yapanın yanına kar kalanların ülkesidir.

Belki de Ali Bayramoğlu ve arkadaşları haklıdır. 17 ve 25 Aralık darbe girişimi olduğu için büyük hukuksuzluklar yapılmıştır ve bu nedenle 700 bin liralık kol saatlerini, para sayma makinelerini, dolar dolu ayakkabı kutularını darbe tezgahının bir parçası olarak görmemiz gerekir.

Uludere katliamıyla ilgili soruşturmada Hava Askeri Mahkemesi de askeri savcının ‘‘soruşturmaya gerek yoktur’’ kararına uymuş ve dosyayı kapatmış. Şimdi dosya Anayasa Mahkemesi’ne gidecek, orada sırasını bekleyecek ve büyük ihtimalle 2018’deki Dünya Kupası’na kadar bir karara bağlanacak.

1976 yılında Lockheed Skandalı patlak vermişti. ABD Senato Dış İlişkiler Komisyon Başkanı Frank Church yaptığı bir açıklamada, Lockheed şirketinin "askeri uçaklarını" satabilmek için birçok ülkeyle birlikte Türkiye'ye de "rüşvet" verdiğini resmen açıklamıştı.

Rüşvet alanlar bütün dünyada ortaya çıkarılıp cezalandırıldı. Bir Türkiye hariç… Türkiye’de bu işlemin bir numaralı zanlısı dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya idi.

70’li yıllar askeri vesayetin en güçlü olduğu dönemdi. Zaten arkasından 12 Eylül Darbesi geldi ve dosya uyutulmaya bırakıldı.

Güçlünün yargıya müdahale edebildiği, yargı kararlarını istediği gibi eğip bükebildiği ülkelere hukuk devleti denilemez. Anayasa Mahkemesi’nin kimi yaralara pansuman gibi gelen son dönem kararlarını bir yana koyarsak, Türkiye’de yargının hala bağımsız ve tarafsız bir kurum haline geldiğini söyleyemeyiz.

12 Eylül’de ‘‘Yetmez ama evet’’ diyenler, yargının siyasi iktidarın gölgesinden kurtulması için bir umut görmüştü. Elinde paralarla yakalananlar bu kadarcığını bile çok gördü ve 17 Aralık’tan sonra yargıyı yeniden dizayn ederek tamamen siyasi iktidara bağımlı hale getirdiler.

Bu tabloda iktidarın değişmesi de herhangi sistemin işleyişinde bir değişiklik meydana getirmeyecektir çünkü iktidarın yeni sahipleri de bu mekanizmayı kendi çıkarları ve kirliliklerini kapatmak uğruna kullanmaya devam edeceklerdir.

Demokrasiye inancı zedeleyen, yolsuzluğu teşvik eden, sistemin altını oyan bu uygulamalar, devletin acımasız şiddet organları, fakir-fukaraya yardım programları ve yolsuzluk ağlarının nispeten genişletilmesi sayesinde yürütülüyor.

Alan razı veren razı, çoğunluk sessiz izleyici. Demek ki, her toplum layığını bulurmuş…