Fehmi KORU
Uzun yıllar önce, Bosna savaşı sürerken, [Yıl 1992 olmalı] Refah Partisi’ni ve lideri Necmettin Erbakan’ı zor duruma düşürecek iddialarla kamuoyu çalkalanırken, bir panel vesilesiyle Almanya’da bulunuyordum. Paneli düzenleyenlerin tahsis ettiği mihmandarım daha ilk görüşmemizde kendisini ‘Milli Görüşçü’ olarak tanıtmıştı. Birkaç gün birlikte vakit geçirdiğim Milli Görüşçü mihmandarıma, biraz da takılma amacıyla, iddiaları hatırlatıp “Artık seçimlerde çalışmak üzere Türkiye’ye gitmez, istendiğinde para yardımı da yapmazsın” dediğimde aldığım şu cevabı hiç unutmuyorum:
“Öyle şey olur mu? Benim davama bağlılığım birilerinin devreye soktuğu bu tür iddialarla sarsılmaz. Daha çok çalışıp daha fazla para gönderirim.”
Milli Görüş patentli dava
‘Milli Görüş’ konusu, son günlerde, Oğuzhan Asiltürk’ün kendisini “Milli Görüş’ün lideriyim” diye tanıtması üzerine bir kez daha gündeme gelince bu anımı hatırladım.
‘Dava’ sözcüğünün patenti tarihi olarak Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu ‘Milli Görüş’ çizgisine aittir, bugünün AK Partisi’ne oradan geçmiştir. O çizgiyi günümüzde, güncelleşmiş bir versiyonu olarak, Saadet Partisi temsil ediyor.
Günümüzün sorusu şu: Temel Karamollaoğlu’nun genel başkanı olduğu Saadet Partisi AK Parti’ye ‘Milli Görüş’ çizgisinin temel ilkeleri açısından muhalefet ediyor ve ‘Millet İttifakı’na yakın duruyor, ‘Milli Görüş lideri’ olduğunu öğrendiğimiz Oğuzhan Asiltürk ise, açıklamalarına bakılırsa, bugünkü AK Parti’yi ‘ittifak yapılabilir’ görüyor; acaba sonunda hangi tarafta yer alır Saadet Partisi?
AK Parti-MHP cephesine Saadet Partisi de katılır mı?
Hiç kuşkusuz önemli bir soru bu; özellikle kendisini hala ‘Milli Görüşçü’ hisseden ve ne zaman sandık ortaya konulursa oyu Saadet Partisi’ndan başka partiye gitmeyen seçmenler açısından…
İttifaklar konusunda benim görüşüm açık: Her parti günün şartlarını değerlendirerek başka partilerle ittifaka girebilir.
Saadet Partisi de isterse ve çıkarlarına uygun bulursa veya Oğuzhan Asiltürk öyle istedi diye, Cumhur İttifakı içerisinde yer alabilir.
Gerisi Almanya’daki Milli Görüşçü mihmandarım gibi insanlar ile burada her seçimde Saadet Partisi için çalışan veya çalışmasa bile oyunu ona vermeye devam eden seçmenini ilgilendirir.
Kimsenin oyu partilere ipotekli değildir.
İttifaklar partileri dönüştürüyor
Partiler açısından ittifak ilişkisinin hemen fark edilmeyen bir sonucu var: Partiler ittifaka girdiklerinde kendilerine ortak seçtikleri partilerin rengi ve kokusundan etkileniyorlar. Özellikle de büyük partiler birliktelikten küçük ortaklarından daha fazla etkileniyor.
AK Parti son iki yıl içerisinde ittifak ilişkisi içerisinde bulunduğu MHP’ye -hatta bir dereceye kadar Vatan Partisi’ne de- benzemeye başladı. Ekranların gediklisi haline gelmiş Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek boşuna “Değişen biz değiliz, AK Parti’yi ve iktidarı biz değiştirdik” demiyor.
