Akdoğan Özkan
“Eski Türkiye’de” genel seçimler ile yerel seçimler arasında bir tür “tamamlayıcı” bir ilişki görülebiliyordu. Seçmen yüksek teveccüh göstererek iktidara taşıdığı partinin icraatlarından memnun olmadığında, yerel seçimleri hükümete karşı siyasi nitelikli bir uyarı fırsatı olarak kullanabiliyor, “ayağını denk al, bak mutfaktaki ateş büyüyor” diyebiliyordu. Yerel seçimler adayı daha fazla ön plana çıkarması açısından milletvekili seçimlerinden farklı bir karakter taşısa da yerel meselelerin ağırlığı genel ekonomik gidişattan çok da fazla önemli görülmediği için olsa gerek, bu “ihtar” aracına her ihtiyaç duyulduğunda başvurulabiliyordu.
Yeni Türkiye’nin kimlik siyaseti üzerinden yürüyen politik ikliminin elimizden aldığı şeylerden biri de bu oldu galiba. Zira, son 15 -20 yıldır seçim genel seçim mi, yerel seçim mi, referandum mu, buna bakmadan önünde hazır bulduğu kimlik siyasetinin icaplarıyla hareket eder oldu Türkiye. Gelgelelim, yaklaşan 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nin – istisnai bir şekilde de olsa- bu durumu bozabileceğini düşünüyorum. O güne kadar çok radikal bazı gelişmeler olmadıkça, iktidar partisinin taraftarları içinde azımsanmayacak bir kesimin bu “yerel seçim fırsatını” kullanarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 2019’da yüzde 42,7 oy almış iktidar partisine yerel yönetim adayları üzerinden bir ihtarda, “tatlı bir uyarıda” bulunması sürpriz olmayacaktır.
Her ne kadar toplumun önemli bir kesimi, Erdoğan’ın kendilerine hayat tarzları ve etnik ya da dini aidiyetler, kimlikler üzerinden, yani “kimlik siyaseti” temelinde vazettiği “hasletler” için “bunlar benim kutsallarım” diyerek Erdoğan’ı bu değer ve kimlikler üzerinden benimsiyor ve bu yüzden ondan vazgeçmek istemiyorsa da bu kez “ama şu uyarıyı da yapmış olayım” diye düşünerek iktidar partisinin bazı adaylarına bir hüsran yaşatmayı seçebilir. Çünkü bir kesimin “Reislerine” bir borcu kalmadı, onu önce partisinin, sonra hükümetin, en son da devletin başına taşıdı, “bana şu yetkiyi verin” dediği her yetkiyi verdi. Şimdi sırada ona “tatlı bir uyarı vermek” varsa, iş onu alaşağı etme boyutuna varmayacağı için bunu da yapabilir. İlan ettiği “Emekli Yılı”nda (!) emekli de bu yılın hakkını böyle verebilir.
Velhasıl, iktidar partisinin 31 Mart yerel seçimlerinde böyle bir uyarıyla hüsran yaşaması durumunda, burada gizli başrolün büyük olasılıkla emekliler tarafından oynanacağını sanıyorum. Zira, son yıllarda şaşırtıcı ekonomik politikalarla etkili ama örtük bir şekilde gerçekleştirilen servet transferinde en büyük darbeyi emekliler yemiş gözüküyor. Bu epeydir böyleydi gerçi ama Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile TÜİK verilerinin gösterdiği gibi iktidar partisi yoksulluğu yönetmeyi artık hiç beceremiyor. Zira, bu verilere göre,
- 2009 yılında emekli aylıklarının gayrisafi milli hasılaya oranı yüzde 6,82'ydi. Yani, milli gelirin yüzde 6,82’si emekli maaşlarına gidiyordu. 2022’de bu oran yüzde 4,46’ya kadar düştü. Yani oranda bile yüzde 35’lik bir erime gerçekleşti. 2023 verileri gelse, belki yüzde 4’ün bile altına düştüğünü göreceğiz.
- Emekli maaşlarındaki gerilemeyi telafi edecek “müjde” gibi kamuoyuna sunulan bayram ikramiyesi de artık bir öfke kaynağı oldu. Emeklilere ilk kez Haziran 2018'de 1000 TL olarak ödenmeye başlanan bayram ikramiyesi o tarihlerdeki dolar kuruyla 212 dolara tekabül ediyordu. Oysa emeklinin 2024’te zamlı şekilde 3000 TL olarak alması kesinleşen Ramazan ve Kurban Bayramı ikramiyesi bugünkü kurla 95 dolar ancak ediyor. Yani 2018’in alım gücünü bile en az yarı yarıya yitirmiş durumda emekliler.
