Ahmet AY
Suriye, Rusya, NATO, İran, BM, ABD… boğucu gündemler, Bilal’ın Hikâyesi bunlara da ders olacak mı? Bakalım:
Birkaç yıl önce, bir vilayetimizde, bir bakanlığın il müdürüydüm. Bağlı bulunduğumuz genel müdürlük, başka üç ilin de il müdürüyle birlikte beni, diğer bir ilimizde personel almak üzere görevlendirdi. Biz dört arkadaş birleşerek sözünü ettiğim kente gittik. Önceden bizim için ayrılan misafirhaneye yerleştik, şehre gelişimizi kimsenin duymasını istemiyorduk. Zaten ben ve arkadaşlarım bu kente ilk kez geliyorduk. Ne biz kimseyi tanıyorduk, ne de kimse bizi.
Arkadaşlarla kanaatimiz aynıydı, hak edeni kazandırmak. Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes, maalesef bir referansla, bizi rahatsız edecekti. Bunun için çok dikkatli olmalıydık.
Şehre ikindi vakti vardık. Kimseye görünmeden şehrin biraz dışındaki kenar bir mahallede, tarihi bir camiye gittik. İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boştu. Osmanlı'dan kalma, mimarisi insanda manevi duygular uyandıran şirin bir caminin avlusundayız. Dört arkadaş şadırvana oturarak abdest almaya başladık. Mayıs ayının sıcak havası da ayrı bir güzellik katıyor çevreye. Ayakkabılarımı çıkarıp çoraplarımı da sıyırmaya başlamıştım ki ayaklarımın önüne bir çift takunya kondu. Takunyaların geldiği tarafa doğru şaşkınlıkla başımı çevirdim. Yüzüme tebessümle bakan, orta boylu, esmerimsi ve yakışıklı diyebileceğimiz yirmi beş yaşlarında bir gençle göz göze geldim. Utangaçlığın vermiş olduğu çekingenlikle;
"Ben buraları bilirim, siz yabancıya benziyorsunuz, namaz kılana hizmet etmek, Allah'ın rızasını kazandırır. Allah kabul etsin!" dedi.
Gencin tebessümü, davranışı, kibarlığı, her şeyden önce içten davranışı hepimizi çok etkiledi. Sordum:
Sen kimsin? Adın ne?
"Adım Bilal, bu mahallede oturuyorum."
Bir an abdest almayı bırakarak gençle ilgilenmeye başladım.
Ne iş yapıyorsun Bilal?
Biraz durakladı; ama yüzündeki gülümsemeyi hiç eksik etmeden sorumu cevaplandırdı:
"Şimdi işim yok; ama inşallah yakında işe gireceğim"
O kadar inanarak söylüyordu ki bunu,
Nasıl olacak o, Bilal? dedim.
Müthiş mütevekkil ve huzurlu bir yüzle:
"Üç gün sonra" dedi, " … Müdürlüğü’nde sınavla personel alınacak. Rabbim, oraya girmeyi nasip edecek inşallah!" demez mi?
Ben bir an neye uğradığımı şaşırmıştım. İşe alacak olan bizdik. Arkadaşlarım da artık, Bilal ile aramızda geçen konuşmalara dikkat kesilmişlerdi.
Peki, Bilal dedim, Bu zamanda işe girmek zor, hem de çok zor! Senin torpilin var mı? Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?
Bilal o mütevekkil ve mütebessim halini kuşanarak hepimizin üzerinde bomba tesiri bırakacak sözü söyleyiverdi:
"Bir yetimin referansı kim olur? Benim referansım Allah, ne güzel vekildir O. Dün gece O'na teheccüd namazından sonra dilekçemi sundum. Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?"
Ya Rabbi! Ne işe tutulmuştuk? Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum! Gözlerimin buğulandığını ona göstermemeliydim. Musluktan avucuma su alıp yüzüme serptim.
Bilal, baban yok mu?
"Yok, ben üç yaşındayken ölmüş. Anneciğim büyüttü beni".
Temiz bir saflık üzerindeydi. Bütün söylediklerini gönülden söylüyordu. Bu o kadar meydanda idi ki kalbi adeta yüzüne vurmuştu.
Askerliğini yaptın mı Bilal?
"Yaptım ya, hem de çavuş olarak".
Artık Bilal'ı daha yakından tanımalıydım; çünkü o tanınmayı çoktan hak etmişti.
Evli misin Bilal?
