Hakan AKSAY
Rusya’da bir halk oylaması düzenlendi, haberiniz var mı? Oylama sonucunda zafer Başkan Putin’in oldu, onu duydunuz mu?
Okurların bir bölümünün olumlu cevap verdiğini varsayarak biraz daha zor sorular soralım:
Putin yendi ise yenilen kimdi? Komünistler mi? Liberal muhalefet mi? ABD mi? Hepsi mi? Hiçbiri mi?
Peki, nereden çıktı bu halk oylaması? Amacı neydi? Olmasa olmaz mıydı?
Bu kadar soru yeter diyerek birkaç açıdan halk oylamasını yorumlamayı deneyelim.

* * *
20 yıldır iktidarda olan Rusya liderinin çevresindekiler (Kremlin aparatı, hükümet, parlamento, araştırmacılar, ideologlar, yandaş gazeteciler vb.) "Sayın Putin, ülkenin ve sizin hayrınız için bir anayasa oylaması yapmamız iyi olur" diye bir öneri getirdi mi, bilmiyorum. Bir adım daha ileri gideyim, pek sanmıyorum. Hatta Kremlin’de birçok kişinin "Yahu Reis, ne gerek vardı böyle bir oylamaya!" diye (muhtemelen sessizce) düşündüğünü tahmin ediyorum.
Ama Putin öyle istedi. 1993’te referandumla kabul edilmiş olan Yeltsin Anayasası’nı başka bir yöntemle (örneğin, parlamentoda tartıştırıp oylatarak) değiştirmeyi tercih etmedi. "Halka başvurdu" ve sonuçta "halktan onay aldı".
Sonuç bir tür "güvenoyu" idi Putin açısından.
* * *
Yeni Rusya Anayasası, referandumla değil, plebisit yani halk oylaması ile kabul edildi. Plebisit, yasa hükmünde bir mekanizma olmaktan ziyade bir çeşit "danışma kurumu". Bir başka deyişle, halkın neredeyse imece usulü ile gerçekleştirdiği bir tür sosyolojik araştırma ya da anket yapılmış oldu.
Referandum düzeyinde olmadığı için uygulama daha kolay ve gevşekti. Hatta "Covid-19 gerekçesi" de göz önünde bulundurularak oylama 7 güne yayıldı (25 Haziran-1 Temmuz); evlerde de oy kullanılabildi, internetten de; ciddi bir gözlemci organizasyonu yapılmadı.
Elbette oylama sürecinde birçok tartışmalı konu gündeme geldi; araba bagajına konulan oy sandığından bir seçmenin hem internetten hem de sandık başında oy kullanmasına kadar.
Ama sahte oylar ve benzeri yöntemler ne olursa olsun, sonuç pek çok siyaset uzmanının beklentisinin üzerinde bir farkla Putin lehine çıktı: Seçmenlerin yüzde 68’inin oy kullandığı oylamada yüzde 78, yeni anayasaya "evet" dedi. "Hayır" diyenler yüzde 21’i biraz aştı.
Bir başka siyasi matematik işlemiyle, 20 yılı aşkındır başta olan Putin, toplam 110,5 milyon seçmenin bulunduğu Rusya’da yaklaşık 58 milyon seçmenden onay alarak yeni bir rekor kırdı.
Oysa son 2-3 yılda Putin’in reytinglerinin ve halktan aldığı güven desteğinin azaldığı üzerine çok şey yazılmıştı (ki bunlar yanlış değildi, yazının sonunda buraya döneceğiz).
Putin’in keyfi yerine geldi. Zafer kazanmıştı.

