Ahmet TAŞGETİREN
Cuma günü Aksaray'daydım. Gün boyu hatta gece 00:30'a kadar dindar – muhafazakar camianın içinde temaslarım oldu. Üniversite dahil birçok ortamda konuşmalar yaptım, sohbetler yapma imkanı buldum.
Güncel anlamda pek çok konu üzerinde değerlendirmeler yapıldı, yaptım. Hepsi benim için çok önemli.
Görüşmelerdeki ana konulardan birisinin 2019 seçimleri, bu arada ihtimaller, “Gül'ün nasıldavranacağı” başlıkları olduğunu söylemeliyim. Dindar – muhafazakar kesimin en büyük kaygısının Erdoğan'la Gül'ün karşı karşıya gelmesi olduğunu kolaylıkla tahmin edebilirsiniz.
Gül'ün nasıl davranacağı konusunda henüz net bir şey söylemenin zor olduğu açık.
Baykal'ın Gül'ün adını ortaya atması Erdoğan tarafından “Virüs ve fitne” olarak görüldü, Gül tarafından da “ciddiye almadım, üzüldüm” tepkisine maruz kaldı.
Gül'ün en belirgin özelliğinin reel-politik duyarlılığı olduğunu herkes bilir.
Onun için Gül'ün her şeyi en ince boyutlarına kadar değerlendireceğini öngörebiliriz.
Nelerin değerlendirileceği üzerine de bazı notlar yazılabilir ama onu daha ilerdeki zamanlara bırakmak istiyorum.
Burada, bir başka önemli ve acil konu üzerinde durmak istiyorum. Gül'ün Cuma günkü kısa açıklamalarına giren konu: Saldırılara maruz kalmak. Bence Gül'ün bu konudaki sözleri açık-örtülü biçimde hassas işaretler içeriyor.
“Uzun bir süredir bazı çevreler, bazı siteler sosyal medyadan başta ben olmak üzere AK Parti’nin gerçek öncüleri, kurucuları hakkında ağza gelmeyecek laflar, küfürlere varan söylemler, her türlü ahlak dışı davranışlar, doğrusu bunları da nasıl organize olduğunu dünya alem biliyor artık. Bunun karşısında sükûtu çok üzüntüyle karşılıyorum gerçekten. Ve kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.”
Gül'ün sözlerinin hassas bölümünün, “hakaretlerin organize olduğu”, “nasıl organizeolduğunun bilindiği”, “bunun karşısında da sükut edildiği” kanaatlerinin olduğu açık. Gül'ün müeyyide olarak ifade ettiği şey ise“üzüntü” ve “kamuoyunun vicdanı.”
Buradan ne anlaşılıyor, istenirse ve sükut edilmezse bu hakaretler biter. Kim bitirir? Adresi tahmin etmek zor değil.
Belli ki sadece Gül'le sınırlı olmayan bu mesele, herkesin tayin edici rolü konusunda mutabık bulunduğu Sayın Cumhurbaşkanı'nın da önüne gelmiş bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan en son gençlerle buluştuğu toplantıda şöyle dedi:
"Sosyal medyada zaman zaman gereksiz tartışmaların yaşandığına şahit oluyorum. Son günlerde şahsım ve partim üzerinden yine böyle malayani bir tartışma başlatıldı. Benim adıma, sevgili gençler Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü konuşur. Dolayısıyla başka kimse benim adıma söz sahibi değildir, konuşamaz.
“Kim konuşuyorsa, onlar fitne üretiyor. Bunlara fırsat vermeyeceğiz. Sosyal medyada sakın bu oyunlara gelmeyin. Çünkü biz 80 milyonun gönlünü kazanmanın gayreti içerisindeyiz. Bunu başaracağız. Bugün bizimle yürümeyenler, yarın bizimle beraber yürüyebilirler. Öyle mi? Onları da kazanmaya çalışacağız. Kimseyi dışlamadık, ötekileştirmedik, hor, hakir görmedik. Her bir ferdi kucaklayıp kardeşliğimizi büyütmenin mücadelesini verdik."
Bunlar da yola çıkış formatının yeniden hatırlanması. “80 milyonun gönlünün kazanılması.” Bundan sonra iş, bu formatın, “Ak Parti'nin yüzü olma” iddiasını sergileyen medya-sosyal medya tarafından içselleştirilmesi gibi bir noktada odaklaşıyor. Bakalım format oraya ulaşabilecek mi?
İzin: Pazartesinden itibaren 8 gün süreyle ailecek bir umre ziyaretimiz olacak. 17 Mayıs'ta yeniden okuyucularımla buluşmayı ümit ediyorum. Ülkemiz için, İslam dünyası için, insanlığın İslam'la buluşması için dualar edeceğiz.
Açıklama:“2019 hesapları” başlıklı yazımın ilk paragrafında “2019'un en flaş bölümü hiç kuşkusuz başkanlık seçimleridir. Öncesinde yapılan yerel seçimler, referandumda “Hayır”ın çıkması ile çok heyecanlı hale gelmiş bulunuyor” şeklinde yanlış anlaşılmaya müsait bir cümle yer aldı. Doğrusu “Hayır”ın bu ölçüde çıkması” şeklinde olmalıydı. Her şeyi istismara hazır kesimlere malzeme olmaması için bu açıklamayı gerekli gördüm.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025