Mümtazer TÜRKÖNE
Fatih Altaylı dün serbest bırakılsaydı, eminim kameranın karşısına geçip, Komisyon adına yapılan İmralı ziyaretini elekten geçirirdi.
Meslekten gazeteci olmadığımdan olsa gerek, gazetecilerin, yani habercilerin ve tabii bu mesleğin sınırında yer alan haber-yorumcuların ayrıntı dikkatini ilgi ile takip ediyorum. Sinekten yağ çıkarıyorlar. Gözden kaçanları pertavsızla arayıp buluyorlar, sonra da gözümüze sokuyorlar.
Öcalan’ın meşrû muhatap olarak tescil ve ilan edildiği İmralı seferi ile ilgili üretilen magazin haberleri, meselenin özünü gölgede bırakırken, yine de gazetecilerin eleğinden geçenler önümüzü aydınlatmaya devam ediyor. CHP, belediye soruşturmaları ile kuşatılmış durumda, hareket dahi edemiyor. AK Parti cenahı, mahcup bir yüzle saklambaç oynuyor; iktidar sahibi olmanın kaçınılamayacak ağır yükü altında eziliyor, siyaset üretemiyor, kuru yaprak misali sonbahar rüzgârlarının önünde savruluyor. DEM, işi bozarız endişesi ile kahveyi soğutarak yudumluyor, çok şey biliyor ama çok az şey söylüyor ve hiçbir şey yapmıyor. Bahçeli’nin “Şu Çılgın Türkler” iradesine, MHP’liler sıkı disiplinleri sayesinde zor da olsa ayak uyduruyor. Meydan Müsavat Dervişoğlu’nun, Ümit Özdağ’ın tasarrufunda. Onlar da aksiyona, “kötü polis” rolünde entrika ve heyecan katmaya çalışırken zorlanıyorlar.
Türkiye, ağır yükleri, kabak lastikleri, safraları ve frensiz direksiyonu ile keskin bir dönemeci alırken, istikamet, tedbir, strateji ve her türlü soruna çözüm adına yol alırken, Bahçeli’nin inisiyatifi ve Öcalan’ın ince işçiliği dışında kimse siyaset üretmiyor, üretemiyor.
İktidar kanadı, far ışığına yakalanmış tilki gibi donmuş vaziyette, hareket edemiyor. Medya dünyası alçak bir tabureye çökmüş, önündeki huzursuz inekten süt sağmaya çalışıyor. Süt kovası her an devrilebilir, inekten sağlam bir tekme gelebilir.
Hukuksuzluk, akıl kaybı demektir:
Bütün bunların hepsinin tek sebebi var:
Fatih Altaylı’nın, Türk Ceza Kanununda yer almayan bir suçtan dolayı mahkûm olması.
Fatih Altaylı mevcut olmayan bir suçtan dolayı tutuklandı ve nihayet mevcut olmayan aynı suçtan 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Olacak iş değildi, oldu.
Halbuki Ceza Hukukunun en temel prensibidir: “Kanunsuz suç olmaz.”
“Cumhurbaşkanını tehdit suçu” diye bir suç, Ceza Kanunumuzda yok. İsterseniz arayın, bulamazsınız. Mahkeme Altaylı’ya cezayı, “Cumhurbaşkanı’na suikast ve fiili saldırı suçu”nu (310) düzenleyen madde ile, umum için geçerli olan “tehdit” suçunu (106) harmanlayıp, kazanda yüksek ısıda kaynatıp, kimyasal tepkimeye sokup nihayetinde ne gerekçede ne doktrinde ne de içtihatlarda yer almayan yeni bir suç icat ederek hüküm tesis etti. Ve üstelik bu işlemi Ceza Hukuku’nun yine başlangıç prensiplerinden olan ve Hukuk Fakültesi öğrencilerinin birinci sınıfta ezberledikleri “yorum yoluyla suç tanımını genişletme yasağı”na rağmen yaptı. Bu yasak hüküm tesis eden hâkime, kanunda tanımlanan suçu “kıyas ve yorum yoluyla genişletemez ve esnetemezsin” yasağını açık bir talimat olarak getiriyor. Ceza Muhakeme Usulü kitaplarında vurgulandığı üzere, kanunun gözettiği amacın aksine sonuç verecek şekilde, kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin normları daraltıcı, istisnai normları genişletici şekilde hareket etmek mümkün değil. Kanunda Cumhurbaşkanına hakaret suçu (299) istisnai bir hüküm olarak, ayrıca düzenlenmiş; ama tehdit suçu için Cumhurbaşkanına has özel bir istisna getirilmemiş.
Çünkü, gerektiği gibi korunan cumhurbaşkanına karşı tehdit suçu işlemek ve bu suçun yol açtığı tehlike ve zararı yaratmak neredeyse imkânsız. Bu sebeple hiç kimseye cumhurbaşkanını tehdit suçundan, fiili saldırı suçunu, umumi tehdit suçuyla harmanlayıp genişleterek ceza vermek hukuktan önce akla ve mantığa aykırı.