- Yine Haziran 2018 tarihinde Kapalıçarşı’da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 192,90 liraydı. Bir emekli o günkü bayram ikramiyesi ile 5,20 gram altın alabiliyordu. Oysa bugünkü kurla 1,5 gram altın zar zor alınabiliyor.
- “Müjde” adı altında “gönüllerden kopan” bayram ikramiyeleri 1-7 Nisan tarihleri arasında hesaplara yatacağı için o tarihe kadar emekliler döviz ve altın cinsinden biraz daha yoksullaşmış olacaklar.
Velhasıl seçimlerde iktidar partisinin uğraması olası hüsranında başrolü CHP’nin parti olarak etkili muhalefeti değil, önemli bir kısmı AKP seçmeni olan emekliler oynayacaktır, diye düşünüyorum. Hatta muhalefet seçim kampanyasında yerel yönetimle alakalı mevzuları ve İYİ Parti ile DEM Parti’yi diline fazlaca dolamak yerine, iktidar partisi taraftarı olan kesimleri “bir defaya mahsus” olarak hükümeti uyarmaya davet edici mesajlara yer açsa, daha isabetli olur.
10 ay önce girdiğimiz seçim atmosferinde “Kemal Bey, CHP’yi iktidara taşıyacak, o da AKP’den hesap soracak” şeklinde büyük bir beklenti içinde olan epeyce insan vardı. İktidar partisine yönelik öfkelerinin de etkisiyle devlet içi siyasi dinamikler ile son derece katmanlı bir şekilde yürüyen siyasi tasarım operasyonlarını soğukkanlı şekilde okuyamayan bu kesimler, 14 Mayıs’ta geleceği gün gibi aşikâr, tasarlanmış yenilgiyi öngörememekle kalmadılar. Seçim sonrasında partilerinin değişim/yenilenme diye çıktığı yolda, en basitinden daha Hatay depreminin yıkıcı sonuçlarından sorumlu olduğunu düşündükleri zatı dahi saha dışına davet edecek ölçüde feraset sahibi olamadığını gördüler. CHP deyince hantallığıyla ancak toplumda ümit yaratacak alternatiflerin önüne set çekmede mahir olabilmiş muhafazakâr cumhuriyetçi bir yapı anlamamız gerektiğinin ayırdına varanlar da oldu. Onların bir kısmı yerel seçimlerde belki artık TİP, TKP vd. sol partilerin adaylarına oy vermeyi tercih edecektir.
Bunları söylerken, CHP’nin 1970’lerdeki toplumcu belediyecilik tecrübesinin önemini ve o tecrübeyi son yıllarda geliştirerek, yenileyerek ilerleten yerel yönetim anlayışını ve önemini inkâr ediyor değilim. Partinin sosyal politikalarla daha enerjik bir biçimde buluşması yönünde Prof. Dr. Yüksel Taşkın’ın gayretlerini de çok önemli ve kıymetli buluyorum.
Hatta, Tanıl Bora’nın bir yazısında sözünü ettiği “Güven Partisi’nin CHP’nin özü, esası haline gelmesi istidadı” eğer yıkılacak, CHP için bir çıkış imkânı yakalanacaksa bir gün, bunun partinin sosyal demokrat vasıf ve duruşu iddiasını kâğıt üzerinde bırakmayıp güçlendiren bu belediyecilik anlayışının daha da olgunlaşmasıyla gelebileceğini düşünüyorum.
Ama o gün sanırım bugün değil.
Not düşeceğim bir husus da bundan 10 ay hatta 1 yıl önce siyasi kariyerinin bittiği söylenen Ekrem İmamoğlu ile ilgili olsun. 31 Mart’ta yeniden seçilirse, bir anlamda Recep Tayyip Erdoğan’ı sandıkta ikinci kez mağlup etmiş olacak bir İmamoğlu’nun önünde 14 Mayıs 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimine uzanan yepyeni ve çok daha parlak bir sayfa açılacaktır. Dolayısıyla onun daha fazla sosyal demokrat/halkçı icraatlar sergileyerek iddiasını güçlendirebileceği 2028 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri kampanyası, aslında 1 Nisan günü başlamış olacaktır. Tabii eğer seçmen ona da 1 Nisan şakası yapmaya kalkmazsa!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
14.04.2025