Bir anda gözleri yere düştü. Yine o mütevekkil hali üzerindeydi. Utanarak sözünü sürdürdü; "He ya, evli değil de sözlüyüm. İnşallah, işe girer girmez düğünümü yapacağım".
Yine o kadar kesin konuşuyordu ki!
Ama Bilal, üç gün sonraki sınav için o kadar kesin konuşuyorsun ki, sanki sınavı kazanmış gibisin!
Sustu. Başını kaldırdı ve gözlerini ufka dikti hemen cevap vermedi, daldı. Yüzünün rengi bir beyazlaşıyor, bir sararıyordu. Biraz sonra gözleri ufka dikili olarak ve sesine bir gizemlilik katarak şunları söyledi:
"Ben Rabbimi çok seviyorum, inanıyorum ki o da beni seviyor. Seven seveni korumaz, ona yardım etmez mi? Seven seveni hiç yüz üstü bıraktığı görülmüş müdür?”
Ona söyleyecek laf bulamıyordum. Bilal öylesine bir kalp taşıyordu ki, Allah bizi kocaman kocaman müdürleri, Bilal kuluna hizmet ettirmek için ayağına göndermişti.
Kim müdürdü, kim işçi olacaktı? Bilal dilekçesini en büyük makama sununca melekler harekete geçtiler; daireler, müdürler harekete geçtiler ve hep birlikte Bilal kulun ayağına koşmaya başladılar. Çünkü emir büyük makamdandı. Sormaya devam ettim, içim titreyerek:
Bilal, sözlünü nasıl buldun? Bu zamanda hem yetim, hem işsize kim kız verir ki?
Başını salladı ve "doğru" diyerek ekledi;
"Zor nişanlandım ya, Allah razı olsun, kayınpederim olacak olan insan, ‘sözde Müslüman’ değil, hakiki mümin. ‘Bu zamanda namazında niyazında damat nerde bulunur, hem rızkı veren Allah'tır’ dedi ve kızını bana verdi. Rabbim rızkımızı verir inşallah."
Bilal, senin bu tarz yetişmene neden olan, seni bu mütevekkil hale getiren bir sır olsa gerek. “Eğer ona sır denilirse, var. Sevgili anneciğim bana hiç haram lokma yedirmediğini söyler.”
Bilal lise mezunuydu, üç yüz kişinin katıldığı yazılı sınavı başarıyla geçerek ilk yetmiş kişinin arasına girdi. Şimdi mülakata girecekti.
Ve bizler, önümüze sunulan, Bakanlık dâhil, bütün referansları bir kenara koyarak Bilal'ın referansını en öne aldık!
Mülakat gününe kadar bizi göremedi, kim olduğumuzu da zaten bilmiyordu. Mülakat günü geldi çattı. Tüm arkadaşlar merak ediyorduk, bizi karşısında görünce acaba nasıl tepki verecekti?
Adı okundu, içeri girdi. Heyecandan olacak, bizi birden fark edemedi, zaten kıyafetlerimiz de değişmişti. Biz susmuştuk, o da başını yavaş yavaş kaldırarak bize baktı.
Birden şaşırır gibi oldu, yüzü kızardı ve gözleri yere düştü, sessizliği bozdum;
Bilal, bizi tanımadın mı?
"Evet".
Peki, ne diyeceksin şimdi?
Ağlamaya başladı, çocuk gibi hıçkırıyordu. Artık biz de dayanamamıştık, ona uyduk. Sabah makamında hıçkırıklar boğazımıza düğümlenmişti. Oda öylesine bir havaya bürünmüştü ki bazı manevi şeylere elle dokunmak mümkündü, adeta. Bilal ellerini Rabbine kaldırdı ve:
"Ey Rabbim! Ben halimi sana sunmuştum, içimi sana açmıştım, şimdi burada müdürlerime karşı mahcubum. Ey Allah'ım, ben Sen'den, başkasından istememeyi istedim. Beni yalnız Sana muhtaç eyle Allah'ım” dedi.
Bir an bir sessizlik oldu. Arkasından hüzün dolu bir sesle;
"Ne olur, izin verin çıkayım" dedi.
Peki, Bilal" dedik, "Güle güle git. Allah işini, aşını, eşini mübarek kılsın!
Allah'tan isteyenler muratlarına erdiler de, O’ndan başkasından isteyenler helak oldular. Allah dilerse bütün dünyayı Bilallere hizmetçi yapar, bizi yaptığı gibi.
