Halil BERKTAY
[28 Ocak 2014] Eski solun ve sol intelligentsia’nın (ya da, artık sadece kılıç artıklarının mı demeli) bu kaçıncı bölünme veya bozuşması? Daha başından itibaren, liberal kökenli olanlar (İştirakçi Hilmi) ile İttihatçı kökenli olanlar. İstanbul’un Aydınlık çevreleri (Şefik Hüsnü) ve Baku’cular (Mustafa Suphi). Bir Komintern seksiyonu olarak TKP’nin 1920’ler ve 30’lardaki iç kavgaları. Bütünüyle Kemalist devletçiliğe kayanlar (Kadro) ve oraya kadar kaymayanlar. Üçüncü ve İkinci Enternasyonalciler. TSEKP ve Esat Adil’in TSF’si. 1951-52 tevkifatında Şefik Hüsnü çevresindeki çoğunluk ve Zeki Baştımar çevresindeki azınlık. TİP ve Yön. TİP ve Sosyalist Kültür Derneği. Eski Tüfekçiler ve Mehmet Ali Aybar. Sosyalist Devrim ve Millî Demokratik Devrim. Aybar’a karşı Aren ve Boran. 70 ve 80’lerin inanılmaz mikro-fraksiyonlaşması.
Derken hem 12 Eylül, hem de üzerine Sovyetler Birliği’nin çöküşü. “Ekim Devrimi’yle açılan çağ”ın sınıfsız topluma varmadan çok önce kapanıvermesi. Örgütlü Solun sonu. Buna rağmen ufalanmaya devam. Hiçbir ciddî düşünsel bilançonun çıkarılamaması, konuşulamaması, üzerinde anlaşılamaması. Karikatürize biçimlerde geri gelen tekkecilik (ÖDP; önce bir sonra iki “yeni TKP”). Her adımda yeni bir ayrışma: İttihatçılık ve Atatürkçülük mirasına ilişkin tavır konusunda; AB ve demokratikleşme konusunda; askerî vesayet ve AKP konusunda; 2002-2007 arasının hâlâ darbelere yatkın ortamı, tırmanan ulusalcılığı, Cumhuriyet ve Bayrak mitingleri konusunda; derken Balyoz ve Ergenekon dâvâları konusunda; 2010 Anayasa referandumu konusunda; çözüm süreci konusunda; 2013 yazında Gezi konusunda; üç beş ay sonra bugün, yolsuzluk operasyonu ve Hükümet – Cemaat kapışması konusunda. Eh işte, olayların seyri, eski aydın kesimin hiçbir ortak tavrından söz edilmesinin mümkün olmadığı ve en küçük bir manevî ağırlığının kalmadığı bir noktaya gelip dayanmış bulunuyor.
Şimdi bir, bu farkların neden oluştuğu diye bir sorun var. Bir de, bu farkların nasılyaşandığı; kapışmanın hangi boyutlara vardığı sorunu var. Bunlar hem içiçe, hem biraz farklı. Çok çok özetlersek, benim kafamda her ikisi de aslen bir demokrasi meselesi; solun ve solcuların demokratik olup olmadığı, demokrasiyi gerçekten benimseyip benimsemediği, demokratik tartışmayı ve uzlaşmayı bilip bilmediği meselesi. Gene de ilki daha çok teoriyle ilişkili, ikincisi ise daha çok siyasal kültürle -ve sadece solun/kalıntılarının değil, bütün toplumun siyasal kültürüyle- ilişkili gibi duruyor.
