Leyla İPEKCİ
-Kutsal topraklara yolculuğum nasipse bir iki gün içinde başlamak üzere. Beni uğurlamak için dizilen kitaplardan bir tanesi var elimde. 'Kelimeler ve Kader'. Yazarı Esra Yalazan. Eski dostum.
Yeni dostum. Hayatını okuyarak güzelleştiren, okuduklarını yazarak anlamlandıran, yazdıklarını okurun gözüne sokmadan paylaşan, paylaştıklarının karşılığında bir beklentisi olmayan, yalnızca okurla çoğalmak isteyen bir yazar.
Dünyanın zulmüne kelime terkipleriyle direnen bu yazar, benim en sevdiğim romancılardan, şairlerden bahsediyor denemelerinde. Kitaplarının analizini yapmıyor, daha ziyade o kitapları yazdıran kaderlerinde geziniyor yazarların. Onların ayak izine kendi gölgesini düşürerek...
Her şeyi geride bırakarak, hesapları kapatarak, helalleşerek çıkacağım bu yolculuğa manen hazırlanırken çıkageldi bu kitap. Kaderin kelimeler olmadan yazılamaması gibi, bu kitaptaki denemeler de içinde Bachmann'dan, Celan'dan, Tanpınar'dan, Ş. Hisar'dan ve daha nicelerinden yansıyan ruh olmasa yazılamazdı sanki. Kitaptan rastgele çevirdiğim bir sayfa, edebiyatın çok sesli imkânlarıyla mucizevî mecazlara yolladı beni:
"Sığındığım ev bugünlerde kimsesiz. Çatı katındaki küçük pencerenin demir parmaklıkları arasından kurşuni gökyüzüne bakakalıyorum. Ya da kunt kütüphanenin önünde dikilip hiç tanımadığım bir yazarla tanışmayı bekliyorum. Gözüm daha ziyade okunmaktan yıpranmış kitapların sırtında. Bazen üst üste yığılmış odunlardan büyük bir parça seçip içinden tutuşan narlar gibi harlanan korların üzerine atıveriyorum. Kuru bir ağaç, belinden kırılıp toprağa devrildiğinde insan dünyanın da orta yerinden çatlayacağını zanneder ya, onun gibi tok bir ses işitiliyor. Sonrası hiç bitmeyecek hayalî bir mutluluk anı gibi hissedilen uysal, çıtırtılı bir sessizlik. Ateşin sıcağıyla gevşemiş ahşabın üzerine mücadeleden uzun zaman önce vazgeçmiş yorgun kaplan gibi uzanıyorum. Huzursuz düşünceler de usulca ateşe karışıyor..."
Gözlerimi kaldırıp uzaklara daldım. Esra'nın sığındığı kimsesiz evi metaforik olarak hepimizin evine, yeryüzündeki ilk ev olan Kâbe'ye benzettim. Hayatımda bir 'şey'e bakmanın ibadet olduğunu Kâbe'yi ilk kez gördüğümde hissetmiştim. Her şey hareket halindeydi. Atomlar, gökadalar, gezegenler, elektronlar, hücreler, tohumlar, tavaf eden bizler... Yalnızca Kâbe duruyordu. Müthiş bir temsildi bu.
Kutsal topraklara gidecek olmanın özlem ve arzusuyla varlıkları bitiştirmeye, bitiştirdiklerimi bütünlemeye ve birlemeye mi başlamıştım... Kaderin kelimeler olmaksızın yazılamayacağının sezgisiyle, 'Kelimeler ve Kader'in de okuruna çok katmanlı bir temsil imkânı sunduğunu fark etmiştim çünkü. Bazılarını hiç bilmediğim yazarların dünyasından yeni kelime terkipleri devşiriyor, harflerimizi bitiştiriyordu anlam katmanlarını kuşanarak. Kıyımlardan kıyam çıkarıyordu, devirdikçe ben sayfalarını. Edebiyatın gücü! Ve bu dahi varlıkların Kâbe'sinden ayrı değildi ki.
Bugün hepimizi kuşatan bir yıkım yaşanıyor. Burada ve uzakta, dünyanın dört bir yanında. Savaş, şiddet, katliamlar, terör, deprem... İçimizde büyütüp çoğalttığımız, dışımızda ise hiç hız kesmeyen zulmün, nefsimizin putlarını tanıyıp yıkmaya gidecek olan bizler için ayrı bir 'tema' olmadığına inanıyorum. İnsanlığın zamansız ve mekânsız hikâyesinin, aynı anın, aynı yakarışın içinde hepsi.
Kıyımın ve yıkımın ortasında, dünyaya söyleyeceğimiz sözleri bulabilmek için dua etmeliydim o halde. Hakikatin ruhunu hep birlikte diriltebilmeyi, evrensel yüzümüzle buluşmayı, varlıkla bütünleşebilmeyi dileyerek. Açtım rastgele bir sayfa daha. En sevdiğim şairlerden 'Tanrı'yı arayan Rilke'yi yazmış Esra. Evet. Herkes arıyor. Sonra en sevdiğim ressamlardan Balthus'u da. Esra ile isimlerimizin kaderi gibi yazma serüvenimiz de çakışıyor zaman zaman. Ben de yazmıştım Rilke'yi, Balthus'u diye geçiriyorum içimden; kendi kaderine boyun eğen kelimelerimle... Farklı yollardan yaptığımız aslında aynı yolculuk.
Derken Rilke'den yaptığı alıntıya bakakalıyorum Esra'nın. Müthiş bir buluşma daha: "Melekse, buyururcasına gösteriyordu/ levhasında yazılmış olanı yalvarana/ gösteriyor ve istiyordu tekrar: Oku/ Okudu o da: öyle ki melek hayrandı/ Çoktan okumuş denirdi artık ona,/ yapabilendi o, kulak veren ve yapandı."
Esra'nın kelimelerinin kaderinden bana doğru yankılanan, Rilke'nin anlattığı Muhammed (sas)'e gelen ilk vahiydi. Uğurlanmak için ne güzel bir kavuşma daha! Esra'nın kaderi için kelimelerimi duaya dönüştüreceğim. Her canlının Kâbe'si var. Ve her biri, hepimiz, aynı duanın içindeyiz. Kesintisiz olarak. www.twitter.com / Leyla_Ipekci
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018