Bir dostumun anlattığı yaşanmış bir hikâyeydi, paylaşayım dedim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Arzulanan AK Parti
22.04.2019 - Beka meselesi gerçeği
13.04.2019 - Sonuçları değil, başlangıçları değiştirmek gerek
8.02.2019 - İttifakların ABC'si
27.03.2019 - Bir seçim kazanmak için
25.03.2019 - Pakistan ve Hindistan’a tuzak var
6.02.2019 - Suriye ile diyalog meselesi
21.02.2019 - FETÖ, algılar, doğrular, yanılgılar
6.02.2019 - Venezuela ile sınırlı olmayacak
4.02.2019 - Demokraside mi yoksa Batı’da mı bir terslik var?
26.01.2019
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları









































































































argeş Öztürk
Sayın Hocam, yazınızda bazı sıkıntılar oduğunu düşünüyorum. İzninizle; Kürt toplumsal yapısının tarihsel diyalektiği içinde değerlendirildiğinde görülecektir ki; Özgür aşiretçilik dönemsel olarak kendilerini dış güçlerin müdahalelerine karşı bir araya gelerek konfederal bir yapı ortaya çıkarmışlarıdır.. Yine de ‘’Üst akıl’’ kavramlaşması sıkıntılıdır. Kürt Toplumunun üretimsel formasyonunun temeline koyduğunuz tarım+hayvancılık, toplumsal ilişkiyi açıklamakla birlikte; İslami öncesi ‘’ değerler bileşkesi Zerdüştlük’’ün, yaşama hükmü her zaman etkileyici olması gerçekliğini gözden kaçırmanız söz konusu. Eğer Met’lerin inançları referans alınmadan, hüküm sürdükleri bölgelerdeki köleleşen halkların özgürleşmelerinin açıklanması sıkıntılı olur. Keza, Cermen tipi üretimsel araçlar, Kürt toplumsal yapı şekillenmesinde etkili olan aşiretçiliği ortaya çıkarmışsa da; özde İnançsal değerlerin payı Özgür aşiret şekillenmesinde oldukça fazladır. Sayfanızın yorum ekine sığacak kadar şunu söyleyeyim ki; Paradigmanızın operasyonsal içeriği yapılırsa bu sıkıntılar daha da açığa çıkacaktır. İslamiyet döneminde Asyatik despotlar dışında ‘’ İmparatorsal erk’’ haricinde bu coğrafyada devletleşme olgusu, kavmi bütünleyici olarak kapsayan yapılar bulunmamaktadır. Kürtlerin inançsal değerleri esas alındığında, zaten ‘’Zülüm kalesi olan despot yapıların’’ oluşumu yasaklandığı çok net okunacaktır. Fars, Rum ve Osmanlı yapılaşmaları yaşanırken Kürtlerdeki Özgür Aşiretçilik kendi öz yapısını bunlara karşı da çok net korumuştur. Bir araya gelmeler, dış sorunlara dahil olmalar bu imparatorsal yapılara karşı olmuştur. Maya Farqînî döneminde görüldüğü gibi, Şeddadî’ler döneminde yaşanılanlar gibi. Eğer 1809’dan itibaren başlayan Serîhildanlara bakıldığında, öz itibariyle ‘’İslamiyet- Zerdüştlük geleneğin ortak değerleri olan adalet’’ sıkıntısı başladığında, Zulüm kalesi yapılara baş kalgırıdır. Kürt toplumsal yapısı ilk kez 1500’lü yılların başlarında inançsal bir ayırıma gidilerek özgür aşiretçilik geleneğinin dışında konfederal bir ruhla değil de inançsal eksenli bir pozisyona girmiştir. Evet bu okuma doğru, 16. yy başlarında Kürtlerde kurumsal değişiklik olarak algılanabilinen Beylik ve Şeyhlik yapılamaları yer değiştirirken, Şeyhlik kurumunun aşiret yapılanmasıyla ilişkisi daha geniş kapsamlı olmuştur. Kürtlerin komşuları, Özellikle Deşta Heft Eşîra merkezli ‘’Berzan bölgesi’’ ulemanın Ümmet eksenli okumaları ve Aşiret liderlerinin de bunlara bağlılığı sonucu 18. yy da cereyan eden fikir tartışmalarının Kürt Toplumsal yapısının içine yerleşmesi engellenmiş. Ulus-Pazar ekonomisi diyalektiğinin revaçta olduğu