Aydın Selcen
Kontrespiyonajjjj... Ne kadar da seksi bir başlık, tıklanma garantili. Yoksa bir esrar perdesi mi aralanacak? İ.K.K. desem öyle olmayacaktı: İstihbarata Karşı Koyma. Oysa işin aslı, bizdeki karşılığı bu. Karşı-casusluk desek, sanki karşı koymadan biraz daha kapsamlı bir etkinliği işaret etmiş olacağız. İstihbarat faaliyetini engellemenin ötesinde, onu yani sızdırılanı (“penetre” edeni) kendi tarafına çevirmeyi de anlatıyor. Tipik Soğuk Savaş, hatta KGB oyunu. Ona sonra gelelim.
Nereden icap etti, kontrespiyonaj üzerine ahkâm kesmek? Geçen yazıda, şu tekkede tören üniforması üzerine takke-cüppe geçirmiş boy gösteren amiral imgesi, göstergesi üzerine konuşmuştuk. Konunun çeşitli veçhelerini tadat etmek (nasıl hariciye dili?) adına, en ortada duran disiplin boyutunu da hafif geçmiştik. Bu defa oraya bakalım, biraz da bilvesile cumhuriyet tarihimizi arşınlayalım istedim.
Kurumun yani Deniz Kuvvetleri’nin kendi iç yönetmeliği, yasalar ne der bilmem. Araştırmadım da. Ancak bu durum iç güvenlik ve ulusal çıkarlar bakımından bir açık yaratır mı, onu birlikte incelemek gerekir diye düşündüm. Zira hasım olmalarına gerek yok, bütün devletler müttefik veya aralarında iyi ilişkiler olsa bile birbirlerinin yüzüne güler ama açıklarını da kollarlar. Bilgi değerli, bilgiyi zamanlı elde edip karar alma sürecini beslemek de. Sözkonusu amiral veya devlet kurumlarındaki olası benzerleri İ.K.K. bakımından bir açık oluşturmaz mı? Soru bu.
Yanıtı gayet net: Evet, oluşturur. Hani, yağ-kas oranımız nasıl diye anadan doğma soyunup, ayna karşısına geçeriz. Babadan kalma yöntemi uygulamayı benimsersek, çoğunlukla belimizi, göbeğimizi mıncıklar, çimdikleriz. Ele gelen yer varsa işte o eritilmesi gereken fazlalıktır. Yaz yaklaştı, bilinçaltım konuşuyor sanırım. İşte, devlet yapısının da çimdiklenemez kıvamda sıkı, tıkız olması esastır. Gerçekten öyle miyiz, müsabaka formunda, taş gibi miyiz, somun pehlivanı gibi miyiz acep?
Bakalım nasılız? Hani şu elinde kahve kupası bilge bir gülümsemeyle bilgisayar ekranına bakan aksaçlı aksakallı bilge görünümlü adam var sosyal medyada. İkinci fotoda da kameraya bakarak sırıtıyor. İlkinin altına “bakalım İ.K.K. eksiğimiz var mı?” yazsak, ikincinin altına “amiral tören üniformasının üzerine takke-cüppe giyip tekkeye gitmiş” yazabiliriz, açıklayıcı olur bence. Bakalım…

Bazen değinip geçtiğim üzere, bizde en hassas konular dahi telefon görüşmelerinde ele alınır. Ele alınmayı geçtim, en hassas konularda yazılı iz (“paper trail”) bırakmamak için özellikle telefonda istişare etmek, talimat almak (yine hariciye dili) yeğlenir hatta. Bu kötü alışkanlık kuşkusuz istihbarat açığı yaratır. Nitekim resmi web sayfasının* güncel bilgi içerdiğini varsayarsak, MİT’in altı daire başkanlığından “elektronik-teknik” ve/veya “sinyal” istihbarat (“SIGINT”) başkanlıklarının herhalde bu alana yönelik olduğunu görüyoruz.
Doğrudan insan kaynaklı istihbarat (“HUMINT”) ise SIGINT’ten daha değerli, elde etmesi o denli güç. Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler ABD ve Britanya’da pek çok üst düzey istihbarat (CIA ve SIS/MI6) ile iç/karşı istihbarat (FBI) yetkilisini kendilerine çalıştırmayı başarmış. Buna karşılık, SSCB’nin tepe noktalarında kaynak elde etmeyi Batı pek becerememiş. Bu asimetrik durumda komünizm ve pasifizm (“adanmışlık”) gibi ideolojik etmenler rol oynamış. Ancak para, cinsellik ve şantaj da yok değil işin içinde. Tarikatlar ve türevi olan FETÖ gibi yapılanmaların devlet kurumlarında yuvalanması, liyakatı ve işleyişi içeriden çürütmesinin yanı sıra istihbarat teşkilatları için de üzerinde yürünecek açık patikalar oluşturuyor.
