Gülay GÖKTÜRK

Hollywoodlu analistlerden Türkiye değerlendirmesi
27.07.2013
2886

 Paranın satın alamayacağı bir şey yoktur derler ya; şu "ilan yoluyla siyaset" yapanlar da buna fena halde inanıyorlar besbelli ki...


Öyle ya, fikirlerinin kaliteli olması gerekmez; orijinal olması gerekmez; doğru olması, adil olması ya da yayınlanmaya değer olması da gerekmez. Malum, ilan servislerinde editör yok; "artık bu kadar palavra da olur mu" diyecek kimse yok... İstediğin zırvaları yaz, bastır parayı, dünyanın en etkili yayın organlarında tam sayfa yayınlat...

Peki tutar mı? Tuttuğu kadar...
Hollywood'un "kanaat önderleri"yle bir kısım Batılı "aydın"da böyle düşünmüş. Times'a ilan verip Türkiye'deki rejimle ilgili naçizane görüşlerini açıklamışlar! Gezi'deki beş gencin ölüm emrini Tayyip Erdoğan vermiş; zaten Erdoğan'ın Hitler'den, partisinin Kazlıçeşme'de yaptığı mitingin de Nazi Partisi'nin Nürnberg Mitingi'nden farkı yokmuş, öyle yazmışlar...

Merak ediyorum; fikir piyasasında üç kuruş etmeyen o fikirleri yayınlatmak için acaba kaç bin pound para ödediler?..

Susan Sarondon, Sean Penn, Vanessa Redgrave ya da Ben Kingsley gibi Hollywood ünlülerini anlıyorum. Bunların "politik kişilikleri" imajlarının önemli bir parçası ve sık sık parlatmak gerekiyor. O yüzden de, gözlerini dört açıyor; "sol" kokan hiçbir bildiriyi, kampanyayı kaçırmıyorlar. Besbelli ki, bu beylerin-bayanların imaj maker'ları bu bildiriye de şöyle bir baktı; bir tarafta tweetçi-okumuş gençler (İngilizce de biliyorlar); öbür tarafta bir takım Müslüman adamlar polisi gençlerin üstüne salmışlar... "Tamam bu bize uyar" deyip imzayı bastılar. Ama bu defa uymadı işte. Cahil duruma düştüler.

Hollywood yıldızlarından politik analist olmalarını bekleyemeyiz. Ama Mango gibi "Türkiye uzmanları"nın düştüğü hale ne demeli? Aydınlanmanın sefaleti mi?..

Yazana değil yazdırana bak 

Bu bildirinin Türkiye'deki endişeli modernlerin AK Parti'yi uluslararası planda yalnızlaştırmak için giriştikleri son PİAR (halkla ilişkiler) çalışmasının ürünü olduğunu söylemeye bile gerek yok herhalde. Fazıl Say ve arkadaşlarının "halkla ilişkiler" deyince bizim halkı anlamadıkları kesin. Üç seçimdir üst üste Erdoğan'ı seçen o "bidon kafalıları" muhatap alacak değiller herhalde. Onlar da doğal olarak kendi "halk"larına yöneliyor; onlar üzerinde PİAR çalışması yapıyorlar.

Peki sonuç alıyorlar mı?
28 Şubat'tan bu yana yürüttükleri onca lobi faaliyetini; kapalı toplantılarda Amerikalı dostlarına verdikleri "Türkiye'de darbe olma ihtimali yüzde 50" teminatını, Ergenekon ve Balyoz davalarını itibarsızlaştırmak için döktükleri teri ve bütün bunlara rağmen AK Parti iktidarının halen dimdik ayakta olduğunu, üstelik ufak tefek dalgalanmalar dışında uluslararası itibarının da yerinde olduğunu düşünürseniz, pek sonuç aldıkları söylenemez.

Bu tip bildiriler etkilese etkilese ABD ve Avrupa kamuoyunun dünyadan haberi olmayan bir kesimi ile, siyaseten marjinal bir azınlığı belki etkiliyordur.

Dünya politikasına yön veren ciddi siyaset adamları, fikir adamları, yönetici elitler ve iş dünyası Türkiye ile ilgili bilgileri çok daha ciddi kaynaklardan elde ediyorlar ve neyin ne olduğunun gayet farkındalar.

Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanan büyük bir Alman firması ya da Türkiye AB ilişkilerinde yeni bir fasıl açılması üzerine kafa yoran bir AB komisyonu "Hay Allah Susan Sarondon ve hatta Sean Penn 'bu ülkenin başbakanı faşisttir' diyor; biz en iyisi şu karardan vazgeçelim, koskoca Hollywood artistlerinden iyi bilecek değiliz ya" diyecek ve dosyalarını çöpe atacaklar. Ya da John Kerry danışmanlarını boş verip alelacele kırk yılık Troçkist Vanessa Redgrave'i arayacak: "Sayın Redgrave, rica etsem bir de bana anlatıverir misiniz şu Türkiye'de olup biteni" diyecek...

Komik olmayın diyeceğim ama elden ne gelir olmuşlar bir kere...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar