DOĞAN ÖZGÜDEN
Artı Gerçek’e haftalık yazılarımı, hastalık ya da çok önemli bir toplantı engeli çıkmamışsa, perşembe günlerine yetiştirmeye özen gösteririm. Bu kez böyle bir mazeret falan da yoktu, kaç kez bilgisayarın önüne geçtiysem, birkaç satır yazdıktan sonra ekrandakini çöpe attım… Konu dikenliydi: Soçi mutabakatı… İnsanlık tarihinin en büyük ihanetlerinden birinin nihai belgesi…
Cumhur İttifakı’nın havuz medyasında zafer nidalarıyla ha bire övgü yağıyor… Kuzey Suriye fatihi Erdoğan Soçi dönüşü başkanlık uçağında çevresine topladığı yalaka gazeteci takımına zafer nutukları çekiyor, ülkeye döndükten sonra da AKP’nin Kayseri kongresinde tüm dünyaya meydan okuyor: "Türk milleti tarihinin her dönemi gibi bugün de istiklali ve istikbali için gerekirse tüm dünyayı karşısına alabileceğini bir kez daha ispatlamıştır. ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ diye soranlara niçin orada olmamız gerektiğini kafalarına vura vura göstereceğiz."
Ana akım medyadan dışlanmış birkaç yürekli gazetecinin gerçekçi analizleri ve eleştirileri dışında, muhalefet sus pus… İşgalin başından beri Mehmetçik’in zaferi için dua eden Millet İttifakı’nın büyük ortağı Kılıçdaroğlu, Soçi mutabakatından kendine övünme payı çıkartıyor: “Şimdi bizim istediğimiz noktaya geldiler.”
Millet İttifakı’nın küçük ortağı İYİP’li Akşener’e göre mutabakat iyi de, eksikli: “Ordumuzun caydırıcı gücü devreye sokularak, muhatapların masaya oturtulmasını olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Güvenli bölge esasen Suriye’nin tamamıdır. Buyurun Süleyman Şah’ın incinen yüreğini tamir edin.”
Oysa ortada dünyanın tüm demokratik kuruluşlarının ve şahsiyetlerinin mahkûm ettikleri bir insanlık trajedisi yaşanıyor. NATO’nun ikinci büyük ordusu, Türk ırkçılığını ve İslam ümmetçiliğini bayrak edinmiş “kamufle” kılıklı bir başkomutanın emrinde komşu bir ülkenin topraklarına giriyor, tüm dünyanın, özellikle de Avrupa’nın başına bela olan İslamcı teröristleri canları pahasına savaşarak haritadan silen, tüm dünyanın medyunuşükran olduğu Kürt Ulusu’nun kurduğu Rojava’yı işgal ederek ölüm ve zulüm kusuyor… “Suriye Ulusal Ordusu” diye bir etiket takarak beraberinde götürdüğü İslamcı terör çetelerine Kürt halkının varını yoğunu yağma ettirtiyor…
Ve bu vahşet karşısında ne yazık ki Türkiye’de doğru dürüst bir itiraz sesi çıkmıyor…
Düne kadar IŞİD terörünü haritadan sildiği için Kürt savaşçılara övgüler düzen ABD yönetimi, yakın tarihte benzerlerini çok gördüğümüz bir ihanetle pılısını pırtısını toplayıp çekip giderek Kürt ulusunun ve müttefiki olan halkların birlikte yarattıkları Rojava’yı Tayyip’in müstevli ordusuna altın tabakta sunuyor.
Ve de bu ihanete, Soçi’de Erdoğan’la birlikte imzaladığı 13 maddelik mutabakat metniyle Rusya’nın yeni çarı Putin de resmen ortak oluyor.
İşgalin bahanesi, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumunun Türkiye’yi sürekli tehdit ettiği iddiası… Bugüne kadar Suriye toprağından Türkiye toprağına yöneltilmiş bir tek saldırı olmadığını uluslararası gözlemci kuruluşlar, yerinde röportajlar yapan gazeteciler kaç kez vurguladılar. Ama kurdun gözü dönmüş bir kez, kuzuyu yiyecek… Tıpkı bundan 90 yıl önce ırkçı ihtirasları uğruna dünyayı kana bulamayı kafaya koymuş Adolf Hitler adındaki diktatörün Almanya’yı tehdit ettiği yalanıyla Polonya’yı işgal ederek 50 milyon cana mal olacak İkinci Dünya Savaşı’nı başlatması gibi…
Türk Ordusu’nun İslamcı terörist yardakçılarıyla birlikte Suriye topraklarına girişinin Türkiye medyasında ve kamuoyunda yarattığı çılgınca coşku, beni ister istemez bundan tam 45 yıl öncesine götürdü.
