Eser KARAKAŞ
Şöyle başlayayım: Bir anayasal kavram olan idari vesayet kavramının yanlışlığı meselesi bir siyasi konu değil, hukuki ya da daha doğru ifadesiyle “hukuk ve ekonomi” yanlışıdır.
31 Mart seçimlerinde -daha beş ay olmadı- seçimle ve çok yüksek oy oranlarıyla seçilen Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanları görevlerinden alındılar; merkezin bu tasarrufunun hukuken ve ekonomik olarak anlamsızlığını göstermeye çalışmadan önce bu tasarrufun pozitif hukuka aykırılığına da vurgu yapmak gerekiyor.
Merkez bu tasarrufu gerçekleştirmeden önce mesela Diyarbakır Valisi daha 1 Nisan günü, seçimlerden bir gün sonra, merkeze yazdığı bir yazıyla Diyarbakır’a kayyım atanmasını talep etmiş; bu yazı muhtemelen belirli bir gizlilik derecesi taşıyordu ama şimdi çarşaf gibi basında, demek ki AKP bürokraside de artık iktidarı kaybediyor.
Anayasanın 127. Maddesi şu ifadeyi kullanıyor: “…görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.”
Oysa Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, 31 Mart seçimlerine YSK’nin onayı ile katılmış bir siyasetçidir ve böylece 1 Nisan yazısı durumu trajikomik hale getirmektedir.
Bu koşullarda idare mahkemeleri hemen yürütmeyi durdurma kararı verme durumundadırlar; unutmayalım Danıştay (Şura-yı Devlet) 1868 tarihinde kurulmuş çok köklü bir kuruluştur ve tarihinin hakkını vermek zorundadır.
Pozitif hukuku bir kenara bırakalım ve gelelim Anayasa 127. Maddesi’nde ifadesini bulan idari vesayet kavramının teorik anlamsızlığı konusuna; analize ya da tartışmaya devlet kavramından başlamak şart.
Devlet demek kamu hizmeti üretmek demektir; devletin tüm fonksiyonları bu başlık altına girmek zorundadır, devletin bir tasarrufu iyi tanımlanmış kamu hizmeti değil ise o tasarruf yasal olabilir ama meşru değildir.
Kamu hizmeti ise en azından iki başlık altında incelenmelidir: Merkezi (Ankara) kamu hizmeti ve mahalli (yerel, mesela Diyarbakır, mesela Edirne) kamu hizmeti.
Bu arada hizmetin gereği olarak ara kategoriler de ihdas edilebilir, bölge valilikleri, bölge yönetimleri gibi (Anayasa, Madde 126, son paragraf); anayasa bu kategoriyi merkezi teşkilat olarak tanımlıyor ama teoride böyle bir mecburiyet yok.
Merkezi kamu hizmeti ve yerel kamu hizmeti dışında bölgesel kamu hizmet birimleri, mikro yerel kamu hizmetleri de tanımlanabilir; ulusal sınırları aşan küresel, yarı küresel kamu hizmetleri (global public goods) için de Avrupa Birliği, NATO, Interpol, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar kurulmuştur.
Biz ise idari vesayet kavramı tartışmalarında analizi basitleştirmek için iki tür kamu hizmet türü ile yetineceğiz, merkezi (Ankara) ve yerel (belediyeler) kamu hizmetleri.
Devlet kamu hizmeti üretimi demek olduğuna göre devlet merkezi kamu hizmeti ve yerel kamu hizmetini üreten birimlerinin toplamından (derneşik hali) oluşur; merkez (Ankara) artı yerel (belediyeler) devleti verirler.
Kamu hizmetleri arasında norm, önem hiyerarşisi tanımlamak da çok yanlıştır, kimse mesela hariciye kamu hizmetinin (merkez) itfaiye kamu hizmetinden (yerel) daha önemli olduğunu iddia edemez, bir yangın durumunda ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir.