Dahası, parti içerisinde de MHP çizgisine yakın olanlar daha ön planda görünür oldular. Süleyman Soylu sözgelimi. Son günlerde Soylu’nun MHP’nin müstakbel genel başkanı olma niyetiyle ilgili spekülasyonlar da yapılmaya başladı.
Etkilenme durumu yalnız AK Parti için söz konusu değil.
CHP de, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde ‘Millet İttifakı’ içerisinde İYİ Parti ve Saadet Partisi ile yakın temasta. Yeni kurulan Deva ve Gelecek partileri de kendilerini ‘Millet İttifakı’na yakın konuşlandırdılar. ‘Millet İttifakı’ CHP’nin Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olması ile başlayan klasik CHP’den farklılaşma sürecini biraz daha hızlandırdı.
Bunda, geçmişi yüzünden kendisine oy vermeyen geniş kitleye oyu yüzde 20-25 oranına çakılı kalmış CHP’yi cazip gösterme çabasının etkisi var. Zaten o çabalar sayesinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerde oyunu artırıp adaylarını seçtirmeyi başardı Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si…
Günümüzdeki CHP’nin eski CHP’den farklı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Partisi ittifaklardan biri içerisinde yer aldı diye o partinin geleneksel seçmenlerinin yine aynı istikamette oy kullanacakları bir varsayım. Biraz zayıf bir varsayım ama. İttifakların çekim alanı olduğu gibi kaçışa sebep olabileceğini de görmek gerekiyor. Zaten öyle olmasaydı, son seçimlerde iktidarını sağlamlaştırmış ve liderini cumhurbaşkanı seçtirmiş AK Parti ‘Cumhur İttifakı’na yeni ortak arayışına çıkar mıydı?
Belli ki, ‘AK Parti + MHP’ oyları tam olarak ‘Cumhur İttifakı’na sevk edilemiyor.
HDP’nin iki ittifakın da dışında kalması yalnızca öteki partiler tarafından dışlanmasına bağlanamaz; ittifaklar dışında kalan HDP, taraflardan biriyle ittifak ortaklığı yaptığı takdirde çeşitli sebeplerle müttefiklerini beğenmeyen tabanını kaçırabilecekken, dışarıda kalarak kendisine 60-80 arasında milletvekili kazandıran yüzde 13’e kadar varan seçmen kitlesini yanında tutabiliyor.
Saadet Partisi ise oyu az olduğu halde ittifak sayesinde Meclis’te temsil edilebiliyor.
Saadet Partisi’nin seçmen kitlesi hak ettiğinden daha az; ancak özgül ağırlığı temsil ettiği kitle ile mukayese edilmeyecek kadar fazla. Bunda Temel Karamollaoğlu’nun savunduğu ilkelerin ve kendisinin ilkeli duruşunun büyük payı var. Saadet’in şimdi bulunduğu taraftan karşı tarafa geçmesi, Milli Görüş’ün kayıp hanesine yazılacağı için, basit bir yer değiştirme sayılamaz. Olursa buna ‘kimlik değiştirme’ denilebilir.
Görüşmenin anlamı
Şimdiki görüşmeler, bana, Saadet Partisi’nin oylarına talip olma amaçlı bir arayış gibi gelmiyor. Ardından başlayan tartışmalar parti içerisinde görüş farklılığı olduğu hissini doğurdu; bu da seçimle iş başına gelmiş genel başkanının ve Saadet Partisi’nin alınan oyların çok üstüne çıkmış etkinliğini zayıflatıyor.
‘Milli Görüş lideri’ bu durumu görmüyor olamaz.
Uzunca bir süredir seçilmiş milletvekillerini gerektiğinde hepsi aynı yönde oy kullanacak parmaklar olarak gören bir anlayış siyasete hakimdi; şimdi de birisi istedi diye beğenmeseler de seçmenleri işaret edilen partiye oy verecek hazır kıtalar olarak görme anlayışı mı zorlanıyor?
Kamuoyu yoklamalarına sıkça baktığım için bunun tutacağını sanmam…
Saadet Partisi ‘Cumhur İttifakı’na geçebilir elbette; acaba MHP bunu ister mi, işte bundan o kadar emin değilim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025