Vahap COŞKUN
19-23 Nisan 2015 tarihleri arasında Democratic Progress Institute (DPI) tarafından düzenlenen bir çalışma ziyaretine katıldım. “Barışı Rayda Tutmak” başlığı altında yapılan bu ziyaretin gayesi, Kuzey İrlanda sorununun çözümünde yer alan aktörlerle deneyim paylaşmak ve İrlanda ile Türkiye’de yürümekte olan süreçler hakkında karşılaştırmalı analizler yapmaktı. Ziyaret ekibinde Akil İnsanlar Heyeti’nde görev yapanlar (Ahmet Faruk Ünsal, Ali Bayramoğlu, Avni Özgürel, Etyen Mahçupyan, Kadir İnanır, Oral Çalışlar, Öztürk Türkdoğan, Yusuf Şevki Hakyemez), akademisyenler (Erol Katırcıoğlu, Nazan Haydari Pakkan) ve bürokratlar (Başbakan Başdanışmanı Sevinç Özcan) yer alıyordu.
Sorunun kısa tarihi
İrlanda sorunun uzun bir tarihi var. Yüz yıl öncesine kadar bu ada, tek bir ülkeydi ve yönetimi de İngiltere’ye bağlıydı. 1801 yılında imzalanan Birlik Kanunu ile tüm İrlanda’nın yönetimi Londra’ya bağlanmıştı. Ancak 1921’de İrlanda’da bir Bağımsızlık Savaşı verildi ve ada ikiye ayrıldı. Adayın güneyinde Katolik nüfusun ağırlığı vardı ve bunlar İngiltere’den ayrılmayı talep ediyordu. Adanın kuzeyinde ise Protestan nüfus çoğunluktaydı ve onlar İngiltere’ye bağlı yaşamak istiyorlardı.
Böylece İrlanda’da iki devlet doğdu. Güney’de bağımsız İrlanda Cumhuriyeti, kuzeyde ise İngiltere’ye bağlı bir yönetim bulunuyor. Nüfus, İrlanda Cumhuriyeti’nde 4.5 milyon, Kuzey İrlanda’da ise 1.8 milyon civarında. İrlanda’da 26, Kuzey İrlanda’da ise 6 eyalet var. İrlanda nüfusunun kahir ekseriyeti Katoliklerden oluşuyor. Kuzey İrlanda’da ise Protestanlar nüfusun % 48’ine, Katolikler ise % 45’ine tekabül ediyor.
Kuzey İrlanda’da 1950’lere kadar tek bir partinin sözü geçiyordu: Ulster Birlikçi Parti. Gerçi başka partiler de bulunuyordu ama hükümeti her zaman bu parti kontrol ediyordu. Bu parti ayrımcı bir politika sürdürüyordu; hayatın her alanında Protestanları kayırırken, Katolikleri mağdur ediyordu. Katolikler maruz kaldıkları eşitsizliklerden derin bir rahatsızlık duyuyorlardı; daha iyi ve daha adil bir yönetimi hak ettiklerini düşüncesiyle yönetime karşı çıkıyorlardı.
1960’larda Amerika’da başlayan Sivil Haklar Hareketi Katoliklere ivme kazandırdı. Konut edinmede adalet, istihdama erişimde eşitlik gibi taleplerle sokaklara çıktılar. Ancak yönetim taleplerini karşılamadığı gibi eylemlerini de sert tedbirle bastırdı. IRA (Irish Republican Army) böyle bir atmosferde şiddet eylemlerine başladı. Üç yıl boyunca şiddetin dozu her geçen gün arttı, karışıklıklar ortaya çıktı. Kuzey İrlanda Hükümeti’nin kontrolü yitirmesi üzerine İngiltere ordusu 1972’de İrlanda’ya ayak bastı. 1972’den 1998’e kadar Kuzey İrlanda’yı İngiltere tarafından gönderilen hükümetler yönetti.