O zaman da Kıbrıs’ta Makarios’a karşı Nikos Sampson darbesinin Türk toplumunu tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan ikilisinin başlattığı askeri müdahale, faşist darbeciler ekarte edildikten ve Yunanistan’dan onlara destek vermiş olan Albaylar Cuntası devrilip demokrasiye geçiş süreci başladıktan sonra tam bir işgal operasyonuna dönüştürülmüştü.
1973 seçimlerinde en yüksek oyu alarak Erbakan’la birlikte koalisyon hükümeti kuran Ecevit’in başbakanlığı döneminde, 12 Mart darbesinin acısını yaşamış olanlar, ülkede kısa zamanda demokratikleşmeyi, uluslararası alanda barışçıl ilişkiler kurulmasını beklerken, tam tersi bir durum ortaya çıkmıştı.
Acı olan nokta; darbe öncesinde devrimci mücadelede yer almış, cuntanın hapishanelerinde ve işkence merkezlerinde çile çekmiş bazılarının dahi Ecevit kültünün peşine takılmış olmaları, Kıbrıs’ın işgaline alkış tutmalarıydı.
Üzerinden 45 yıl geçti… Kıbrıs’ın kuzeyi hâlâ Türk Ordusu’nun işgali altında… Bu işgal altında Türkiye’nin eyaleti gibi kurdurulan, Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımadığı KKTC’nin cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bile bugün Kuzey Suriye’nin işgaline karşı çıktı. Suriye topraklarının savaşa doyduğunu belirterek, “1974’te olup biten, biz adına Barış Harekâtı desek de bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir” dedi. Sen misin diyen? Tayyip başta olmak üzere Tayyip’çisinden ulusalcısına tüm siyaset erbabı ve medya Akıncı’yı nankörlük ve ihanetle suçladılar.
1974’te de Kıbrıs işgalinin en hararetli destekçilerinden biri olan Cumhuriyet Gazetesi, bu kez de Suriye işgalini destekleme ve işgale direnen Kürt halkını suçlama konusunda havuz medyasından geri kalmadı.
Türk Ordusu’nun işgaline karşı Avrupa ve ABD’de halkının sesini duyurmaya çalışan PYD’nin saygıdeğer temsilcisi İlham Ahmed, 10 Ekim’de Avrupa Parlamentosu’nda bir basın toplantısı yapmış, açıklamaları Belçika ve Avrupa medyasında geniş yankı bulmuştu.
İlham Ahmed’in daha sonra ABD Senatosu’nda aynı amaçla görüşmeler yapmasını Cumhuriyet Gazetesi, 22 Ekim 2019 tarihli sayısında, “ABD’de skandal buluşma! Senatörler teröristleri ağırladı” başlığıyla yansıtacak kadar ileri gitti.
Şaşırtıcı da değil… Türkiye’yi yönetenler, iktidarı ve muhalefetiyle, ne zamandan beri Kürt gerçeğine doğru dürüst eğilmiş, tıpkı soykırım kurbanı Ermeniler, Asuriler, Grekler gibi Türk fütuhatından çok çok önce bu topraklarda var olan bu ulusun varlığından dürüstçe söz eder, istemlerini ne denli hakkaniyetle dile getirir olmuştur?
Ben gazeteciliğe 67 yıl önce başladığımda çalıştığımız gazetenin patron ve yöneticilerinin, üyesi olduğumuz gazeteciler cemiyetinde suyun başını tutanların, baskı değil ama “dost nasihatı” formatında biz genç gazetecilere yaptığı iki öncelikli uyarı vardı… Türkiye’nin bütünlüğünü parçalamaya çalışan dış kaynaklı komünizme ve de iç kaynaklı Kürt tehdidine karşı sürekli “teyakkuzda” bulunmak…
Uyarılarının ne denli haklı olduğunu kanıtlamak için fazla gayret sarf etmelerine de gerek yoktu… Türk Ceza Kanunu’nun komünist örgütlenme ve propagandayı olduğu gibi Kürt kelimesi içeren her ifade ve eylemi yasaklayan 141. ve 142. maddeleri her gazetecinin başında damoklesin kılıcı gibi sallanıp duruyordu.