Uzağa gitmeye ne hacet; hemen şu son olaylardan ve doğrudan doğruya kendimizden,Serbestiyet’ten ve Serbestiyet yazarlarının gerek buradaki, gerekse başka yerlerdeki yazılarından başlayabiliriz. Açıkçası, hepimizin değilse de bir kısmımızın içinde öyle bir sertlik ve öfke var ki, yazı ve tartışma tarzımıza, kamusal alanda ve hattâ daha dolaysızca birbirimize söylediklerimize yansıyabiliyor. Bakıyor ve düşünüyorum; her zaman sakin ve itidalli olan ve/ya kişisel polemiklere, ad hominem saldırılara girmeyenlerimiz de var (Vahap Coşkun, Oral Çalışlar, Alper Görmüş, Erol Katırcıoğlu, Serdar Kaya, Cahit Koytak, Akın Özçer, Hidayet Tuksal gibi). Ama korkarım (ben dahil) diğerlerimiz açısından, belirli bir tutum veya argümanın içeriği kadar, belirli sıfatlarla, lâf çarpmalarla, kötülemelerle, gıcıklıklarla süslenmesi, “güçlendirilmesi” de önem taşıyor. Tırnak içine alıyorum, çünkü güçlendirmiyor aslında. Tersine, bu tür nitelemeler kimseyi ikna etmiyor. Olsa olsa, karşı-öfkenin tırmanmasına, diyalogun bütün bütün ölmesine, pozisyonların iyice katılaşmasına ve kapıların kapanmasına yol açıyor. Her tartışmada, her “yan” veya “taraf”ın ötekiler için, “karşı taraf” için kullandığı böyle favori aşağılamalar mevcut. Derece derece, öfke boşaltmaya; onların lâfının altında kalmadım diye rahatlamaya; tribünlere ve kendi mahallesine oynamaya; konum ve kimlik teyidine yarıyor. “Ben kodu mu oturtan polemikçi isterim” (Erman Toroğlu’nun ünlü bir sözünden mülhem). Bu tür duyguları okşuyor. Başka hiçbir şeye yaramıyor.
Bu durumun toplumsal dokumuzda derin kökleri var, kuşkusuz. 80’lerin sonları ve 90’ların başında sol aktivizmi (veya aktivist solculuğu) terkedişimle birlikte, genel olarak kamusal alandan da önemli ölçüde çekilmiş, bir süre solu birleştirmekle uğraştımsa da, özellikle düşünsel yenilenmeden umudumu kesip, ömrümün kalanını da bu bataklıkta geçirmek istemiyorum diyerek kendimi daha çok akademik hayata vermiştim Her ne kadar 2000 Ekim’inden itibaren daha çok Ermeni soykırımı bağlamında ortalara dökülmelerim olduysa da, çok uzun süre, hiçbir yerde düzenli olarak yazmadım. On beş yılı aşkın bir düşünme dönemiydi diyebilirim. Birçok şeyin yanı sıra, biz Türkler nasıl insanlarız diye de sık sık sordum (ve soruyorum) kendime. Türklük halinde belirli bir katılık, bir haşinlik, duygu ve ruh derinliğinden yoksun bir takır tukurluk görmeye başladım. Başka bağlamlarda da olsa benzer gözlemler dikkatimi çeker oldu. Örneğin John Keegan’ın A History of Warfare’inde (1993), Arap-İslâm halifeliğinin Asya bozkırlarından devşirdiği gulâm ordularından söz edilirken “Türkler kayış gibi serttiler ve çağdaş Türkler de öyle olmaya devam ediyor” diye çevirebileceğim bir cümleye rastladığımda hemen altını çizdim (s.34 — The Turks were a tough lot, as modern Turks remain). Bana bu, 1915 katliamlarını da yapabilen hoyratlıkla ilgili bir şeyler fısıldadı. Hrant öldürüldüğünde ve Ertuğrul Özkök o âna kadarki menfur rolünün üzerine tüy dikercesine korkunç birkaç makale daha döktürdüğünde, Etyen Mahcupyan’ın onca acısı içinde “Türklerin kavrukluğu”na parmak basması, gene aynı tür çağrışımlar uyandırdı.