Merkez ve yerel devleti tanımlarken tamamlayıcı fonksiyonları yerine getiriyorlarsa, aralarında hiyerarşi tanımlanamaz, merkezi kamu hizmeti otoritesinin yerel kamu hizmeti otoritesi üzerinde idari vesayet yetkisi kullanmasının da teoride, hukukta yeri olamaz, bu tür bir idari vesayet arayışı sadece siyasi bir tahakküm kurma amacı ile açıklanabilir.
Tamamlayıcılık ilişkisinde bileşenler arasında hiyerarşi olamaz; aile hukukunda anne ve baba tamamlayıcı unsurlardır, bu nedenle de senelerce bizim aile hukukumuzda da ifadesini bulan “erkek aile reisidir” ifadesi yanlıştır, erkek ile kadın arasında tamamlayıcılık ilişkisi vardır, hiyerarşi (riyaset) kaldırmaz.
Allah’tan AB sürecinde bu kavramsal yanlıştan da kurutulmuş olduk.
Merkezi kamu hizmeti olmadan yerel kamu hizmeti, yerel kamu hizmeti olmaksızın da merkezi kamu hizmeti yetersizdir, tutarsızdır, dolayısıyla merkez ve yerel arasında idari vesayet adını alan hiyerarşi de anlamsızdır, tutarsızdır.
Anayasa suç işleyen yerel seçilmiş organların, herkes suç işleyebilir, geçici olarak görevden uzaklaştırılmasını İçişleri Bakanının yetkisine bırakmıştır; Anayasa Madde 127’de bu yetki idari vesayet kavramı ile beraber iki farklı paragrafta tanımlanmıştır.
Yaşadığımız olaylar bu idari vesayet yetkisi kullanımının (geçici de olsa işten el çektirme) toplumsal barışa hizmet etmediği, seçmen tercihlerini asla etkilemediği hatta daha da sertleştirdiğini ortaya koymaktadır; bu çerçeve, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde suç işleyen bir yerel organın görevden el çektirilebilmesi için farklı bir mekanizmanın geliştirilmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Bu yetki hukuken ve teorik olarak anlamsız idari vesayet kavramı çerçevesinde değil çok daha katılımcı ve doğrudan yerel seçilmişlerin oluşturacağı bir kurumsal yapı içinde kullanılabilir; aklıma ilk gelen her ilin belediye encümenleri bünyesinden çıkacak bir ulusal organın oluşturulması, idari vesayet kapsamı dışında bir sistemin anayasal düzeyde tanımlanmasıdır ama üzerinde çok çalışılması gerekmektedir.
“Seçilmiş yerel organlar suç işlemez, cezalandırılamaz, görevden alınamaz” mantığının doğru olmadığı çok açıktır, önemli olan bir objektif suça dayalı görevden alma durumunun idari vesayet kapsamı dışında bir çözüme kavuşturulmasıdır.
Türkiye’de çok şey, çözüm gerektiren sorunlara önerilen çözüm yöntemleri bana hep o ünlü Bektaşi fıkrasını hatırlatmaktadır; Bektaşi’nin önüne iki farklı şarap getirilir, hangisinin daha iyi olduğu sorulur, birincisini tadan Bektaşi ikincisinin daha iyi olduğunu söyler, kendisine daha onu tatmadın ama dendiğinde de “birincisinden kötüsü olamaz” yanıtını verir.
Anayasa 127’de ifadesini bulan belediye seçilmiş organlarının, belediye başkanları, encümen ve belediye meclisi üyeleri, görevden alınma düzenlemeleri de bu fıkraya benzemektedir; popülizm yapmaya gerek yoktur, belediye başkanları yani seçilmişler görevden alınamazlar diye bir kural olamaz ama görevden alma evrensel hukuka uygun neden ve koşullarla çok daha temsili ve meşru bir otorite tarafından gerçekleştirilmelidir, bu otorite de İçişleri bakanları olamaz.
Benzer bir sorun milletvekilliklerinin düşürülmesi için de mevcuttur, bir milletvekili bu görevi sürdürmesini olanaksız kılan suçlar işleyebilir ama müeyyide çok daha meşru ve temsili organlar tarafından, nitelikli çoğunlukla alınacak kararlara dayanmalıdır.
