Ceren KENAR
İstifası beklenmiyordu. Ancak bu beklenmeyen istifa bir panik hali veya “peki bundan sonra ne olacak” endişesi de yaratmadı. Uluslararası camianın en öncelikli gündem maddesinin kilit aktörlerinden birinin istifasının hiçbir şeyin değiştirmeyecek olması aslında tüm süreci açıklar nitelikteydi. Annan’ın sahneden çekilmesinin diplomatik dengelere veya sahaya etkisinin olmaması aslında ismi ile anılan girişimin başarısızlığını tasdik ediyordu.
Annan’ın istifası için “diplomasinin sonu” manşetini uygun görenlerin farkında olmadığı şey ise Suriye meselesinde diplomasinin hiç başlamamış olduğu idi. Varolan isyanı bastırmak için tek yolun şiddet olduğuna inanan bir diktatör ve bu diktatörün arkasında sağlam duran aktörler varken diplomasi diye adlandırılan süreç Suriye için uluslararası kamuoyunun eylemsizliğinin bahanesi oldu.
Annan Suriye krizi ile muhtemelen jübilesini yaptı. Ancak bu jübile kariyerinin zirvesinde değil, belki de isminin en şaibeli hale geldiği krizde gerçekleşti. Arap basınında karikatürlerin konusu olmak veya Suriye ayaklanması yanlısı gösterilerde Esed ve Putin ile beraber isminin lanetlenmesi uluslararası bir diplomatın hayalindeki kariyer planı olmasa gerek.
Annan ismi Türkiye kamuoyunda ilk olarak Kıbrıs sorunu ile popüler oldu. 28 Şubat denildiğinde anlaşılan post modern bir darbe sürecinin değil, bir yol haritasının son mühlet günü olduğu günlerde, memleket Annan planı üzerinde bölünmüş, tartışma programları 9,000 sayfa olduğu söylenen planın detaylarına boğulmuştu. Hikâyenin sonrası malum... Biz evet dedik. Ama geç dedik. Rum kesimi hayır dedi. Ve Kıbrıs sorunu çözülmedi. Planın çıktısını alan kişi çarpı 9,000 sayfa kâğıt israf oldu.
Peki, kimdir Kofi Annan? Çok az sayıda uluslararası diplomata mazhar olan ünü sadece Morgan Freeman’a gerektiğinde dublörlük yapabilecek kadar benzemesinden mi gelmektedir, yoksa cidden diplomasi kariyeri başarılar ile ışıldamakta mıdır?
Hikâyemiz Gana’da başlıyor, Kofi Annan’ın doğduğu ve memleketi olan ülkede. Annan epey aristokrat, ecdadı kabile lideri olan bir ailenin iki çocuğundan biri. Ailenin bağlı olduğu Akan geleneğine göre çocuklara isim olarak doğdukları günün ismi veriliyor. Annan da Cuma günü doğduğundan, Cuma günü anlamına gelen Kofi ismi kendisine veriliyor.
Kendisine verilen fahri doktoraları saymazsak, tahsili ve akademik başarıları göz kamaştırıcı değil ancak tatmin edici. Amerikan üniversitelerinde ekonomi lisansı alıyor, sonrada bir MBA ile bitiriyor tahsil hayatını. Göreve Birleşmiş Milletler kurumlarından olan Dünya Sağlık Örgütünde başlıyor Annan memur olarak. Birleşmiş Milletler Kariyerine, Gana Turizm Direktörü olmak için bir kuple es veriyor, ancak daha sonra Birleşmiş Milletlere bir daha ayrılmamak üzere geri dönüyor.
Kariyerinin çok tartışmalı olan dönemi ise Ruanda’da geçen kısmı oluyor.
