Kemal ÖZTÜRK
Hitchcock filmleri için söylenen meşhur bir söz vardır. “Filmin başında bir silah gösterilmişse, bir yerde muhakkak patlayacak demektir.”
ABD, Suriye’ye bu kadar silahı göstere göstere yığmışsa, bu silah bir yerde, birine karşı patlayacak demektir.
Ankara’da çok üst düzey bir güvenlik görevlisiyle görüşürken bu durumu anlattım ve sordum:
“Bu silahları kime karşı kullanacaklar sizce?”
Cevap tereddütsüz ve ürkütücüydü:
“Bize karşı kullanacaklar.”
Türkiye’de devletin güvenlik algısı bu yöndedir. PYD’nin elindeki silahlar Hitchcock filmlerinde olduğu gibi, bir gün patlayacak ve yönü Türkiye olacak.
PKK/PYD, SADECE TÜRKİYE’YE Mİ TEHDİT?
Sanırım Suriye rejimi, K. Irak yönetimi ve İran da bu silahların bir gün kendilerine karşı kullanılacağını aynı şekilde düşünüyor.
Her devletin böyle algılaması ve düşünmesi normal. Bir ülke ordusunda olmayacak kadar silah yığıldı oraya. Yüz bine yaklaşan militan eğitildi, silahlandırıldı. Hepsi de emperyal ve sömürgeci emelleri olan ABD’nin emrinde.
ABD bir süre sonra, ‘tamam IŞİD bitti, biz ülkemize dönüyoruz, siz de evinize gidin. Silahları da geri verin’ demeyecek herhalde. Dense de bir anlamı olmayacak. Bir terör örgütü, hayatında görmediği silahları bulmuşken onu geri verir mi?
İKİ MASADA, İKİ AYRI SATRANÇ MAÇI
Haftasonu Kilis’e gittim. Sınırı gezdim. Türkiye’nin Afrin operasyonunun önemli merkezlerinden biri olacak yerleri gördüm. Askeri olarak hazırlıklar hızla sürüyor.
Aslında Afrin operasyonu kısmen başladı sayılır. Obüslerle bazı noktalar vuruluyor. Ancak asıl operasyon sınırı geçip, yerleşim yerini kontrol altına almak. Burada zorlanıyor Türkiye.
Afrin operasyonunun yapılmasına engel teşkil eden şey, ABD mi, Rusya/İran/Suriye mi? Afrin’de ABD askeri değil, Rus askeri olduğuna göre, asıl engel Ruslardan geliyor demektir.
Ben Türkiye’nin iki satranç tahtasında, iki ayrı oyuncu grubuyla mücadele ettiğini düşünüyorum. Birinci masada Rusya, İran, Suriye var, ki bunlar güya Astana ve Soçi’de müttefikimiz gibi gözüküyor.
İkinci masada ABD, İsrail, Suud, Mısır var. Güya ABD stratejik ortağımız. Güya Suud ile Müslüman kardeşiz…
Ve biz bu iki masada, dostlukları ve düşmanlıkları birbirine karışmış, kalabalık bir oyuncu grubuna karşı satranç oynuyoruz. Yanımızda gücü zayıf Katar var. Sanırım Fransa’yı ve AB’yi yanımıza almaya çalışıyoruz. Lakin onlardan ses yok.
İdlib’te planladığımız askeri operasyonu yapamayışımızın sebebi ikinci masa. Afrin’deki operasyona başlayamayışımızın sebebi ise birinci masa.
En çok müttefik ve dost dediğimiz ülkelerden ihanet gördük.
SURİYE’DE ÇATIŞMA ORTAMINA GİRECEK MİYİZ?
Durumun zorluğunu anlamalıyız. Erdoğan’ın en yüksek perdeden konuşmasının sebebi, bir adım sonrasında yaşanacakları biliyor olması.
Türkiye yüksek riskli bir çatışma ortamına girecek. Başka seçeneği kalmadı.
Bunu nasıl yapacağı konusu tartışılıyor.
Muhalif kesimden insanlar, Suriye, İran ve Rusya ile anlaşsın diyor ısrarla. Zaten Soçi’de anlaştılar. Türkiye onların istediği metne imza attı. Ama sözlerinde durmuyorlar.
PYD’ye karşı yapılacak operasyonda “Şam rejimi ile anlaşsın” diyorlar. Şam’ın bir askeri gücü olmadığını, tamamının İran demek olduğunu bilmiyorlar. Hadi diyelim bilmemek önemli değil. Şam’ın PYD ile çatışmaya gireceğini mi sanıyorsunuz? ABD anında Esed’i düşürmek için operasyona başlar. Gerekçesi de kimyasal silah kullanmak olur (ki, Esed Guta’da kullandı). Şam da bunu bildiği için asla böyle bir şey yapmaz.
RUSYA VE İRAN YİNE YAN ÇİZİYOR
Soçi’de el sıkıştığımız müttefiklerimizin durumu şudur:
İran hala yaşadıklarından ders almamış. ABD’nin saldırgan tutumuna karşı ve PYD’nin elindeki silahların bir gün onlara da döneceğini bildiği halde, Türkiye ile işbirliği yapacağına, Türkiye güçlenmesin diye çelme çakma derdinde hala.
Rusya’nın kafası karışık. Suriye operasyonu, ekonomisini kötü etkiledi. Eline kuru zafer retoriğinden başka bir şey geçmediğini düşünüyor. Şimdi oradaki krizi derinleştirerek maliyetleri arttırmak yerine, stabil kalıp, Türkiye ve ABD’nin güç kaybetmesini istiyor. Ne Türkiye’nin sahadaki gücü artsın istiyor, ne ABD bölgeyi ele geçirsin istiyor. Lakin kendisi de bedel ödemek istemiyor. Kafası bu yüzden karışık.
Zor durum…
Rusya ve ABD blokları arasında sıkışmış durumdayız. Türkiye bu durumun üstesinden gelmek zorunda. Başka çaremiz yok. İleride daha büyük bedeller ödeyebiliriz.
Çatışma kaçınılmaz görünüyor. İnşallah yanılırım.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.05.2024
20.04.2024
20.04.2024
12.04.2024
25.01.2024
9.05.2022
7.04.2021
26.03.2021
19.03.2021
11.03.2021