Hem belediye organları hem de milletvekilleri için ise ifade özgürlüğü temelli, kürsüde ya da dışarıda, hiçbir açıklama, davranış için, mesela taziye çadırlarını ziyaret, görevden alma kararı verilemez, kimse bu kararı meşru göremez.
Ancak, 70’li yıllarda, şimdi isimlerini ve partilerini belirtmek istemiyorum, milletvekillerinin Avrupa’da eroin ticaretine girdiği yerel polis, İnterpol tarafından saptanmış idi; şahsen, bir uyuşturucu kaçakçısının, İnterpol ve yargı kararı (yabancı ülke) ile kesinleşen durum ortada iken, Türkiye’de yasama yetkisini kullanması, yasalar için parmak kaldırması, komisyonlarda görev yapması kabul edilebilecek bir şey değildir.
Gelelim son kez maalesef çok tartışmadığımız Anayasanın 127. Maddesi’ne; bu maddeye evrensel hukuka uygun alternatifler üretmeden kayyım meselesinin de tartışılması maalesef bir ölçüde havada kalmaktadır.
Söz konusu Anayasa maddesinin 4. Paragrafı mutlaka çok etraflı bir tartışma ortamına sokulmalı ve yapılabilir alternatifler getirilmelidir; yukarıda da belirttiğim gibi mahalli idarelerin seçilmiş organlarının İçişleri Bakanının kararı ile görevden geçici dahi olsa, kesin hükme kadar da olsa, uzaklaştırılabilmesi düşünülebilecek alternatiflerin en kötüsüdür ama necip ülkemizde, nedendir bilinmez, siyasi tartışmalar daima hukuk tartışmalarının önünde olduğu için, bu mevcut statüye alternatif gündeme gelememektedir.
127. Madde’nin beşinci paragrafı ise yine yukarıda tartıştığımız idari vesayet kavramını anayasal bir kurum/ilke haline getirmektedir; idari vesayet kavramını da zaten mahalli gelirler üzerinde merkezin katı vesayetini tartışmadan ele almak mümkün değildir.
Anayasanın 73. Maddesi, başka yanlış konular dışında, verginin yasallığını çok doğru olarak tanımlamaktadır ama bu çok doğru, demokrasinin özü olan ilkeyi Anayasanın 7. Maddesi ile birlikte ele aldığınızda sistemin idari vesayeti zaten mahalli gelirler üzerinden çok ustaca kurmuş olduğunu görüyorsunuz; İçişleri Bakanının belediyelerin organlarını görevden alma yetkisi bile bu mali vesayet yanında ikinci planda kalabilmektedir.
Yazıyı noktalamadan bir düşüncemi de aktarmak istiyorum; 82 Anayasası’nın (Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı Anayasası) ideolojik çerçevesine zerre kadar katılmamakla birlikte bu çok sevimsiz ideolojik çerçevenin, maddelere daha yakından birbirleriyle ilişkisi açısından baktığınızda, anayasa hukuku tekniği açısından çok tutarlı, ustaca oluşturulduğunu görüyorsunuz.
Örnek: 127. Maddede ifadesini bulan idari vesayet ile 7. Madde ilişkisi.
Unutmayalım, baskıcı rejimlerin de, isterseniz illiberal demokrasiler diyelim, yasa teknolojileri vardır ve bu yasa teknolojilerin de ustalıkları vardır; Aldıkaçtı Anayasası biraz bu illiberal yasa teknolojisi ustalığı gibi duruyor.
AKP bugün kendisi tek başına yeni bir anayasa yapsa bu ustalığı (illiberal kurumsal yapılarda tutarlılık) tutturabileceği kanısında değilim.
Ben oturup tek başıma Kenan Evren ideolojisiyle bir anayasa yazsam her yerde kullandığım “Türkiye devleti” ifadesini 66. Madde’de (vatandaşlık maddesi) “Türk devleti” diye değiştirmeyi akıl edemezdim doğrusu.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
18.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025