1952’nin Eylül ayında çalışmaya başladığım gazeteye gelen en sansasyonel haberler bir yıl önce başlamış olan ünlü “komünist tevkifatı”nın nasıl derinleştirildiği ve Türk polisinin “komünist avı”nı nasıl kahramanca yürüttüğü konusundaydı.
Komünist propagandayı suç sayan TCK’nin 142. Maddesinin 4. fıkrası ise yazılarda ve konuşmalarda bırakın Kürt ulusunun haklı istemlerinden bahsetmeyi, Kürt kelimesini kullanmayı dahi suç sayıyordu. Kürt kelimesi bir tabuydu. Cumhuriyetin ilk yirmi yılında Kürtlere karşı tekrar tekrar yapılan tenkil operasyonlarının sadece Kürdistan illerinde değil, batı kentlerinde yaşayan Kürt yurttaşlar üzerinde yarattığı terör nedeniyle 50’li yıllarda “Kürtçülük faaliyeti”nden ötürü toplu tutuklama yapıldığı haberi pek gelmezdi.
Kitlesel Kürt tutuklamalarının yeniden başlaması, defalarca yazdığım gibi ülkede demokrasiyi gerçekleştirmek iddiasıyla yapılan 27 Mayıs 1960 darbesinden sonraya denk geldi. Darbenin ardından Kürt illerinde tutuklanan 485 kişi, Sivas Kabakyazı'da bir kampta toplandı. Bu topluluğun içinde bölgenin tanınmış ailelerinin fertlerinin yanı sıra ağa ve şeyh sıfatı taşıyanlar da yer alıyordu. Kampta ağır koşullar altında tutulanların 55'i daha sonra, 19 Ekim 1960 tarihinde askeri yönetimin yasama organı olan MBK'nın kararıyla çeşitli illere sürgün edildiler.
Gazeteci olarak karşılaştığım ilk Kürt tutuklamasıydı. Öncü Gazetesi’nin Ege bölgesi temsilciliğini yaptığım günlerdi. Bir toplantı için Ankara’ya geldiğimde, gazetenin yazı işlerini ziyarete gelmiş olan MBK’nin en genç üyesi Yüzbaşı Muzaffer Özdağ’la karşılaşmıştım. Çeşitli konuları tartışırken birden bir soru patlatmıştı: “Aydınlar, biz 27 Mayıs’ı neden yaptık biliyor musunuz?” Yazı işleri müdürümüz Muzaffer Aşkın soruyu “Yüzbaşım, bugüne kadar bir sürü neden sayıldı. Acaba hangisi?” sorusuyla yanıtlamıştı. Özdağ’ın yanıtı hepimiz için son derece şaşırtıcıydı: “ Biz 27 Mayıs’ı Doğu Anadolu’da hazırlanan bir Kürt İsyanı’nı önlemek için yaptık. Yoksa vatan bölünecekti. Biliyor musunuz ki, DP liderlerinden önce biz Kürt ağalarını tutukladık?”
Üç yıl sonra da 21 Mayıs başarısız darbe girişiminin ardından uydurma bir bahaneyle Musa Anter, Enver Aytekin, Medet Serhat, Edip Karahan, Sait Elçi, Yaşar Kaya gibi seçkin Kürt aydınları tutuklandılar.
Demirel iktidar olduktan sonra Türkiye İşçi Partisi’nin Meclis’e girmesi, DİSK’in kuruluşu, 68 işgalleri ve nihayet 15-16 Haziran işçi direnişiyle güçlenen sol hareket gibi Doğu mitingleriyle kitleselleşip DDKO’nun kuruluşuyla örgütsel gerçeklik kazanan Kürt uyanışı da devlet terörünün hedefi oldu.
Yukarıda sözünü ettiğim TCK’nin 142. maddesi başlangıçta Ant Dergisi’nin yöneticilerine ve yazarlarına karşı “komünizm propagandası” yaptıkları gerekçesiyle kullanılırken, 12 Mart darbesi öncesinde “Kürtçülük propagandası” gerekçesiyle daha fazla kullanılır hale gelmişti.
