Yıldıray OĞUR
Bugün yaşananlara bakınca inanması kolay değil ama bundan bir yıldan biraz daha az bir zaman öncesine kadar Türkiye’de siyasetin gündemi iktidar ve CHP arasındaki bahar havasıydı.
Yerel seçimlerden birinci çıkan CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, seçim gecesinden itibaren olgun ve kapsayıcı bir dil benimseyerek siyasetten normalleşme dönemini başlatmıştı.
Erdoğan ile görüştü. Hatta bu görüşmeden 28 Şubat’tan hapis yatan yaşlı paşalara tahliye gibi somut kararlar çıktı. Sonra Erdoğan 18 yıl sonra ilk kez CHP genel merkezine gidip iade-i ziyaret yaptı.
1,5 saat orada kaldı.
Bakanlar CHP’li mevkidaşlarına bilgi verdi. Hatta MİT Müsteşarı, CHP lideri ile görüşüp bilgi verdi.
Erdoğan ve Özel birlikte Kıbrıs’a gitti.
1 Ekim’de Meclis açılışına gelen Erdoğan’ı, Özel ve CHP’li milletvekilleri ilk kez ayağa kalkarak karşıladı. Meclis resepsiyonunda Bahçeli-Özel arasında samimi diyaloglar yaşandı.
Özel, 28 Şubat mahkumlarının durumunu Cumhurbaşkanı ile konuşacak kadar ülke gerçeklerinin farkında görünüyordu.
Normalleşme naif değil pragmatik ve realist bir girişimdi.
Özel, CHP sandıktan birinci çıksa da, Erdoğan’ın mutlak gücünün, iktidar-CHP arasındaki güç dengesizliğinin farkındaydı, onunla diyalog kurarak yol almak, hışmını çekmemek, muhafazakar seçmenleri bir CHP iktidarına hazırlamak, böylece iktidarın tel yolu olan onların rızasını ve oyunu da almaya devam etmek istiyordu.
İktidar açısından da normalleşme 22 yıl sonraki ilk seçim kaybı şokundan çıkmanın en iyi yoluydu. Erdoğan, CHP Genel Merkezi’ne giderek Olimpos’tan faniler arasına inmiş oldu, devletle bütünleşmiş, asık suratlı, sert, kutuplaştırıcı imajı yerine yeniden kapsayıcı bir profil çizip, hızla kaybettiği şehirliler ve gençlerle iletişim kurabilecekti.
Ama mevsim şartlarının üzerindeki bu normalleşme iklimi bazı bünyelere zararlı geldi.
Özgür Özel, muhalefet cephesinde gittikçe büyüyen büyük bir linç dalgasının altında kaldı.
Badem bıyıklı, takkeli bir AKP’li taşra eczacısı olarak resimleri çizildi, CHP’nin zaferinin havasını söndürdüğü, AK Parti’ye zaman kazandırdığı, iddia edildi, Erdoğan’la diyalog kurarak kendi cumhurbaşkanlığı adaylığına yol yaptığı söylendi.
Kongre rövanşının peşinde olan Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in adının öne çıkmasından rahatsız İmamoğlu’na yakın medya ve aktörler yüksek sesle normalleşmeyi bir teslimiyet, taviz olarak yerden yere vurmaya başladılar.
İktidar cephesinde MHP lideri Bahçeli, CHP ile normalleşmeyi AK Parti’nin yeni müttefikler araması olarak görüp, rahatsızlık bildirmeye başladı.
Ama esas olarak Erdoğan’ın yakın çevresinde uzun yıllardır iktidarı ve gücü paylaşmayı unutmuş, kapsayıcılık yerine tasfiyecilikle güç biriktirmeye alışkın olanlar bu normalleşmeden memnun olmadı.
Ve mahalle baskıları işe yaradı
Şahsi ikbali için çalıştığı, teslim olduğu eleştirilerinden bunalan Özgür Özel, Erdoğan’a karşı tonunu sertleştirdi. İktidar da ona cevap verdi.