* * *
Peki yenilen kimdi?
Muhalefet mi? Belki...
Gerçi birçok muhalif, yüzde 21’lik hayır oyu ile sandık başına gitmeyen yüzde 32’yi (onları bilinçli "boykotçu" ilan ederek) kendi hanesine yazarak ciddi bir başarı kazandığını iddia ediyor. Epeyce tartışmalı bir mesele.
Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nden Aleksey Navalniy gibi liberal liderlere kadar muhaliflerin "boykot mu, sandık başına gidip hayır oyu vermek mi?" konusunda süreci iyi yönettiklerini söylemek çok zor.
Ama oylama sonuçlarının ortaya çıkmasından tam bir hafta sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Muhalifler açısından çok büyük bir olay değildi bu halk oylaması. Dolayısıyla iktidar-muhalefet mücadelesinde bu oylamanın stratejik öneme sahip olduğu kanısında değilim.
* * *
Sanırım Putin’in anayasanın halk oylaması ile kabul edilmesi girişiminin nedeni başka.
Rusya lideri çevresindekilerin, yandaşlarının hepsini (Kremlin danışmanlarından kendisine yakın oligarklara kadar) bir kenara iterek halkla baş başa kalmak ve direkt onlardan destek almak istedi. Çünkü çevresindekilerin zaman zaman kendisine baskı yapmasından sıkılmış durumdaydı.
Ayrıca 2024’te görev süresi dolup bir köşeye çekilecek olan lider ("topal ördek") algısından daha şimdiden kurtulmak, Putin açısından çok önemliydi. Hem kendisinin (2008-2012 Medvedev yönetiminde olduğu gibi) bazen göz ardı edilmesi ihtimaline karşı, hem de Rusya gibi bir ülkede "kimin baş olduğu net olmazsa devletin iyi çalışmayacağı" görüşünden hareketle.
Yeni anayasal düzenlemeler sonucunda Putin’in bundan önceki başkanlık dönemleri "sıfırlanmış" oluyor. (Çok garip bir anlatım değil mi, herkesin gözü önünde cereyan eden bir şeyi "biz sıfırladık" diyerek "yok hükmünde" kabul etmek?)
"İki dönem başkanlık yapma hakkı" Rus lidere 2024-2030 ve 2030-2036 dönemlerinde aynı koltukta oturma şansı tanıyor. Bu, (hafızamız oylamalar ile "sıfırlanmadığına" göre) toplam 36 yıllık iktidar süresi eder (evet, ben de "sadık dost Medvedev"in 4 yıllık dönemini Putin’in hesabına yazanlardanım)!
Ama bu sadece bir ihtimal.
* * *
Putin bir sonraki dönemde yeniden başkan olmak ister mi? Bunu kesin olarak bilmiyoruz.
Bence Rus liderin başkanlığa devam edeceği kesin değil ama oldukça güçlü bir ihtimal. Sonrasına gelişmeler ve güçler dengesi karar verecektir.
Putin bu halk oylamasıyla "topal örnek" olmaktan korunarak belki muhalefetten ziyade "dost ve yandaş" çevrelere karşı güçlenmiştir.
Bir iddia daha: Ben de bazı Rus ve yabancı uzmanlar gibi, Putin’in geçen yılın sonlarına kadar Rusya ile Belarus’un birleştirilmesini ve her türlü "sıfırlamanın" kendiliğinden ve "bir bayram havası içinde" gerçekleşeceği bir ülkenin, yeni birleşik devletin lideri olarak Kremlin’de oturmaya devam etmeyi denediği kanısındayım. Ama şu Belarus’un "inatçı lideri" Lukaşenko yok mu!..
Sonuçta 2000 yılından itibaren defalarca "Anayasa’yı kendim için değiştirtmem" ve "yasal süremden fazla başkanlık yapmam" demiş olan Putin, sözünden dönmek zorunda kaldı.

* * *
Yeni Rusya Anayasası ve halk oylaması deyince konuşulanların ve yazılanların önemli bölümü doğal olarak Putin’in geçmiş görev sürelerinin "sıfırlanması" ve 83 yaşına kadar iktidarda kalma ihtimaline kapının aralanması çevresinde şekilleniyor. Ama elbette başka konular da var.
Bir tür "torba yasa" gibi 206 değişikliğin tek bir kelimeyle ("evet" veya "hayır") değerlendirildiği oylamada, milliyetçi bir yaklaşımla "Rus halkının (yeni etnik olarak Rusların) devleti oluşturan temel halk" statüsünün kayda geçmesi de var... Her ne kadar laiklik ilkesinden vazgeçilmese de "manevi değerler arasında yer alan Tanrı’ya inancın" Anayasa’ya yazılması da... Rusya’da aile kurumunun "erkek ve kadın arasında oluşturulduğu" saptaması da...
Yani Rus değilseniz, ateistseniz, eşcinselseniz, kendinizi iyi hissetmenizin önünde anayasal engeller olduğunu hissedebilirsiniz. Eh, azınlık olmak Rusya’da da zor zanaat!
Anayasa’da birçok "güzel madde" de yer alıyor: Hayvan haklarının korunmasından, halkın çeşitli kesimlerinin ekonomik ve sosyal güvencelerinin pekiştirilmesine kadar.
Özellikle bu sonuncu konu, yani ekonomik vaatler, sıradan insanlar açısından muhtemelen en önemli meseleydi. Belki de milyonlarca seçmen "hayat şartlarımızı iyileştirsinler de siyasi reform falan ne isterlerse yapsınlar" yaklaşımıyla "evet" oyu kullandı.
* * *
İki konuyu belirterek yazıyı bitireyim.
Birincisi, halk oylamasının "Rusya’nın Putin diktatörlüğünü onayladığı" yüzeyselliğinde değerlendirmenin doğru olmadığı kanısındayım.
Evet, bu oylama Rusya’yı daha demokratik yapmadı. Tersine.
Rusya’yı tanıyanlar hemen her zaman "demokrasi mi, istikrar mı?" sorusunda halkın tercihinin istikrardan ve güçlü iktidardan yana olduğunu bilirler.
Bununla birlikte son 35 yıl içinde ülkenin sürekli olarak demokratikleşme sancıları çektiğini hatırlatmama izin verin. Eski Sovyet coğrafyasındaki Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan gibi bir ülke değildir Rusya. Son oylama da dâhil iktidarın birçok hamlesi, yalnızca uluslararası değil ulusal tepkileri de minimize edebilmek için ince emeklerle hazırlanılıyor.
İkincisi, Putin’in usta bir propaganda kampanyası ve cılız muhalefet şartlarında halk oylamasından başarıyla çıkmış olması, ona 2036’ya kadar mutlu bir iktidar garantisi sunmuyor. Normal şartlarda 2024’te yapılması gereken ilk seçimlerde bile işi kolay olmayabilir. Çünkü son yıllarda reytinginin (yüzde 80’lerden yüzde 60 civarına) düşmesi en başta ekonomik sorunlarla ilgilidir. Ve Batı yaptırımları, petrol fiyatlarının düşmesi, Koronavirüs şartları derken bundan sonra ekonominin daha iyiye doğru gideceğini savunmak aşırı iyimserlik olur.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025