Cemil ERTEM
Türkiye, şu veya bu şekilde, yakında yeni bir hükümetle tanışacak. Şimdi bir yığın koalisyon senaryosu tartışılıyor, bir koalisyon hükümeti kurulsa bile, bunun 2019’a ulaşması, yalnız Yunanistan’da olanları hesap ettiğinizde bile, zor gözüküyor.
Koalisyon iktidarı, öncelikle ekonomi alanında kesimler arasında-zorunlu- ittifak anlamına gelir. Bu da, ekonomi alanında çoğu alanda geri çekilmek, belli dengeleri gözetmek, kaynak transferlerini dondurmak dolayısıyla, tornistan olmasa bile, makineleri durdurup demir atmak demektir. Herkesin krizden çıkmak için pedal çevirmeye çalıştığı bir zamanda siz, durarak düşmekten kurtulabilir misiz? Hayır tabii ki...
Tartışmamız gereken...
O zaman belki de tartışmamız gereken hükümetin koalisyon olup olmamasından ziyade; yeni hükümetin hangi ekonomik dengeler üzerinden kurulacağı ve nasıl bir ekonomi-politikası izleyeceğidir... Aslında bu tartışma seçim öncesi başlamıştı. Seçim öncesinde iç ve dış ekonomi çevreleri-bunlara genellikle “piyasalar” deniyor- AK-Parti’nin tek başına iktidar olacağı varsayımı üzerinden bu iktidarın nasıl bir ekonomi yönetimi dolayısıyla ekonomi-politikası izleyeceğini tartışmaya açmıştı.
Genel olarak burada iki temel cephe olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi AK-Parti’nin 2002-2008 arasında belirginleşen ekonomi yolunun devam etmesi gerektiğini savunan ve daha çok neoliberal iktisadi anlayışa dayanan finans ekonomisi çevreleri... İkinci anlayış ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2008’den sonra, IMF ile anlaşma yapmayarak, yeni, özgün ve riba ekonomisi karşıtı bir yol üzerinden geliştirdiği üretim öncelikli ekonomi anlayışı...
Birinci anlayış, Türkiye’nin öncelikle mali istikrarı sağlaması ve buna bağlı olarak genel ekonomik istikrar ve kalkınmayı gerçekleştireceğini savunuyordu.
Bu bakış açısı, küresel sistemin gidişatından ve sinyallerinden çok ayrı bir para ve maliye politikasının zaten etkin olamayacağı varsayımından hareket eder. Yapılması gereken, ayağını yorgana göre uzatmak, yatırım ortamını iyileştirmek, “bağımsız” kurumları ve merkez bankasını küresel sisteme uygun hale getirmek, bütçede ipin ucunu kaçırmamak gibi çok yerel derinliği olmayan dümen tutma patikası işleridir.
Bu bakış açısı, AK-Parti’ye, özellikle 2008 krizinin dalgalı ortamında önemli bir avantaj kazandırmış ve Türkiye’nin üzerine akbabaları çekmeden ülkenin yüzmesini hatta belli ölçülerde büyümesini sağlamıştır.
Yunanistan’ı batıran benzer politikalar...
Ancak 2008 krizinin ilk artçı dalgaları geçtiğinde, özellikle Erdoğan yeni bir yolun gerekli olduğunu söylemeye başlamıştı. İşte 2008 yılı bu açıdan bir kırılma noktası oldu. Aslında, tam şimdilerde, TÜSİAD kaynaklı sermaye, Türkiye’de, 2002-2008 yılına kadar olan “örtülü” koalisyonu yeniden kurmaya çalışıyor. Bugün CHP’nin ekonomi kadrolarının ekonomiye bakışı da-yukarıda anlattığımız- birinci anlayıştır; hiçbir farkları-zerre kadar bile- yoktur.
Şimdi yeniden ve bu perspektiften Yunanistan dersine bakalım. Yunanistan’ı büyük batışa sürükleyen büyük borçlanma seksen yılların başında PASOK iktidarları ile başlamıştır. GSYİH’nın yüzde 20’lerinde başlayan borçlanma süreci Simitis iktidarında yüzde yüzü aşmış durumdaydı. Papandreou iktidarları, silahlanma başta olmak üzere, her sosyal-demokrat iktidarda görülecek yağma sistemini uyguladı. Ama bu yağma ve silahlanma akılsızlığını Yeni Demokrasi iktidarları neoliberal politikalarla tamamladı. Dolayısıyla Yunanistan’ı batıran bir neoliberal-sosyal demokrat (yağmacı devletçi) anlayıştır. Sanıldığı gibi bu iki yol birbirinin alternatifi değildir. Tam aksine birbirini tamamlar ve biri olmadan diğeri ayakta kalamaz. Türkiye’ye bakınca bunu görürsünüz.
