Oya BAYDAR
Cumhurbaşkanı ve AKP Reisi Erdoğan Diyarbakır’da, Kürt sorununu çözdüklerini, 2018 Türkiyesi’nde artık Kürt sorunu diye bir şey kalmadığını söyledikten sonra, bölgedeki tek rakibi HDP’yi şeytanlaştırırken şöyle dedi: “53 Kürt kardeşimin kanı bu Demirtaş’ın eline bulaşmıştır. Ellerine kan bulaşanlar bunun bedelini er veya geç ödeyecekler.”
Erdoğan’ın cümlesinin başı ne kadar yalan yanlışsa, sonu bir o kadar doğru: Ellerine kan bulaşanlar kanın bedelini ödemeliler. Ama kana kan, intikam olarak değil, hukukî yollardan, yasalar çerçevesinde; aynı suçu işlemiş ve işleyecek olanlara ibret olsun diye…
Keşke elleriniz Demirtaş’ınkiler kadar temiz olsaydı
Siyaset, hele de iktidar kişiyi yıpratır, vicdanı karartır, insanı bozar. Siyasette, kişinin, hele de muktedirin ellerinin temiz kalması imkânsız değilse de güçtür. Bu biraz da kişilik sorunudur, karaktere bağlıdır. Kötücül (habis) bir yapıdaysanız, kompleksleriniz varsa, ihtirasınız yeteneklerinizi ve birikiminizi aşıyorsa, mutlak iktidar peşindeyseniz kirlenme daha derin ve yoğun olur.
Selahattin Demirtaş’ın, Erdoğan gibilerinin hiç anlayamayacakları kişiliği, onun yüreğinin ve ellerinin bugüne kadar temiz kalmış ve temiz kalacak olmasının hem nedeni hem de teminatıdır. Ondan korkmalarının, yok etmeye, sesini kısmaya çalışmalarının nedeni de budur zaten. Demirtaş’ın elleri de vicdanı da siyaset bezirgânları ve muktedirlerin kavrayamayacakları kadar temizdir.
Bu yazının konusu -hak etse bile- Demirtaş güzellemesi değil, kirli ve kanlı eller meselesi. Ve işte bu noktada Erdoğan doğru söylüyor: Ellerine kan bulaşanlar bunun bedelini ödeyecekler, diyor. Evet ödemeliler ama herkes önce kendi ellerine bakmalı, kendi ellerini yıkamalı ki başkalarına söyleyecek sözü olsun.
Şehitlerin kanı, Kürt insanının kanı
“Eline kan bulaşmak” mecazî bir deyiştir; birinin ölümünden sorumlu olmayı, öldürme suçuna doğrudan ya da dolaylı bulaşmış olmayı ifade eder. Kan, fiilen bıçağı çekenin, kurşunu atanın eline bulaşsa da, ölüm emrini veren, ölmeye öldürmeye gönderen için de kullanılır bu deyim.
Bu ülkede yıllardır kan akıyor. 35 yılı aşkın süredir Güneydoğu’da kimi zaman düşük kimi zaman yüksek yoğunlukta bir savaş sürüyor. “Savaşta 40 bin insanımız öldü” cümlesi herkesin ezberinde. O günden bu güne, terörle mücadele kılıfıyla sınır ötesine, Irak’a, Suriye’ye taşınan Kürt savaşında şehit olan vatan evlatlarının ve “etkisiz hale getirilen” teröristlerin sayısı, (ölmekle öldürmekle övünmek ve zaferi ölü sayısıyla ölçmek nasıl bir zihniyetse!), gün be gün resmî ağızlardan açıklanıyor. 40 bin ölü, şimdilerde 50 bini çoktan aşmış olmalı. (Afrin’de şehit olanlar ve “etkisiz hale getirilenler”. 2015 Ekim’iyle 2016 sonbaharı arasında Cizre’de, Silvan’da, Yüksekova’da, Nusaybin’de, Diyarbakır Sur’da “hendek çatışmaları” sırasında “etkisiz hâle getirilenler” ve sayısı açıklanmayan, kimvurduya giden sivil ölümleri…)
Her zaman yazıp söylüyorum; savaş kirletir, kan kanı çeker, savaşta kimsenin eli temiz kalmaz. Çatışmalarda ölenler, öldürülenler: Türk veya Kürt, Arap veya Türkmen, sivil halk, çoluk çocuk, kadın erkek, güvenlikçi, asker, korucu , gerilla, terörist, kim olursa olsun ölüm ölümdür, kan da kandır.