dönemlerde, Arap-Fars ve Türk Kavimciliği gelişirken, Kürtler için olumsuz rol oynamıştır. Ama yine de öz aşiretçilik veya Kürt tarzı kavimcilik, kendilerine uygulanan bunca olumsuzluğa rağmen Kültürün maddi ve manevi girdileri itibariyle toplumsal özelliklerini korumayı bilen en güçlü toplumsal yapı olarak Hamidiye Alayları dönemine kadar gelmiştir. Asıl sorun Kürt toplumsal diyalektiğine aykırı dönem bu dönemle birlikte başlamış. Kürt toplumunda, kendine komşu halklarda sık görülmesine rağmen tarihin hiçbir evresine ‘’ağalık’ denilen kurum ortaya çıkmamıştır. Mal, malık, malbat ve êl ‘aşiret’lerde lider olan kolektif ruhun temsilcisi olmuş, Toplumsal hiyerarşide üretimden kopuk bir yerde bulunmamıştır. Dönemsel olarak bu ‘’ileri gelen’’ bazen de kadın olmuştur. Ama Hamidiye alayları denilen olgunun içerik analizinde görülecektir ki Kürt toplumsal dokunun evrimsel gelişiminin önü tıkanmıştır. Ve Devletleşme olgunsun sosyal bilimlerdeki ulus devlet formasyonunun ruhunun tersine bir durum yaşanmıştır. Emperyalist güçlerce bu durum iyi analiz edilerek, Ortadoğu’ya müdahale etme aracı olarak Kürt Kürdistan sorunu günümüze kadar gelmiştir.
Bayram Beroje
Öncelikle sevgili Yusuf Hocama teşekkürlerimi sunuyorm, kısa ve özlü bir değerlendirme yaptığı için.kısa diyorum çünkü yüzyıllarca hayatını sürdürmüş bir ulustan bahsediyoruz.Bu ulsun günümüzdeki sosyolojik algısını bir yazıda belirtmek elbette sıkıntılıdır. Tarihi Varoluşsal durumunu gözönünde bulundurursak en bilindik yakın devletleşmesi Eyyübilerdir. Başkomutan Selehaddin, Kudüs seferi düzenlerken aşiretsel güç dengesini gözönünde bulundrarak asker toplamıştır.özellikle kendi aşiretini örneklik açısından daha çok öne almıştır.çünkü kürtlerde aşiret ruhu yani kollektif ruh her zaman için bireysel ruhtan çok daha öncelklidir. sosyolojik olarak bu durum kürt bireysel bilincini zaafa uğratmıştır.kürtler kendi içinde kendi öncüllerini salt aşiret reisleri ,ağa , şeyh vb kişilerden çıkarmamışardır.Dinin etkin konumundan dolayı Mele /seydalar da kürt yapılanması içinde etkin rol oyanmışlardır.Kürt Mele veya Seydaları günümüz kürt aydınlarından farklı olarak halk ile daha çok içiçedirler. bir nevi kendini halkı için feda eden birer münevverlerdir onlar.Öneğin PKK hareketi şu an güçlü bir konumdaysa bunun bir sebebi de mele-seydaların harekete verdikleri destektir.kür ulusal bilinçlenmesinde bu kesimin rolu hiç bir zaman yadsımamalıdır.kendini ümmet için feda een bir halk tanımlaması kesinlikle doğrudur.Lozan görüşmeleri bir yılı aşkın sürdü. çünkü yüzyılların heab bir kaç günde çözümlenemezdi. Bu bazda feda edilmesi en uygun halk olarak kürt halkı seçildi.Biliyorlardı ki kürtler islami bilnci ve yaşantısı yüksek olan bir milletti.Bunara zenin kaynaklar verilmeeliydi ve öyle de yaptılar. Ne Türkler ne arapar ne de farslar şu ana kadar Kürtlerle ilgili hiç bir fedekarlıkta bulunmadı. hiçkimse kendinen ödün verme gayretine girmedi.her zamanki gibi kürtlerden ödün beklendi ve halen de öyle bu barış sürecinde..Argeş akadaşımız ZERDÜŞTlüğün kürtler arasında yaygın olaark varlığını sürdürdüğünden dem vurmuş. Evet yer yer değerlerimize sinmiş olabilir zerdüştlük ama bir yaşam biçimi olarak kürtlerin bir değeri olarak yaşam alanımızda yer almamaktadır.Devletleşme erki bir gelenektir ama unutulmamalıdır kı her gelenek bir yaşantı bir tecrübe ürünüdür..teşekkür ederim.