Anı kitapları denli geçenlerde rahmetli olan LeCarré gibi yazarların kitaplarında da çok öykü var bu alanda. Örnekse, efsanevi James Jesus Angleton (JJA), CIA’nın 1954-75 yılları arasındaki İKK başkanı. Angleton, CIA’nın kuruluşunda da görev almış: 2006 yapımı “The Good Shepherd” filminde onu canlandıran De Niro’nun ağzından “tabiatıyla Katolikler, Yahudiler ve siyahlar olmayacak” der. Cambridge Beşlisi’nin ve onların arasında yakın işbirliğinde bulunduğu Kim Philby’nin çift taraflı Sovyet ajanları çıkmaları paranoyasını körüklemiş. Bulunduğu görev, paranoyayı haklı ve gerekli kılacak ender konumlardan biri. Angleton’un gözlükleriyle bakılırsa herhalde cüppeli-takkeli bir amiral deniz kuvvetlerinde barındırılmazdı.
Bizim kendi, öz, yerli paranoya gözlerimizle ise okkanın altına “yıkıcı, bölücü” ve “sol” şemsiyesi altına giren ilk ikisi denli olmasa da bir zamanlar irticai faaliyetler gitmiş. Türkiye bir cephe ülkesi, NATO’nun güney kanadı müttefiği. Oyunun burada sert oynanması o bakımdan son derece doğal. Bugün Soğuk Savaş bitti. Rusya, nepotizm ve kleptokrasi ihracatıyla çakma “vatansever” hareketleri destekliyor, siber-harekâtlar da kullanarak seçim süreçlerine müdahale ediyor, oyunun yazılı olmayan kurallarını da ihlâlle Batı’da suikastlerden de geri durmuyor. Devlet Başkanı Putin, KGB’nin bir ürünü.
Öte yandan, Çin’le ve islâmcılıkla bir “modeller/idealler rekabeti” yaşanıyor. Rusya denli, bu diğer iki mücadelede de yine cephe ülkesiyiz. Huntington’un yaklaşımını halen geçerli kabul edersek “burulmuş” ülke durumumuz da sürüyor. Sözkonusu amiral, o burulmuşluğun mükemmel bir dışavurumu. Sosyolojik boyuta geçen yazıda kenarından değindik. Bugünse “tehdit algısı”, öncelikler, yapılması gerekip yapılmayanlar, yanlış yapılanlar, İ.K.K. disiplini üzerine konuşmayı sürdürüyoruz.
Ziraat’ın Çin’den aldığı 400 milyon dolar kredi, özel şirketlerin toplamda 220 milyar dolara varan “yükümlülükleri”, Çin’in limanlar, yollar, devasa projelerle “yumuşak” ve Hong Kong, Tayvan, Güney Pasifik Denizi gibi alanlardaki politikalarıyla izlediği “sert” yayılmacılık gelecek onyılda zirve (“climax”) yapacak. Batı’dan uzaklaşan, zaten kötü yönetilen ulusal ekonomisi, pandemi nedeniyle daha da bükülen Türkiye’nin kırılganlığı ortada. Çin’in maaşlı lobicileri var mıdır dersiniz bir yerlerde, tepelere yakın? Bakınız, FBI İ.K.K. tanıtımını yaşanmış bir Çin vakası üzerinden anlatmayı yeğlemiş.
Yine geçtiğimiz günlerde, Roma’da İtalya Savunma Bakanlığı’nda hassas bir görevdeki bir deniz albayı (“firkateyn kaptanı”) anılan kentteki Rusya Büyükelçiliği’nde görevli bir askeri istihbarat mensubundan beşbin avro alıp, belge teslim ederken suçüstü yakalandı. “Herkesin bir fiyatı vardır”, belki doğrudur, öyle denir eyvallah ama Brüksel’de NATO görevinde filan bulunmuş İtalyan deniz albayının beşbin avroya gönül indirmesi? Rusya, “sizin hür dünyanızın ederi bu” demiş sanki. “İtalyan’ın yüzüne tükürülünce, hepimiz aşağılandık sayıldık” desek yanılmış olur muyuz? İtalya, uzun süren bir soruşturma ve uluslararası işbirliğiyle yakalamış tamahkâr albayını, ya biz kaç kişi yakaladık şimdiye dek? Yoktur bizde, ondan herhalde.
Keza MİT sayfasında “İKK çalışmaları” başlığı altında “411 kurumda görev yapan 21.593 personele 259 İKK brifingi” verildiği kayıtlı. Bu brifinglerde “örnek olaylar–geçmişte teşkilâtımızca gerçekleştirilen stratejik kuruluşlarda görevli şahıslara yönelik operasyonların” da anlatıldığı belirtilmiş. Kişisel olarak, o “örnek olayların” medyaya yansıdığını görmedim ve zamanında kendi katıldığım brifinglerde de dinlediğimi anımsamıyorum. “Yok” demek değildir haliyle bu. Yeterli midir, günümüzde odak nerededir, bunlar sorulabilir.