1994 yılına kadar süren çatışmalar iki yönlüydü: Çatışmalar bir taraftan IRA ile İngiltere ordusu arasında, diğer taraftan ise Kuzey İrlanda’daki topluluklar (Katolikler ve Protestanlar) arasında cereyan ediyordu. Çünkü IRA’nın silaha müracaat etmesiyle birlikte Protestanlar da Ulster Savunma Birlikleri, Ulster Gönüllü Güçleri adları altında silahlı örgütler etrafında bir araya geldiler. Birlikçiler/Loyalistler denen bu örgütler Protestanları IRA’ya karşı, IRA ise Katolikleri hem bunlara hem de İngiltere ordusuna karşı savunduğu iddiasındaydı.
Çatışmalar 1994’e kadar devam etti. Önce IRA, ardından Loyalistler ateşkes ilan ettiler. 1969-1996 arasında toplamda 3600 insan hayatını kaybetti. Kuzey İrlanda Ofisi’nin verilerine göre kurbanların % 91 erkek, % 52’si sivildi. Faillerin % 57’si Cumhuriyetçi, % 28’i Loyalist, % 10’u güvenlik görevlileriydi. Ölümlerin % 5’i ise faili meçhul olarak kaldı.
Hayırlı Cuma Anlaşması
1994’te başlayan müzakereler 1998’de başarılı bir şekilde sonuçlandı ve Hayırlı Cuma (Belfast) Anlaşması imzalandı. Anlaşmanın başlıca tarafları Katoliklerde Sinn Féin (doğrudan IRA ile bağlantılı, birleşik bir İrlanda talep eden ve şiddete başvuran) ile Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SDLP – birleşik bir İrlanda savunan ama şiddet karşıtı olan), Protestanlarda ise Ulster Birlikçi Parti (UUP) ve Demokratik Birleşik Parti (DUP) idi.
Birbirlerine zerre kadar güvenmeyen taraflarla müzakereler yürütmek çok güçtü. İki temel sorun vardı: Silahsızlanma ve polis/adalet mekanizması. Protestanlar, IRA’nın silah bırakacağına asla inanmıyorlardı. Katolikler ise kendilerine karşı büyük haksızlıklar yapmış olan polis ve adalet yapısıyla barışçıl bir düzenin oluşabileceğine ihtimal vermiyorlardı. Bunun için eskisi lağvedildi, yeni bir polis teşkilatı kuruldu. IRA’nın silahsızlanması ise zamana içinde, peyderpey gerçekleşti.
Hayırlı Cuma Anlaşması’nda üç konu son derece önemliydi: İlki, rıza prensibinin kabulüydü. Buna göre, Kuzey İrlanda’daki halkın İngiltere ile olan ilişkileri, halk istemediği sürece değişmeyecekti. İkincisi, uyrukluk meselesinin tartışılmaya açılmasıydı. “Britanyalı mı olmak istiyorsunuz, yoksa İrlandalı mı?” sorusuna cevabı halkın kendisi verecekti. Eğer Kuzey’deki halk İrlandalı olmakta karar kılar ve Güney ile birleşmek isterse Britanya bunu kabul edecekti. Üçüncüsü de iktidarın paylaşımıydı. Bugün Kuzey İrlanda, muhalefeti olmayan bir seçim sistemiyle idare ediliyor. Partiler seçimlerde aldıkları oya göre hükümet içinde yer alıyorlar. Hâlihazırda DUP ve Sinn Féin’den oluşan bir iktidar var. Önceleri UUP, DUP’tan; SDLP de Sinn Féin’den daha büyük ve etkili partilerdi. Ancak bugün durum farklı; Katoliklerde Sinn Féin, Protestanlarda ise DUP en büyük parti haline geldi.