Savaş yerine barışı, çatışma yerine uzlaşmayı tercih etmek, silahlı değil barışçı çözümü zorlamak iktidarların sorumluluğundadır. İktidar gücüne sahipken bunu yapmayanların ellerine, işte o mecazi anlamda kan bulaşmıştır. Zaferinizi, hatta seçim propagandanızı ölülerin sayısı üzerine inşa ediyorsanız, ölüme öldürmeye gönderdiğiniz çocuklarımızın vebalini şehitlik edebiyatıyla örtüyorsanız elinize kan bulaşmasından kurtulamazsınız.
Sözüm size Sayın Erdoğan
Sözüm, Demirtaş’ın eline kan bulaştığını söyleyen size Sayın Erdoğan. Sakın, neden terör örgütüne söylemiyorsun da bana söylüyorsun demeyin, Barış Akademisyenleri’ne yaptığınız gibi beni de söylediğimden değil söylemediğimden mahkûm etmeyin. Tabii ki size söylüyorum, çünkü vatandaşı olduğum devletin başısınız. Devletle yurttaşlık sözleşmem var, doğal olarak eleştirimi ve taleplerimi ileteceğim merci iktidardır, sizsiniz. PKK’yi tanımam, bilmem, okuduklarım ve izlediklerim ötesinde hiçbir bağım, ilişkim, iletişim kanalım ve de sempatim yoktur. Benim muhatabım onlar olamaz. Muhatabım, yani yakasına yapışacağım merci sizsiniz.
Demirtaş hep barış dedi, çözüm dedi, barış istedi, çözüm için çalıştı. İki tarafta çabaladı çözüm için. Bunun aksine bir tek ifadesini ve eylemini bulamazsınız. Mahkemeler de bulamıyor zaten. Dosyasında; onu suçlu göstermeye, kamu vicdanında ve yargıda mahkûm ettirmeye çalıştığınız 6-7 Ekim Diyarbakır olayları konusunda bırakın delili, iddia da yok. Sadece AKP iktidarının ve sizin yakıştırmalarınız, mesnetsiz suçlamalarınız, kanaat operasyonunuz var. Buna karşılık 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye yenilip ardından çözüm masasını devirdiğinizden bu yana sizin ağzınızdan tek bir barışçı cümle duymadık, küçücük bir çözüm ışığı yaktığınızı görmedik. Savaşı, içerde ve dışarda son terörist yok edilene kadar sürdüreceğinizi, günde beş rekât tekrarladınız. Bu sözlerin çıplak anlamı daha fazla Kürt öldürmek ve daha fazla şehit vermekti ki dediğinizi el hak yaptınız. Seçim zaferinizi garantilemek için şimdi de Kuzey Irak’da sürdürüyorsunuz savaşı. Şehit haberleri geliyor, insanlar ölüyor. Adamlarınız zaferi şimdiden müjdeliyor.
Demirtaş’ı 6-7 Ekim 2014 olaylarında 53 Kürt kardeşimizin ölümünden sorumlu tutmadan önce lütfen çevrenizdekilerin, iktidarınızın ve kendinizin ellerine bakın. Kanlı gözlükler takmamış ve iktidarınızın iğvasına kapılmamış herkes Demirtaş’ın ellerinin temiz olduğunu görecektir. Ama diğerlerinin elleri için ne tarih ne de namuslu vicdanlı kişiler kefil olabilirler. Bir kez daha tekrarlıyorum: Doğru söylediniz, haklısınız. Kim elini kana bulaştırmışsa hesap vermeli. Sizin sözlerinizle: Er veya geç verecektir de.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024