Büyümeyi düşüren düşer...
Tam şimdi, Türkiye, yeniden IMF’ci politikalara teslim olsun diyen sermaye çevrelerine bakın, bunların önde gelenlerinin sermaye birikimi CHP’nin tek parti iktidarındaki devletçi yağmaya ve kaynak aktarımına dayanır. Yine bu sermaye çevresi 27 Mayıs başlangıç olmak üzere, bütün darbeleri teşvik etmiş ve darbe süreçlerinde inşa edilen yağmacı neoliberal politikalarla palazlanmıştır.
O halde, Türkiye’de şu an aklı başında herkes, kısır koalisyon tartışmaları yerine, Türkiye’nin yeni büyüme stratejisini tartışmalıdır.
Bugün MÜSİAD’dan TİM’e kadar Türkiye’nin ekonomisini ve geleceğini belirleyecek sivil ekonomi kurumları, Türkiye’nin bu dönemde, yeni bir büyüme ve kalkınma politikasını geliştirmesi gerektiğini söylüyor. Ama bu kuruluşlar bunun hangi siyasal bileşimde mümkün olacağını ve stratejik ekonomi kurumlarımızın yolunun, donanımının da nasıl olacağını da somut olarak söylemelidirler. Bugün sivil toplumun, seçmenin dediğini yapmayan iktidarın sonu bellidir. Artık her seçmen, Yunanistan’ın neden battığını, hangi ekonomi-politikalarının kendi lehine olduğunu, hangi adımların sermaye çevrelerinin cebini doldurduğunu biliyor.
Yunanistan örneği halka rağmen artık adım atılamayacağını bize gösterdi.
Artık çürümüş olanı tartışacağız...
Öncelikle referandumda çok yüksek sayılabilecek bir oranda hayır oyunun çıkması çok anlamlıdır. Burada referandumdan hemen sonra istifa eden Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis'in şu sözünü hatırlatmak isteriz; Varoufakis, Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schauble’nin, Varoufakis için, Varoufakis, Alman hükümetine güvenini kaybetti demesine karşın “ hiç bir zaman güvenmedim ki, ben yalnız Yunan halkına güvenirim” demişti. Varoufakis haklı çıktı, referandumdan Almanya’nın istediği ve Yunanistan’a dayattığı değil, Yunan halkının çıkarları doğrultusunda bir sonuç ortaya çıktı. Öncelikle bu sonuç, yalnız Yunanistan için değil, Yunanistan benzeni ülkeler için de çok önemli bir gelişmedir. Bize göre Yunanistan referandumunun iki önemli konuyu tartışmaya açmıştır.
Birincisi bir Bretton-Woods kurumu olan IMF’nin yetmişli yıllardan beri gelişmekte olan ülkelere dayattığı neoliberal yoksullaştırıcı politikalar bitmiştir. Artık bu politikaların resmi olarak IMF ve benzeri kurumlar aracılığıyla gelişmekte olan ülkelere dayatılması mümkün değildir. İkinci tartışma alanı Avrupa’da Almanya’nın ekonomik ve politik önderliğidir. Yunanistan referandumu Almanya’nın ikinci yenilgisidir. 2005-2007 arası Avrupa Birliği Anayasası oylamalarında küçük AB ülkeleri referandumlarında anayasa taslağına onay vermemişti. Aslında bu Almanya’nın dayatmasına hayırdı. Şimdi ise Yunanistan halkı Almanya’nın dayattığı ekonomi-politikalarına güçlü bir şekilde hayır dedi. Bu sonuç, bize göre, yalnız AB çapında değil, dünya çapında yeni bir dönemin ilk adımıdır.
Bu referandumun uzun vadeli sonuçları ise, 1944 Bretton-Woods anlaşmasyla başlayan para sisteminin de-facto olarak bitmeye başlamasıyla kendini göstermeye başlayacaktır. Yani şu anda Almanya merkezli AB bu haliyle bitmiştir ama geleneksel dünya finans sistemi ve onun bütün öğretileri de büyük bir yara almıştır ve tartışmaya açılmıştır.
Aslında bu “yalan bir dünya” idi, biliyorduk ama anlatamıyorduk, artık daha kolay anlatacağız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018