Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Tarih boyu Avrupa ile ilişkilerimizi “aşk-nefret” metaforuyla açıklamak hiç de yanlış olmaz. Ama hiçbir zaman bu ilişki olgun insanlar arasındaki abartısız ilişkiye dönüşemedi, çünkü aradaki bağıntı tek yanlı bağımlılık ilişkisiydi. Değişen dünya ve değişim sürecine giren Türkiye koşullarında bu tek yanlı bağımlılık ilişkisi değişmeye, taraflar birbirlerine hiç değilse eskiye oranla farklılaşmış yeni bir gözle bakmaya başlamışlardı. Bunun sonucunda Türkiye önce AB aday üyesi, daha sonra da adaylığı müzakere edilen ülke statüsünü elde etti. Ne var ki o noktada fren sesleri duyulur oldu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın karizmatik liderliğinin tetiklediği “Ortadoğu’nun ve hatta Kafkasların lider ülkesi” olma aşkı, Avrupa aşkının yerini aldı bu kez. Düne kadar kurulan oyunları dışarıdan seyreden, oyunda kendine verilen rolü sorgulamaksızın oynayan Türkiye bu kez kendisi oyun kurucu olarak sahneye girdi. Doğru da oldu bu hamle. Ne var ki oyun kurmada geniş bir manevra alanına sahip olduğunu sanmakla yaşamsal bir hata yaptı iktidar. Bu yanılgıyla AB’ye karşı ilgisini adım adım soğuttu. Bu soğumada AB içinde Almanya ve Fransa’nın Türkiye’nin AB üyesi olmasındaki isteksizliklerinin yanı sıra Kıbrıs sorunu da etkili oldu. Kürt meselesinde AB’den gelen baskının da rolünü atlamamak gerek.
Nedenleri ne olursa olsun sonuçta AK Parti iktidarı, uzmanlar düzeyinde farklı düşünülüyor olsa bile kamuoyu karşısında AB üyeliği için “olsa da olur olmasa da” tavrına girdi. Avrupa’yı saran kriz, özellikle Yunanistan krizi bu uzaklaşmayı hem meşrulaştıran hem de hızlandıran etkiler yarattı.
Tarih olarak geride kalmış olsa bile, AK Parti’nin düzenlediği “Lider Türkiye” konulu bir toplantıda Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bir konuşmasını yukarıda söylediklerim açısından dikkate değer olduğu için aktarmak istiyorum. Yılmaz AB’deki krizden kalkarak “AB’ye alınmamış olmamız, bize bir ayrımcılık yapılmış olması, belki ilk bakışta negatif gibi gelebilir. Ancak şu an gösterdi ki, belki o birliğin içinde olmamak Türkiye’nin lehine. Yunanistan’a yardım ettiler kurtaramadılar. Yunanistan hâlâ krizden çıkabildi mi? Tartışmalıdır. Dolayısıyla Türkiye bu dönemde çok daha iyi durumda. İnşallah çok daha iyi duruma gideceğiz” diyor ve konuşmasının devamında ABD’nin Türkiye’ye gösterdiği ilgiye vurgu yapıyor. ABD Genelkurmay Başkanı’nın “Biz Türkiye’ye dostumuz demekten gurur duyuyoruz” demesinin öneminin (!) altını çiziyor.
Bir hükümet üyesinin AB üstüne böyle bir konuşma yapması hükümetin meseleye bakışının ipuçlarını veriyor. AB ile müzakerelerini sürdüren bir ülkenin hükümetinin bir bakanı böyle bir konuşma yapıyorsa ortada bir samimiyetsizlik var demektir. Ama yalnızca bu değil, AB’nin konumu ve sürmekte olan krizin doğru değerlendirilmediğini, bu konuda gündelik medya yorumları düzeyinde, “AB bitti, bitiyor” havasında bir yorumlama düzeyinde kalındığını gösteriyor. Ya da bu söylem en azından, iktidarın kendi kamuoyunu daha gerçekçi bilgilerle donatmak yerine “lider ülke” ajitasyonunu öne çıkarma hevesinde olduğunu yansıtmakta.
Arap devrimiyle durum değişti
Ama önce değişen bu durumu anlayabilmek için ilkin AB konusunda krizi de hesaba dâhil ederek daha gerçekçi değerlendirmeler yapmakta fayda var. AB’nin yalnız mali değil siyasal bir kriz içinden geçmekte olduğu görünen bir gerçek ama bu görüntü gerçeğin bütünü de değil. Başka deyişle AB projesinin sona doğru gittiği şeklindeki bir algı ve buna dayanan yorumlar gerçekçi olmadığı gibi Türkiye-AB ilişkisini de doğru yansıtmaktan uzaktır.
Ne dış politika ne de AB uzmanıyım, burada benim aradığım soru, Türkiye’nin AB üyeliği perspektifinden uzaklaşmasına dayanak oluşturacak ciddi nedenlerin olup olmadığıdır. Çünkü böyle bir uzaklaşmanın Türkiye’yi içine kapatacağı ve bu kapanmanın ise içeride otoriter milliyetçi eğilimleri arttıracağı endişesini taşıyorum.
Finansal ve siyasi kriz içindeki AB üstüne güvenilir yorumlar incelendiğinde AB’nin Fransa-Almanya mihveri etrafında hem mali hem siyasi yeni bir yapılanma içine girerek yoluna devam edeceği görülüyor. Yani bir çöküş değil ama AB sancılı uzun bir yeniden yapılanma dönemine giriyor. Bu yeniden yapılanmada bir mihverin ağırlık taşıyor olmasına karşın bu merkeze mesafeli duran farklı çevrelerin de olacağı ama farklılıklara rağmen entegrasyon ve birliği güçlendirme yönünde yürüneceği, hiçbir ülkenin bu birlikten kopmayı göze alamayacağı genel olarak paylaşılan bir yorum.
Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012