Ardından, Kasım 2007 – Mayıs 2013 arasında Taraf’ta yazdım. Yeri geldikçe dile getirmeye çalıştım ki, sağıyla ve soluyla, iktidarıyla ve muhalefetiyle, “ana mecra”sıyla ve aykırıları ya da marjinalleriyle Türkiye’nin siyasal kültürü, tartışmacı-iknacı değil boyölçüşmeci, azamîci (maksimalist) ve topa tutucu bir kültür. Demokratik değil devirmeci-imhacı bir kültür. Belki bunda, Osmanlının “nasıl küfrederim ve aşağılarım”cı mizah (hicviye) anlayışının bir payı var (hiç Eşref veya Nef’î okudunuz mu?). Belki, 19. yüzyıldan beri bu ülkenin sâkin, normal politika dönem ve normlarını pek az yaşamış; hep anormal koşulların anormal iktidar mücadelelerine garkolmuş olmasının da bir payı var (İttihatçı ve Kemalist kadroları bir düşünsenize, olağan demokratik işleyiş diye ne görmüşler hayatlarında?). Belki, devletin merkeziyeti ve yukarıdan aşağı gücünün kendilerini zehirlemesine, ifsâd etmesine, baştan çıkarmasına izin veren aydınların da (bu yüzden) hep iktidara göre saf tutmuş, ya yanında ya karşısında yer almış, kendilerini özerk bir eleştirellik ve üretimle değil bu yol ve konumla belirlemiş, dolayısıyla her farklılık, anlaşmazlık veya tartışmayı bir “iktidar tartışması” haline getirmeye çok alışmış olmaları, keza bu olumsuz birikimde önemli rol oynuyor. 12 Eylül’den çıkışta bir özgürleşme demarşı olarak başlayan “Konuşan Türkiye” ve benzeri programlar, bu yüzden derhal “bağıran Türkiye” programları haline geldi. Manşetler bağırıyor, talk-show sunucuları bağırıyor, politikacılar bağırıyor. Öyle veya böyle; sonunda her farklılık, feryat figân bir kutuplaşmaya dönüşüyor. Küçük sesiyle ve abartısız konuşmayı unutmuş bir toplumuz. Köşebaşı bakkalı, oldu market, sonra süper-market, gros-market, hiper-market, metro-market. Her türlü niteleme de aynı ölçekte tırmanıyor; gençler beğendikleri her şeye (hoş, iyi, güzel, nefis, zevkli, etkileyici vb yerine) “süper” deyip geçiyor; televizyonlarda bakıyorsunuz, ekran altı şeritlerinden habire “şok” haberler duyuruluyor ve ardından gayet normal, hattâ önemsiz bilgiler çıkıyor. “Okuyucu yorumu” denen sahte-demokratik, aslında demagojik janr başlı başına tiksinti verici. Her yönde, neden olduğu belirsiz bir kızgınlık, dünya ve evren tarafından aldatılmışlık hissi, dolayısıyla zaptedilmez bir öfke ve küfür saçıyor. Sosyal medyanın hızı, düşünmeden konuşmaya özel bir dâvet. Herkes kendini beş on kelimeyle lâf çakıp gitmenin şehvetine kaptırmış. Bu yüzden twitter kullanmıyorum ve kullanmayacağım.