Kimlik ve geçmiş
Hayırlı Cuma Anlaşması’nın üzerinden 17 yıl geçti. Ancak halen devam eden sorunlar var. Bir sivil toplum örgütü olan Glencree, 1974’ten beri Kuzey ve Güney İrlanda’da barışın inşası ve uzlaşmanın sağlanması için çalışmalar yapıyor. Glencree’den Will Davis, Kuzey İrlanda’da başlıca üç önemli problemin olduğunu belirtiyor:
Birincisi, kültür ve kimlik meselesidir. Kuzey İrlanda, bu noktada tam anlamıyla ikiye bölünmüş durumda. Mezhebi kimlik, ulusal ve siyasi kimliği belirliyor. Protestanlar kendilerini “Birlikçi ve Britanyalı”; Katolikler ise kendilerini “Milliyetçi, Cumhuriyetçi ve İrlandalı” olarak görüyorlar. Son yapılan araştırmalara göre, halkın % 55’i kendini Britanyalı, % 45’i ise kendini İrlandalı olarak tanımlıyor.
Toplumun bu şekilde ayrılmış olması, bazı sembollere sıkı sıkıya sarılmayı beraberinde getiriyor ve bunlar üzerinden yeni çatışma alanları doğuyor. Mesela, 2012 yılında Kuzey İrlanda bir bayrak kriziyle meşgul oldu. Birlikçiler Britanya Bayrağının (Union Jack) her gün, Cumhuriyetçiler ise sadece resmi tatil günlerinde (18 gün) devlet dairelerine asılmasını istiyorlar. Birlikçiler, Union Jack’e sınırla getirilmesinin istenmesini kendi kimliklerine ve kültürlerine bir saldırı olarak kabul ediyor.
İkincisi, kamusal alanın kullanımıdır. Özellikle yürüyüşler ve geçit törenleri son derece kritik. Birlikçilerin bir yıl içinde yapmak istedikleri 5-6 yürüyüş büyük bir sorun oluşturuyor, çünkü bu yürüyüşlerde Katoliklerin sokaklarından geçmek istiyorlar. Geçir törenleri, Katolikleri çok rahatsız ediyor. Bu sorunu aşmak için Stormont Anlaşması imzalandı ancak anlaşmanın nasıl bir netice vereceği henüz belli değil.
Üçüncüsü, geçmişin sürekli canlı tutulmasıdır. Kuzey’de nüfus çok az; çocukları ve yaşlıları çıkardığınızda nerdeyse herkes şiddet eylemlerine bir şekilde müdahil olmuş durumda. Şöyle veya böyle şiddetten etkilenmeyen birini bulmak çok zor. Travma çok yüksek ve kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
İlk taşı atacak masumlar
Geçmişin bir türlü geçmişte kalmaması ve sürekli ilgilenilen bir alan olması, Katolik ve Protestanların bütünleşmesini de engelliyor, toplumsal bölünmüşlüğü derinleştiriyor. Bugün evlerin % 92’si, okulların ise % 93’ü bölünmüş durumda. Katolikler Katolik mahallesinde, Protestanlar Protestan mahallesinde yaşıyorlar. Her bir tarafın duvarlarını kendi savaşçılarının kahramanlıklarını ve davalarının haklılığını öven sloganlar, resimler, afişler süslüyor. Katolikler Katolik okuluna, Protestanlar Protestan okuluna gidiyor. Bir ara karma okullar denenmiş ama aileler çocuklarını bu okullara göndermeyince bu deneme başarısızlıkla sonuçlanmış.
Geçmişin nasıl ele alınması gerektiği konusundaki görüşler ise muhtelif. Halkın bir kısmı adaletin tesisi için geçmişle sıkı bir şekilde yüzleşilmesini, sorumluların ortaya çıkarılıp cezalandırılmasını istiyor. Diğer bir kısmı, geçmişe bir çizgi çekilmesini ve geleceğe bakılmasını tavsiye ediyor. Buna henüz bir çare bulunmuş değil, ama bir notu aktarmakta fayda var: Müzakere döneminde gerçekte hiçbir siyasi grup bir Hakikat Komisyonu’nun kurulmasını istemedi, çünkü hiç kimse ilk taşı atacak kadar masum değildi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025