Ruanda ufak bir doğu Afrika ülkesi. 1994 yılında tarihte eşi benzeri az görülecek bir soykırıma ev sahipliği yapıyor. Soykırım sonucu ölü sayısının 800,000 olduğu tahmin ediliyor. Ruanda uluslararası kamuoyunun aslında ne kadar aciz ve kayıtsız olabileceğini gösteren bir utanç vesikası olarak tarihe geçiyor. Krize sebebiyet veren bir azınlığın (Tutsi) çoğunluk (Hutu) üzerindeki tahakkümünü destekleyen Batı oluyor. Sonra o çoğunluk, azınlığı katlettiğinde yardıma koşmayan, bunu engellemek için hiçbir şey yapmayan da yine Batı oluyor.
İşte Annan tam bu soykırım olurken Birleşmiş Milletler Barış Gücü direktörü. Bu birliğin aynı dönemde komutanı olan Kanadalı general Romeo Dallaire 2003 yılında yayınladığı kitabında Annan’ı ağır şekilde hedef alıyor ve soykırımı engellemek için gerekli adımlarını atmadığını iddia ediyor. Dallaire, soykırım olup biterken, Annan’ın Birleşmiş Milletler birliklerinin müdahil olmasına izin vermediğini ve bu aşırı pasif tutumun böylesi bir felaketin gerçekleşmesi için uygun şartları sağladığını iddia ediyor.
Annan soykırımdan on sene sonra, 2004’te, hatalı olduğunu kabul ediyor: “Bu mesele üzerindeki teyakkuzu artırmak ve engellemek için daha fazlasını yapabilirdim ve yapmalıydım” diyor.
Ruanda’dan sonra Annan’ın görev yeri başka bir sorunlu bölge oluyor: Yugoslavya. 1994-1995 yılları arasında Annan bu bölgede görev alıyor. Bu dönemde yaşananları (hatırlatalım, 8000 Boşnak’ın öldüğü Srebrenica katliamı 1995 yılında gerçekleşmişti) ve Birleşmiş Milletlerin bölgedeki tescilli başarısızlığı göz önüne alınırsa, bu tecrübe de Annan’ın özgeçmişine parlak harflerle yazılmıyor. 1992 yılında başlayan ve üç sene devam iç savaşın sonunda Boşnakların yardımına gelen ise NATO oluyor.
Yine Darfur soykırımı, Annan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri iken gerçekleşiyor.
Haksızlık etmeyelim. 1997-2006 yılları arasında, iki dönem genel sekreterlik yapıyor Annan. 2001 yılında AIDS konusundaki çabaları nedeniyle Nobel Barış ödülüne layık görülüyor. Çalışma arkadaşları tarafından son derece sevilen ve çok başarılı bulunan bir diplomat Annan. Saddam’ın Kuveyt işgali akabinde bölgedeki yüzlerce Avrupalı ve Amerika’nın bölgeden tahliye edilmesi, Kenya’da gerçekleşen iç savaşın sona erdirilmesi, Kamerun ve Nijerya arasındaki ihtilafın çözülmesi diplomatik başarıları arasında gösteriliyor. 2000 ve 2006 yıllarında Israil’in Güney Lübnan’dan çekilmesi konusunda olumlu rol oynuyor. Doğu Timur’un bağımsızlığını kazanmasında gösterdiği çabalar yüzünden de bu ülkede epey hayranı var Annan’ın. Yine Amerika’nın Irak işgali sürecinde bu işgalin hukuka aykırı olduğunu deklare eden, Birleşmiş Milletlerin pozisyonunu net bir şekilde anti-savaş pozisyonu üzerine inşa eden Annan oldu.
Kaderini ulus devletlerin -ve onların tuhaf liderlerinin- ve Güvenlik Konseyi üyesi “büyük güçlerin” belirlediği bir küresel sistemde, çözülemeyen krizlerden ötürü şahısları veya Birleşmiş Milletleri suçlamak gaddarlığına ve densizliğine düşmeyelim. Ancak yine de bu Annan’ın Esad’a katliamlarına devam etmesi için vakit sağlayan bir girişimin mimarı ve yürütücüsü olarak tarihe geçtiği gerçeğini değiştirmiyor. Kim bilir belki Ruanda’da olduğu gibi on sene sonra Suriye konusunda da nedamet getirir Annan...
Yazarlar
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017