Benim gibi, Marksist bir geçmişten gelip özel olarak solu içerden, içinden okumaya çalışanlar için, sosyalist solun kendi siyasal kültürünün, Türkiye’nin bu genel siyasal kültürüyle nasıl ve nerede buluştuğu çok açık. Gençliğimde Marksizmin büyük tektanrıcı dinlere benzetilmesine müthiş kızardım. 80’lerin sonlarından beri giderek daha iyi anlar ve hak verir oldum. (Hattâ Marx’ın, Yahudi-Hıristiyan geleneğine vukufunu ve bu gelenekten etkilenme düzeyini, kendi düşüncesinin iç yapısına kuvvetle yansıttığını; tarihi ilkel komünal toplum yitik cennetinden gelecekteki komünizm cennetine yol alış gibi kurgulamanın başka türlü açıklanamayacağı kanısındayım, ama bu ayrı bir konu.) Şimdilik şu kadarı yeterli ki, Marksizm de faraza Hıristiyanlık gibi son derece monist, tekçi, “tek doğru”cu bir ideoloji, bir inanç türü. Kendi kutsal kitabı/kitapları ve “kanon”u var. Ortodoksisi var, heterodoksileri var, bütün bütün sapkınlıkları ve sapkınları (heretikleri) var. Hele Marx’tan Lenin’e geçerkenki katılaşmasıyla, “doğru çizgi” bıçak sırtı gibi bir şey. Sağa veya sola milim kayarsan, kendini derece derece sapma, oportünizm ve hattâ revizyonizm içinde buluyorsun. Bu da partiden kovmayı/kovulmayı, dönek ve düşman bellemeyi/bellenmeyi; çevrenden dışlamayı/dışlanmayı, tecrit etmeyi/edilmeyi; özetle, mahallesel bir ayrışmayı beraberinde getiriyor. Hepsi, tamı tamına Hıristiyanlıktaki aforoz edilmenin (excommunication), yani müminler toplumundan atılmanın ve “ihtilâttan men” edilmenin karşılığı. Böyle her doktrin değişimiyle birlikte, bazı insanlarla bozuşuyor ve konuşmaz oluyor; sonra, diyelim “af ve rehabilitasyon” gelince — yani kâh senin kâh başkalarının itibarı iade edilince — ya da partiler veya hizipler birleşince, görüşülmesi artık caiz ve kosher olanlarla tekrar barışıp kucaklaşıyor, derken gene bozuşuyor ve uzaklaşıyorsun. Ben bunu çocukluk ve ilk gençliğimde, babamın önemli kişilerinden olduğu Eski Tüfekçiler çevresinde, sonra 60′lar ve 70′lerin fraksiyonlaşmasında yaşadım. Hiçbir kişisel arkadaşlığı koruyamıyorsun. İnsan ilişkilerinin cılkı çıkıyor. Babamın TİP’e, MDD’ye, Mihri Belli’ye, Doğan Avcıoğlu’na yönelik her kavgasında, evimize gidip gelenler bir kere daha altüst olduğunda annemin için için ağladığını; bunu söylediğimde babamın hak verdiğini ama pürist (safçı) sektarizmini zerrece değiştirmediğini de hatırlarım. Ne acı! Kör kör parmağım gözüne, ben de gidip yaptım aynı şeyleri. Bütün bir nesil olarak yaptık. Kendimizle aynı partide, aynı grupta, aynı görüşte olanlarla beraber olmak hayat tarzımız haline geldi.
Gelelim bugüne. Yeryüzünde sosyalizm, Marksizm diye bir şey kalmamış durumda. Dolayısıyla geçmişin (Marksist-Anarşist, Marksist-Blankist, Bolşevik-Menşevik, Stalinist-Troçkist, Sovyetik-Maocu) teorik bölünmeleri de kalmadı. Bunun yerine, çok hızlı değişensiyasal konjonktürlerde, çok hızlı değişen günlük siyasal tavırlar var. Bugün farklı yerlere gidiyorsak, bu yüzden ve bu (kısa vadeli) çerçevede gidiyoruz. İnsanlar bir yıl, hattâ birkaç ay içinde tavır değiştirip çok zıt bir noktaya kayabiliyorlar. Katı olan her şey buharlaşıyorsözü, hiçbir zaman bu kadar geçerli olmadı. Gelgelelim, bir kısım eski solcular olarak (farkediyorum ki bütün dikkatime rağmen ben dahil) bazılarımız, Marksizmin gününün gün olduğu büyük teorik bölünmeler çağının monist “tek doğru”culuğunu aynen şimdiki konjonktürel değişkenliğe uygulayıp, bütün o geçmiş alışkanlıklarımız doğrultusunda, şimdi de güncel siyasi tahliller bazında bozuşma ve küsüşmeye başlıyoruz. Umutla baktığım şimdiki genç kuşaklarda, dehşetle görüyorum ki onların da Gezi sırasında zekâ ve yaratıcılıkları kimilerince göklere çıkarılan bazı en coşkulu aktivistleri, hemen bütün dünya görüşlerini hayatlarında gördükleri bu tek, bu biricik kitle eylemi temelinde düzenleyebiliyor; faraza bilimsel tercih ve ufuklarını “Gezi’ye karşı” ve “Gezi’ye taraftar hocalar” eksenine dayandırabiliyorlar. Aynı sığlık, bırakalım çocukları, bazı görece genç öğretim üyeleri için bile söz konusu.