Sonuç olarak, MİT de, bürokrasinin geri kalanı gibi, yasal çerçevede kalmak durumunda. Herhangi bir istihbarat teşkilâtının kendi ülke yurttaşını mercek altına alması, o ülkenin demokrasi ve hukuk devleti olma iddiası varsa, en hafif deyimle “çok hassas” bir konu. Hem yasal zemin sağlam olacak, hem yürütülen soruşturma titiz. Üstelik siyasi irade ne merkezde tecelli ediyorsa, istihbarat teşkilâtı da ona göre faaliyet önceliklendirecek. Eisenhower’in ünlü sözündeki gibi: “Planlar (sonunda) hiç bir işe yaramaz ama planlama vazgeçilmezdir.”
Benzer ama farklı alandan karşılaştırma amaçlı örnek: İki değerli araştırmacı-gazeteci Cengiz Erdinç’in “Overdose Türkiye” ve Timur Soykan’ın “Baronlar Savaşı” kitapları üzerine verdiği söyleşileri okumak dahi durumun vahametini görmek için yeterli. Oysa içişleri bakanı “yakaladığınız yerde torbacının bacağını kırın” yollu konuşuyor. Almanya ve Belçika polisi, Şubat ayında Hamburg ve Anvers’de tek ortak operasyonda toplam 23 ton kokain yakaladı örnekse. Kokaini bu ara güncel diye seçtim. İçişleri Bakanlığı web sayfasında 2020 yılının ilk altı ayında ülke genelinde düzenlenen 63.281 uyuşturucu operasyonunda (diğer maddeler hariç) 225 kilogram kokain** yakalandığı bilgisi var.
“Güvenlik ve özgürlük dengesi” diye tümüyle uydurma bir temele dayanarak sabaha karşı kapı kırıp, duvar yıkıp evlere giriliyor; anayasal hakları olan barışçıl gösterilere katılan öğrencilerin ümükleri sıkılıyor ya hınçla, işte İ.K.K. ulusal güvenliğin de özgürlüğün de temel güvencesi olması gereken etkinliklerden. Hele Rusya, Çin, islâmcılık, üç küresel istihbarat fay hattı da ülkemizden geçiyorsa. Takkeli, cüppeli amiraller gerçekten tekkelerde resim veriyorsa sızıntı, çift taraflı çalıştırma ve türlü İ.K.K. açıkları da var demektir. Boşa konuştuğumun bilincinde değil de değilim ama bu ulusal güvenlik sakıncasının da AKP’si, CHP’si, vesairesi olmaz. Olur mu?
* Bu yazı vesilesiyle MİT resmi web sayfasını kendimce epey ziyaret ettim. Haddim olmayarak bir–iki not paylaşmak isterim ilgililerle. İlki teknik: Görebildiğim kadarıyla düzenli güncellenmiyor, elden geçmiyor, “tozlanmış”. Oysa CIA, SIS, DGSE’nin web sayfaları böyle değil, karşılaştırma için bakılabilir. İkincisi estetik: Kullanılan fontlar, renkler, simgeler vs. ne “yerli&milli”, ne göze hoş geliyor. “Şahin” Arap ülkelerinin (IKB’nin de), kartalsa ABD’nin vs. kullandığı bir ulusal hayvan. İKK kalkanı ise şövalye stili, bizim kalkan yuvarlak olmalıydı herhalde. Şahin/Kartal yerine kurt düşünülebilir ama o da netameli olabilir malûm gerekçelerle. MİT logosunu çevreleyen çelenkvari kenar süsü Osmanlı atfı mı anlamadım ama yersiz duruyor. Hepsi çok daha sade, oturaklı, çekici ve kullanıcı dostu yapılabilir aciz bendenizce. Yapıcı eleştiri sayılması dileğiyle arz ederim.
** Bu bağlamda, ABD’nin hangi federe devletlerinde kenevir kullanımının serbest olduğuna dair bir haritayı aşağıda alıntıladım. Son olarak New York da eklendi. Gri olanlar hariç diğerlerinde belirli kurallar içinde “ot içmek” artık yasadışı değil. ABD’nin Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Drug Enforcement Agency’nin (DEA) 2021 yılı talep edilen bütçesi toplam 3.1 milyar dolar düzeyinde. Başka deyişle bu denli hacimli bir kamu kaynağını DEA’ya gömen Amerikalı işi bilmiyor ve kenevir kullanımını giderek serbest bırakıyor.

Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024