Akın ÖZÇER
Barışa giden yol dikensiz değil; Türkiye’de olsun, Kolombiya’da olsun çatışma ortamının devamını arzu eden, bu amaçla barışa giden yolda engeller çıkaranlar var. Kolombiya’da geçen hafta barış sürecini tehlikeye düşüren bir gelişme yaşandı. Bir yılı aşkın bir süredir Havana’da Santos hükümeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) temsilcileri arasında kısa zamanda bir barış anlaşmasına varmak amacıyla müzakereler sürerken, arazide bu süreci tehdit eden bir saldırı yaşandı. FARC’a bağlı silahlı bir grup önceki gün ülkenin Güneydoğusundaki İnza’da bir askeri karakolu basarak, 5’i asker, 3’ü sivil, biri polis 9 kişinin ölümüne, 38 kişinin de yaralanmasına neden oldu.
Bu saldırı, Başkan Santos ve hükümetinin kendini adeta adadığı barış sürecinin inandırıcılığı konusunda halkın kafasında soru işaretleri oluşmasına yol açtı. Eski Başkan Uribe’nin başını çektiği barış sürecine muhalif cephenin elini güçlendirdi. FARC ile masaya oturmanın vatana ihanet olduğunu savunanlar “bakın kimlerle görüşüyorlar” demek için bundan daha iyi bir fırsat bulabilir miydi acaba?
Masada akıl, arazide silah
Kolombiya’daki barış süreci, dünyadaki örneklerinden, Kuzey İrlanda ve İspanya’daki, hatta Türkiye’dekinden biraz farklı olarak şiddetten arındırılmış ortamda yürümüyor. Bunun nedeni de, FARC’ın karşılıklı eylemsizlik hali ilan edilmeden tek yanlı ateşkes ilanına yanaşmaması. Aslında örgüt Havana görüşmelerinin başlamasıyla birlikte iyi niyet jesti olarak iki aylık tek yanlı bir ateşkes ilan etmişti. Ama geçen yıl Noel ve yılbaşı dönemini kapsayan eylemsizliğin devamı için hükümetin de bu konuda angajmana girmesini istemişti.
Başkan Santos, haklı olarak, FARC ile bu konuda bir anlaşma yapmaya yanaşmıyor. Bir kere Türkiye’de de bir ara gündeme geldiği gibi devletin silahlı güçlerinin eylemsizlik kararı alması devlet açısından mantıklı değil. Devlet cenahına, “örgüt eylem yapmadıkça devletin silahlı güçleri de örgüte yönelik eylem yapmaz” yaklaşımı hâkim.
Kolombiya’da devletlere özgü bu genel yaklaşımın ve terör örgütlerinin iyi niyetine duyulan doğal kuşkunun ötesinde geçmişten kaynaklanan başarısız bir örnek de var. 1984’te Devlet Başkanı Belisario Betancourt hükümeti döneminde FARC’la “Uribe Anlaşmaları” olarak adlandırılan bir barış anlaşması imzalanmıştı. Karşılıklı eylemsizlik bu anlaşmaların anahtar maddesiydi. Bu madde, tarafların karşılıklı ihlalleri bir yana, ordu içinde de uzantıları bulunan aşırı sağla, bazı FARC sempatizanlarını barındıran aşırı sol arasındaki siyasi şiddet nedeniyle yaşama geçirilememişti. Bu kavgaya sağ ve solun içindeki uyuşturucu kaçakçılığıyla ilintili unsurlar da karışınca anlaşmalar uygulanamaz olmuş ve süreç çökmüştü.
Bu itibarla, Başkan Santos başından beri arzu ettiği nihai barış anlaşmasının altına imzalar atılana kadar devlet tarafının eylemsizlik uygulamak bir yana FARC’a karşı uygun gördüğü her türlü askeri operasyonu yapacağını söyleyip durdu. Örgüt eylem yapmasa bile. Son İnza saldırısından sonra yaptığı açıklamada da doğal olarak aynı şeyi yinelemekle kalmadı, olayın sorumluların yakalanması için seferberlik ilan etti. Nitekim Santos’un çağrısıyla toplanan Güvenlik Konseyi İnza saldırısının sorumluları olarak belirlenen “Duber” ve “Machoman” kod isimli örgüt yöneticileriyle FARC’ın bölge sorumlusu Pacho Chino’nun başına önemli miktarlara ulaşan para ödülleri koydu.
Örgütle masada otururken, arazide gerekirse çatışmaya girmek çelişkili bir durumu ortaya koyuyor kuşkusuz. Ama bu çelişki muhalefetin olası eleştirilerine karşı da hükümet için bir zırh işlevi görüyor. Zira kamuoyuna Havana’da terör örgütüyle masada oturan ama arazide de gereğini yapan ve yapacak olan, başka bir deyişle örgüte teslim olmamış bir hükümet imajı veriyor. Böylece Uribe cephesinin vatana ihanet tezini çürütüyor.
Güven arttırıcı önlem: Tek yanlı ateşkes
Santos hükümetinin kamuoyu önünde muhalefetin tezini çürütmek için kaçınılmaz olarak sertleştirdiği söylem barış ruhuyla bağdaşmıyor belki ama bunun nedeni FARC’ın silahlı eylemi olduğuna göre, süreç lehine adım atmak da örgüte düşüyordu. Nitekim İnza saldırısını “kabul edilemez” bulan Senato Başkanı Juan Fernando Cristo’nun yaptığı ateşkes çağrısının ardından önceki gün basının önüne çıkan FARC’ın müzakere heyetinden Pablo Catatumbo 15 Aralık tarihinden başlayarak 30 gün süreyle tek yanlı ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. Pablo Catatumbo daha sonra örgütün bir bildirisini okumayı da ihmal etmedi. Bildiride örgütün “gerektiğinde düşmana cevap vermek üzere” alarm halinde kalacağı uyarısı yer alıyor ve hükümetin ateşkes kararına uygun davranması umudu dile getiriliyor.
FARC’ın ilan ettiği ateşkesle barış sürecine yönelik bir sabotajın daha savuşturulduğuna kuşku yok. Taraflar Havana’da geri kalan dört gündem maddesi üzerinde bir uzlaşmaya varmak için çalışmaya devam edecekler; yeni bir sabotaj girişimine kadar olasılıkla…
Kabul etmek gerekir ki barış müzakerelerinin şiddetten arındırılmış bir ortamda yapılmaması halkın sürece olan güvensizliğini arttırıyor. Ancak böyle bir ortam müzakereler için olmazsa olmaz koşul olsaydı, bu tür sabotaj girişimleri hiç yaşanmaz mıydı? Şiddet eylemleri üzerine müzakerelere ara verilse, süreç kesintiye uğrasaydı, daha çok ve daha sıklıkla eylem olmaz mıydı?
Kolombiya gibi çatışma kültürünün 50 yıldan bu yana toplumun iliklerine işlediği bir ülkede bu soruların yanıtları olumlu. Hatta belki sadece Kolombiya için değil, barışını arayan her ülke için süreçlere yönelik bu tür tehditler var. Devlet adamları ve siyasetçiler için önemli olan, Kolombiya’da Başkan Santos’un yaptığı gibi, ne pahasına olursa olsun barıştan yana tutum almak ve ne olursa olsun bu tutumu sürdürebilmek kuşkusuz.
http://serbestiyet.com/baris-surecine-sabotaja-karsi-tek-yanli-ateskes/
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025