Namık ÇINAR
Oniki sayfa tutan, “görülmüştür” damgalı mektubunuzu aldım, Sayın General.
İcrasına sizin de katılmış olduğunuz, 5-7 Mart 2003 tarihindeki “1.Ordu Plân Semineri”nin bir darbe hazırlığı çalışması olmadığını, bununla ilgili olarak haksız yere suçlanıp yargılandığınızı söylüyor; buna yol açan durumun ise, gazetemizin başının altından çıktığını ve beni, tıpkı diğer yazarlarımız gibi, gerçekleri bilmeme rağmen hemen her gün sizleri suçlu göstermek gayreti içinde olmakla, zira geçmişte yaşamış olduklarımın öcünü almak, kinimi kusmakla ve hâtta bunlara, maddi ve manevi çıkarlar sağlamayı amaçladığımı da ilave ederek, yüzlüyorsunuz.
Dışarıda olsaydınız, size oldukça sert bir yanıt vermeyi seçerdim, Sayın General. Ne ki, dışarıda değilsiniz ve devletin elindeki bir tutuklusunuz.
Ben genlerim itibariyle, devleti pek sevmem. Çünkü devlet bana hep, tarih öncesinden beridir sürüp gelen zorbalıklarının, günümüze de sarkarak, genzimdeki yanmayı hâlâ sönmemiş o korlarının isiyle yaptığını hatırlatır. Kimin kontrolünde olursa olsun, doğam gereği ona hep ihtiyatla bakarım. Benim için devlet, gücün simgesidir. Güçten beslenen biri değilim ki, güçten yana olayım.
O yüzden, koşullarınız bakımından size içerleyemiyorum.
Ama bu, sizin eskiden yaptıklarınızı yalayıp yutmam anlamına da gelmiyor. Zira bir zamanlar siz, güçten beslenen biriydiniz.
Sizi şahsen tanımam. Bireylerle işim yoktur benim. Benim derdim sistemledir. Eğer siz de o sistemin bir parçası idiyseniz, biliniz ki, sizden de bahsediyorumdur. Sanırım bizi buluşturan da, bu problem zaten.
Mektubunuzdaki mağdurca isyankârlığınız, bir generali değil de, bir “insan”ı işaret ediyor daha çok. Adalet! diye haykıran bir insan olmak için, ille de mahpusta mı yatmanız gerekiyordu, diye sorsam, ne yanıt verirdiniz acaba?
Bu topluma çok çektirdiğinizin ne kadar farkındasınız? Bireysel olarak bakmayın meselelere. Kurumsal bir “Darbeci Generaller Sınıfı” olarak, ilkel dönemlerin monarkları gibi, çok kötü şeyler yaşattınız bu ülkenin insanlarına.
Garnizon esasına göre, yurt sathını üleşmiş derebeyler gibi, devletin kutsallığı ayaklarına, yemediğiniz halt, göstermediğiniz zorbalık kalmadı, siz içerdekiler olarak. Düşman işgali nedir, doğru dürüst bilmeyen bu millet, neredeyse düşmanınki gibi bir zulmü de tattı sonunda, sayenizde.
Korkuların, ayrıcalıkların ve üstünlüklerin simgeleri oldu çoğunuz, kitlelerin nefretini çekme pahasına hem de.
Hep böyle olacak, hep böyle sürecek zannettiniz. Ve kendi kurduğunuz ökseyle, kendi kafesinize kendiniz girdiniz bu sefer.
Altmış yıldır sürdürülen darbeci ve faşizan “vesayetçi zihniyet”in, bedellerini ödüyorsunuz topyekûn.
27 Mayıs’taki komitacıların, 12 Mart’taki Memduh Tağmaçların Faik Türünlerin, 12 Eylül’deki Kenan Evrenlerin, 28 Şubat’taki Batı Çalışma Grubu çetelerinin ve otuz yıldır bitmek bilmeyen iç savaşın icmalleri yapılıp faturalardaki öfkeler, siz oradakilere çıkarılıyor şimdi anlaşılan. Durumun sosyo-politik bir psikolojiyle, aslında biraz da böyle olduğunu,bilmem ki görebiliyor musunuz?
Mahkemeler, yargılama usülleri ve cezaevi koşulları sizler öngörülerek hazırlanmadıkları için, şimdi içlerine düşünce şaşalıyor ve tepki gösteriyorsunuz.
Kitleler hep böyle ömür tükettiler oysa. Gıyaplarında yargılandılar, hüküm giydiler, cezaları kesinleşti de, haberleri bile olmadı, gariplerimin. Onların, müstahakı sayıldıkları muamelelerin binde birini bile yaşamadığınız halde, nasıl da hop oturup hop kalkıyorsunuz, bakın şimdi! “72. Koğuş” dendi mi, aklınıza tiyatro gelirdi eskiden. Onu başarıyla canlandıran oyuncular filan gelirdi. Oysa aklınıza, hapishanenin doğrudan doğruya kendisinin gelmesi gerekmez miydi, irkilerek?
Meselâ, binlerce subay, astsubay ve askerî öğrenciyi ordudan sorgusuz sualsiz attınız da, biriniz olsun çıkıp da, ne yapıyoruz biz, dedi mi aranızdan?
Şimdi anladınız mı bari, nasıl bir şeymiş adalet aramak? Duydunuz mu, zehir zemberek gibi acısını bağrınızda?
Bir zamanlar beni de atmışlardı ya ordudan, siz o yüzden, “öç almak ve kin kusmak” üzere yazdığımı sanıyorsunuz, bütün bunları. Öncesi de böyle olmasaydı, belki haklı olabilirdiniz. Bilesiniz ki ben, atılmadan evvel de, hâtta daha askerî öğrenciyken bile, hep duyarlıklı olmuş, hep eleştirel bakmışımdır ordu meselelerine.
Silahlı Kuvvetler’den çıkarıldıktan sonra da, örneğin İzmit Askerlik Şubesi’nde beni erlere dövdürdükleri vakit, “kahır cehennemleri”nde tuzda pişer gibi piştiğimden olmalı, dönünce tekrardan orduya, “efendisine kızıp uşağını dövenlerden” olamayacağım için, başlarını okşamıştım erlerimin, o dayağın ve bir sürü çilenin karşılığında.
Yoksa, ne kin gütmesi?
(Devam edeceğim...)
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kendi ayak izlerini görmek, boşuna heveslenmektir
11.05.2022 - Emperyalizm
24.03.2022 - Hoparlörden ezan ve linç
6.02.2016 - Bugün için artık yapacak tek şey var
30.05.2016 - Darbe plânları yasal mevzuata uygundur!
24.05.2016 - Liberalizm, demokrasinin öteki adıdır!
13.05.2016 - Ne durumdayız?
10.05.2016 - Kut’ül Amare kahramanı (!) aslanlar aslanı Engin Ardıç
8.02.2016 - Kut’ül Amare yahut en son yoksul kandırma numarası
3.02.2016 - Demokrasi mi, askerî veya dinî faşizm mi?
29.04.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları





















































veysel saka
Yazık Hilal hanım esada saldırman güzelde ülkemizde savaşa karşı cıkanların hepsini esad cı yaptın yazık ..birde özgür suriye ordusunun elinde daha fazla silah olmasını savunmanı anlamakta zorlandım subjektif bir tarz iğrenclik akıyor bu son bu kadar ,iktidar yağcılığı yalakalığı yaptığın için merhamet adalet duygularının önüne iktidar yandaşlığın herşeyini almış götürmüş daha seni okumuyacağım.