Etyen MAHÇUPYAN
Toplumların yaşananları psikolojik açıdan taşımaları güçleştiğinde beka kaygısı yükselebiliyor ve sıradan olayların bile tehdit içerdiğine ilişkin kanaat hızla yayılabiliyor. Toplum geçmişindeki benzer durumlardan hasarlı çıkılmışsa, söz konusu kaygılar daha derin olabiliyor. Hele ideolojik ve/veya kültürel olarak bölünmüş bir toplumsanız, bu kaygı patolojik düzeylere gelebiliyor.
Bizim durumumuz da maalesef bu… Yüz yıl öncesinin deneyimi bir hortlak misali tepemizde geziniyor. Özgüvenimiz bir türlü oluşamadığı için riskleri abartıyor, ancak böylesine büyütülen risklerle başa çıkmak gerçekçi olmadığı için hamasete yaslanıyoruz. Kendimizden kuşkulanıyor, esas düşmanın içimizde olduğunu düşünüyor, bunu itiraf etmenin yükü nedeniyle de düşmanlarla çevrili olduğumuz tezine sarılıyoruz.
Cumhuriyet dönemi boyunca arka plandaki bu ruh haliyle yüzleşilmedi. Aksine devlet eliyle hastalanma süreci beslenmeye devam etti. İki kutuplu dünyanın nispeten durağan dengesi kendimizi oyalamamıza meydan tanıdı… Ne var ki ardından gelen post modern küreselleşme siyasi dengeleri değiştirirken bizim de kimyamızı bozdu ve içimizde bastırdığımız hayaletlerin dışarı sızmasına neden oldu. Böylece on yıllarca bastırılmış olan anti-Batı öfke ve eziklik kendisini ifade edecek mecra aramaya başladı. Aynı süreçte Kemalizm ve onun tahayyülleri üzerine oturtulmuş olan kimlik, vatandaşlık ve millet tasavvuru çöktü. Yerini İslami duyarlılıktan beslenen modern kültürel muhafazakarlık aldı. Ama bu yeni ideolojik konumun dünyaya adapte ve entegre olabilecek ideolojik ve zihni derinliği yoktu. Hala da yok… İslami yeni intelijensiya faydacı bir dünyevileşme ile ideolojik bir katılaşma arasında sıkışıp kaldı. Bu cenderenin dışına çıkabilenler ise bireyselleştiler ve cemaatçi yapılanmaların çeperlerine savruldular. Dolayısıyla etkileri ancak zaman içinde ve tedrici olabilirdi. Oysa hayatın akışı daha hızlıydı...
***
Ortadoğu’daki içsel parçalanma, büyük güçlerin oradaki çıkarları, bunun Kürt ve İslam meselelerine ilişkin uzantıları ve nihayet Gülenci darbe girişimi, zaten bozulmuş olan kimyanın patolojik bir yola girmesini teşvik etti. O noktada bile ortada bu toplumun altından kalkamayacağı bir durum yoktu. Ancak iktidar destekli kamuoyu yapıcılarının bilinçli yönlendirmesi patoloji güzergahını genişleterek davetkar hale getirdi. Çünkü bu sayede her türlü ‘düşmanın’ zihinlerde birleştirilmesi ve ona karşı iktidar etrafında ideolojik/kimliksel bir cepheleşmenin yaratılması mümkündü…
Bugün birçok kişi Türkiye’nin büyük bir jeopolitik ‘oyunla’ karşı karşıya olduğuna, ülkenin Batı tarafından bölünmek istendiğine, Gülen darbesinin gerçekte bir ‘işgal’ girişimi olduğuna, çarenin ise ‘oyunu bozacak hamleden’ yani Batı’dan kopmaktan geçtiğine inanıyor. Her olaya Türkiye merkezli bakılıyor, ya birilerinin bize diz çöktürmeye çalıştığı, ya da bizim önümüzde diz çöktükleri şeklinde yorumlanıyor.
Bu bir görüş veya düşünce değil inanç… Ortada ileri sürülenleri kanıtlayan herhangi bir bilgi olmadığı ve bunun için uğraşılmadığı gibi, çelişkili bulgular da göz ardı ediliyor. Çünkü bilgiye değil, sadece bir anlamlandırmaya ihtiyaç var ve onu da ideoloji üretiyor. Herkes bu ideolojinin içinde açıklama bulmaya ve söylemeye davet edilirken farklı düşünenler dışlanıp mahkum edildikçe de ortaya toplumsal bir patoloji çıkıyor.
Bunun bedeli psikolojik açıdan çok ağır olacak… Ama fazlası da olabilir: Türkiye dağılma ve bölünme korkusuyla öyle bir ruh haline sürüklenmekte ve çareyi öylesine patolojik bir tezde aramakta ki, eğer bu tez siyasete egemen olursa ülke gerçekten manen dağılma ve kopuşun eşiğine gelebilir…
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023