Yanlış anlaşılmasın; salt şüpheci ve bilinemezci bir rölativizmi savunmuyorum. Benim de bir tarafım, kendime göre doğrularım ve yanlışlarım var, kuşkusuz. Bunları geçen yazımda belirttim. Ayrıca şu da doğru: “Siyasetin özünde hep bir çatışma var.” Bu cümle Gürbüz Özaltınlı’ya ait. Bu yazının ilk şeklini gören Özaltınlı, yorum ve eleştirilerini şöyle sürdürdü: “Belirli bir görüşün farklı görüşle karşılaşması ve ‘üstün çıkma’yı amaçlaması işin tabiatında var. Ve bu, sadece akla seslenerek değil, duyguları da hesaba katarak yapılabilen bir şey sanırım. Çünkü hepimiz, pozisyon alırken bunu sadece aklımızla değil duygularımızla da yapıyoruz. İnsan böyle bir varlık. Böyle olunca da iş dilin kıvrımlarına düşüyor.” Devamla, benim Taraf’taki sol eleştirilerimin etkileyiciliğinde “içeriği kadar, sert, köşeli, hattâ acımasız üslûbu”mun da rol oynadığını vurguladı: “Kızdırmamayı esas alsaydı o kadar etkili olabilir miydi? Bilmiyorum. Bu işin kıvamı nasıl oluşturulabilir? Reçetesi yok. Gerçekten zor bir soru.” Hepsine katılıyorum; katılmanın ötesinde, aynı şeyler benim de sürekli kafamı kurcalıyor ve o ilk taslağı yazarken dahi gelip gidiyordu. Gene de, hiç olmazsa şimdiki farkları daha dikkatli, daha sıfatsız, karşılıklı kötülemelerden daha arınmış bir şekilde yaşayamaz mıyız; şimdi bu farklılık da bir diğer mikro-fragmantasyona dönüşmek zorunda mı… diye sormadan edemiyorum doğrusu.
Neyse ki Serbestiyet bir parti değil, hattâ informel bir siyasi çevre veya mahfil bile değil; bu çok önemli noktayı unutmayalım. Geçen sefer söylediğim gibi, biz Taraf’tan birlikte ayrılmış olmak gibi bir tarihî tesadüfün yarattığı bir yazar-çizer camiası, bir web sitesiyiz. Bu farklar Taraf’tayken de vardı. Ne yapıyorduk? Herkes kendi köşesinde yazıp kendine göre tavır alabiliyor; hattâ birbirine karşıt görüş ifade edebiliyordu. Orada da, isteyen istediği bildiriye imza atıyor veya atmıyordu. Şimdi de aynı usul ve adaba göre hareket edebiliriz ve etmeliyiz. Bu tür farklı tercihler özel kızgınlıklara neden olmamalı. İçimizden dört kişi gidip (X) metnine imza koyuyorsa, diğerleri kendilerini ihanete uğramış hissetmemeli. Ya da on kişi gidip (Y) metnine imza koyuyorsa, o diğer dört kişi kendilerini azınlıkta kalmış ve ezilmiş hissetmemeli. Her bir spesifik olayda, spesifik tavır alışlarımızı bireyler olarak, tek tek yazmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Bunu yaparken de, şu öfkeli sıfat ve nitelemeler meselesinde özel bir duyarlılık gösterebiliriz ve göstermeliyiz. Evet, “Hrant’ın dili” hepimiz için, gerçekten çok önemli. Serbestiyet’in uzun vadeli yararı, sadece yazılanların muhtevasından değil, aynı zamanda üslubundan, ağırbaşlılığından, partizan olmayan biçimlerde okunabilir ve dinlenebilirliğinden; farklı bir siyasal kültür geliştirmenin küçük ölçekli bir modeli olarak böyle olgun bir çoğulluktan kaynaklanabilir.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024