Yavaş yavaş ortam sertleşti ve iktidar-CHP, Erdoğan-Özel diyaloğu kesildi. Erdoğan, muhalefetle kavga etmesini biliyordu ama el uzatan, diyalog kuran muhalefet çalışmadığı yerden gelen soru gibiydi.
O da alıştığı siyasete hızlıca döndü. Yeniden CHP’yi ve normalleşmeye karşı ses çıkaran İmamoğlu’nu 2028 için risk olarak gören “survival” siyasetine geri döndü.
2024’ün Nisan’ında başlayan normalleşme, 2024’ün son aylarında yerini sertleşmeye bıraktı.
Yeni İstanbul Başsavcısı’nın ataması, Esenyurt’a kayyım, İmamoğlu’na yönelik dava baskısı derken hava yeniden sertleşti.
CHP içerisindeki görünmez Cumhurbaşkanlığı adaylığı kavgasında İmamoğlu, bu krizleri fırsata çevirmek ve kendisine yönelen baskılardan bir erken adaylık çıkarmak için bastırmaya başladı.
Üç yıl kala bu erken adaylık ilanı Erdoğan’ın alarmlarının çalmasına, iktidar cephesindeki “vurup geçelim”ci fikrin güçlenmesine neden oldu.
Özellikle CHP’nin ve İmamoğlu’na yakın medyanın çözüm sürecini iktidara karşı muhalefet etmenin bir fırsatı olarak kullanması, milliyetçilik kartını açması, iktidarın da yargı eliyle CHP’nin DEM ilişkisini kriminalize etmesini tahrik etti.
Ve seçime üç yıl kala İmamoğlu’nu yarıştan taça çıkarmak amaçlı siyasi operasyonun düğmesine basıldı.
Şimdi yine zarf mı, mazruf mu tartışılıyor.
17/25 Aralık’ta da benzer bir ikilem içinde kalmıştı Türkiye.
Bir tarafta Fethullahçı polislerin biriktirdiği dosyalarla yaptığı bir yolsuzluk soruşturması vardı.
Muhaliflere göre bu bir temiz eller soruşturmasıydı. Muhalif medya ses kayıtları, fotoğraflarla dolu yolsuzluk iddialarına büyük bir iştahla sarılmış, Fuat Avni’den her akşam tape dilenmiş, muhalefet partileri çıkan bilgileri Meclis grup toplantılarında okumuştu.
İktidara ve destekçilerine göre ise bu bir paralel darbe girişimiydi.
Günün sonunda soruşturma yolsuzluklara karşı bir temiz eller soruşturması değildi, Fethulahçı polislerin dershane tartışmalarıyla kopan iktidar-cemaat bağlarına karşı hükümete ve doğrudan Başbakan’ı hedef alan bir saldırısıydı. Amaç da iktidarı devirmekti.
Ama ortaya saçılan iddialar hepsi de uydurma, montaj değildi. Ciddi yolsuzluk iddiaları içeriyordu.
Bugün roller tamamen yer değiştirmiş görünüyor.
Muhaliflere göre İmamoğlu’na yönelik soruşturma 19 Mart darbe girişimi, iktidar çevrelerine göre ise temizler eller, yolsuzluk operasyonu.
Yani pozisyonlar yer değiştirdi.
Ama sayımız halı sahada bir takım çıkarmaya yetmese de hem 17/25 Aralık’ı hem de 19 Mart’ı siyasete müdahale olarak görmek, yolsuzluk iddialarının bu uğurda kullanıldığını düşünmek ama yolsuzluk yoktur, mağdurlar da ak paktır dememek de mümkün.
O yüzden zarfta kalıp içini şimdilik açmayalım.
Ama net olan bir şey var ki bu yaşananlar yaşanmayabilirdi. Bundan ne iktidar ne de muhalefet karlı çıkmayacak.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025