12 Mart 1971 darbesinden 1991’de TCK’nin 141. ve 142. maddelerinin kaldırılışına kadar geçen yirmi yıllık sürede devlet terörü, komünist düşünce ve örgütlenmeye karşı olduğu gibi, Kürt aydınlarına ve örgütlenmelerine karşı da aynı şiddette uygulandı. Ancak komünist düşünce ve örgütlenmeyi yasaklayan maddeler kaldırıldıktan sonra Türkiye oligarşisi, hunharlığını, acımasızlığını, inkarcılığını Kürt özgürlükçülüğüne karşı adamakıllı yoğunlaştırdı.
O kadar ki, Kürt özgürlük savunucularına karşı devlet terörü Türkiye sınırlarını da aştı… Özal döneminde Kuzey Irak’a karşı başlatılıp daha sonraki Demirel ve Çiller dönemlerinde yoğunlaştırılan sınır ötesi kara ve hava operasyonları, Tayyip döneminde Kuzey Suriye’ye yönelmiş bulunuyor.
Ragıp Zarakolu’nun Artı Gerçek’te yayınlanan son yazısında belirttiği gibi, “Son operasyonun bir amacı, etnik arındırmaya başvurup sınır boyunun altına Suriyeli göçmenleri iskân edip, bir çeşit insan duvarı oluşturmaksa, bir diğer amacı da sınırın üst tarafındaki Kürt nüfus yoğunluğunu azaltmak. Aslında bölgenin nüfusu ile oynama politikası 1993 savaş sonrası kirli savaş döneminde başlatıldı. 3.5 milyon dolayında yerleşik Kürt, 3.500 dolayında köy yakılarak zorunlu göçe tabi tutuldu. Bunların bir bölümü ülke dışına, Cizre dolayındakiler Irak’a giderken, bir bölümü de Türkiye metropollerine yöneldi.”
Türkiye’de sürekli tahrik edilen iflah olmaz Kürt düşmanlığını sürgündeki ünlü yazarımız Aslı Erdoğan, 23 Ekim 2019 tarihli La Reppublica gazetesinde yayınlanan söyleşisinde çok iyi açıklıyor. Türkiye’de, HDP hariç, parlamentoda temsil edilen tüm siyasal güçlerin, CHP de dahil, Kürt kuruluşlarının tamamını terörist olarak gördüğünü belirttikten sonra, Suriye’nin işgalini protesto edenlerin niçin tutuklandığı sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Ne yazık ki, Avrupalılar Türk basınını izleyemiyor. İzleyebilseler, kitlelerin nasıl koşullandırıldığını anlayabilirlerdi. Bu koşullandırma daha ilkokula girer girmez kitaplarla başlar. Türkiye Cumhuriyeti’ne damgasını vuran Mustafa Kemal Atatürk döneminde ortaya atılmış bulunan Kemalizm ideolojisidir. O devirden bu yana bu ideoloji aşırı milliyetçiliğe yönelmiştir. Buna göre Türkiye her daim dış tehdit altında bulunan bir ülkedir. Günümüzde buna aşırı milliyetçiliğe din de eklemlenmiştir. Savaşta ölen her Türk ‘şehit’ sayılır, ‘Vatanı için canını verdi’ denir. Oysa ölenler aslında hükümet için can veriyorlar… Tayyip Erdoğan’a göre bu ülke sadece bizimdir, Kürtlerin hiçbir hakkı yoktur. O Kürtlerin yalnızca teröristler, katiller, hırsızlar olduğunu, tehdit oluşturduğunu düşünüyor.”
CHP’nin Kürtler konusundaki tavrıyla ilgili bir soruya ise Aslı Erdoğan’ın yanıtı şöyle: “Atatürk tarafından kurulmuş olan, sosyal demokrat olma iddiasındaki bu parti her şeyden önce milliyetçi bir partidir. Hatta şovendir. O da terörist olarak gördüğü Kürt mücahitlerine karşı savaşı destekliyor.”
Aşırı milliyetçiliğin, dinsel sömürünün pençesinde her geçen gün biraz daha cehennem hayatına sürüklenen o güzelim ülkemizde, Avrupa’da büyük saygı gören seçkin bir Kürt liderine dahi rahatlıkla “terörist” damgası vurabilen gazetecilerin yanı sıra, gerçekleri korkusuzca haykıran Ragıp Zarakolu ve Aslı Erdoğan gibi insanlığın yüz akı yazarlarımız da var.
Onlarla gurur duyuyorum…
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024