Kısaca, Fatih Altaylı kararında hukuk ve adalet kaybından önce aleni olarak bir rasyonalite, yani akıl kaybı ortaya çıktı. Weber, otoriteyi sınıflandırırken, geleneksel ve karizmatik otorite karşısında modern-evrensel otoriteyi “hukukî-rasyonel otorite” olarak tanımlar. Bu otorite türü bize hukuk olmadığı takdirde aklın da kaçıp uzak bir memlekete göç ettiğini anlatır.
Anayasa’nın açık ve amir hükmüne rağmen, ilk derece mahkemesi AYM kararına, sanki yetkisi varmış gibi “bu yoruma katılmıyorum” diyerek uymadığı zaman, sadece anayasal düzen değil, ülkenin akıl ve ferasete dayalı tecrübe birikimi ve aklı özgürce kullanacağınız güven ortamı da yerle bir oluyor. Anayasa’nın 90. Maddesine göre uymakla yükümlü olduğunuz AİHM kararını yok saydığınız zaman hukuk ve akıl da ortadan kalkıyor.
Önünüze çıkan sorunları çözmek için seferber edeceğiniz mantık ve muhakeme zinciri çöküyor. Gerçeklerle hayaller birbirine karışıyor. Ülkeye şizofrenik bir ikilik hakim oluyor. Bırakın devlet tecrübesi ve bilgeliğini “Devlet aklı” diye yüceltilen kurumsal refleksleriniz, yetenekleriniz felç oluyor. Bedenî ve zihnî yetenekleri dumura uğramış, yoğun bakımda kendisine bile faydası olmayan bir “hasta adam” oksijen tüpüne bağlı nefes alıp vererek hayata tutunuyor.
İktidarın pozisyonu, çocukların saklambaç oynarken perdenin arkasına saklanmasına benziyor. Vücudun yarısı perdenin altından görünüyor ve hareketsiz duramadığı için perde sürekli sallanıyor. Üstüne bir de “ben burada yokum” diye sesleniyor.
Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununu, tam da iktidar değişimi sürecinde çözmeye çalışıyoruz. Suyu geçerken at değiştiriyoruz. Dengelerin bozulması, atın üstündeki süvariyi atmaya kalkmasından.
O hukuk, buraya, bu ülkeye eninde sonunda mutlaka gelecek. Gelmezse, aklınızı işletemezsiniz, çıkarlarınızı koruyamazsınız, ekonominizi düzene sokamazsınız, geleceğinizi kurtaramazsınız. Yok olur gidersiniz.
İmralı gündemi ile milinden çıkmış değirmen taşı gibi sağa sola savrulmamızın sebebi işte bundan ibaret.
Tekrarlayayım: Kanunda yer almayan bir suçtan dolayı, Türkiye’nin duayen gazetecilerinden birinin, Fatih Altaylı’nın mahkûm edildiği bir ülkede, İstihbaratçısından diplomatına, siyasetçisinden bürokratına hiç kimse Kürt Sorunu gibi bir esaslı soruna çözüm bulamaz. Türkiye ekonomik krizden çıkamaz. Hiçbir sözün, hiçbir kefaletin değeri olmaz.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTDüzcelinin D-100 Karayolu’nda “Hız”la İmtihanı.. 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALTers köşe... 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÖzgür Özel’in ve CHP’nin siyasi portföyü 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’a uzanan iktidarın mahcup eli; Fatih Altaylı’ya inen Adaletin tahta kılıcı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanOrtodoks solu ve merdiven altı İslamcılığı aşamazsak… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKürt olmak 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciSadece orta sınıf ezilmedi, akıl ve bilim de ezildi 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÇözüm için ilk adım ne zaman atılacak? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBüyük ülkenin, küçük insanları… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBoğulma nasıl anlatılır? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUPapa geldi diye esas şu konuyu tartışsak ya… 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRDevletin “büyük bir gizlilik” içerisinde gerçekleştirdiği İmralı Ziyareti! 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Özgürlük Yasaları Çıkarılmalı"; Mücadele ve Sahiplenme Birlikte Yürür... 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİznik’e gelen Papa değil Haçlı Ordusu sanki 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürkiye bilimin neresinde? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP nereye? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYKürt Sorununu Kavrayamayanlar Barışı da Kavrayamazlar 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezYeni Dünya Düzeni: Eski Eğilimler 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSuriye’deki PKK ne olacak? Bu kanaat önderleriyle işimiz çok zor… 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİlk adım Öcalan olunca süreç zorlanıyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.11.2025
25.11.2025
25.11.2025
25.11.2025
22.11.2025
19.11.2025
19.11.2025
16.11.2025
14.11.2025
11.11.2025