Leyla İPEKCİ
Dünya, iki gece önce yılın en büyük dolunayını görmüş.
Aya en yakın olduğu günü geride bırakmış dünya. 'Ay Yerberisi' olarak adlandırılan bu günde ay, yüzde 14 daha büyük ve yüzde 30 daha parlak görünmüş. Dünyabülteni'ndeki habere göre, geçtiğimiz yıl 19 Mart'ta yaşanan yerberide ay 400 kilometre kadar daha yakından geçmişti. O gece ayın halesine bakmak bende ve etrafımdakilerde aşkın hisler yarattı. Hiçbir şekilde müdahil olmadığımız, bizim dışımızda ve bize rağmen olan, oluşan şeylere bakmak böyle hisler yaratıyor galiba insanda. Öyle ya, aya 'küçül' desek veya 'bir gece daha böyle kal' desek anlamsız olur! Onun genleriyle oynamamız da imkânsız. Geceyle gündüzün iç içe geçişini değiştirecek bir aşılama yöntemi de bilmiyoruz.
Dolunayın bizlere sunduğu manzaraya bakarken, acziyetimizin bir zavallılık değil, varlığımızın kemali için bir nimet olduğunu idrak ediyoruz belki. 'Ol' emrinin içindeyiz varlığa büründüğümüzden beri. An'ın sonsuzluğunda... Ve şeylerin olmasındaki, değişip dönüşmesindeki, devam etmesindeki irademizin ne kadar sınırlı olduğunu fark ediyoruz bir kez daha. Her şeyin Yaratan'dan kaynaklandığını, O'nun sonsuz isminin tecellileri olduğunu seyretmeye başlıyoruz uzayın siyahlığında. İşte diyoruz, aslında bu tecelliler her an eşyada görünüyor. Yeterince net göremeyen, körleşen bizleriz hep. Kendi eserimiz olmayan şeyleri uzun uzun seyredebilmenin estetiği ve zevki hiçbir şeye benzemiyor. Öyle değil mi! İnsanın bu kâinatta neden var olduğunu, ona nasıl bir ruh kattığını, sınırlı mevcudiyetinin değerini evrensel bir ölçüyle tartabilmenin yöntemlerini düşündükçe, evet belki dolunayla, belki geceyle ve belki bu dünyayla hemcins olmayan niteliklerimizi de 'seyretmeye' başlıyoruz.
Mesela ışığın bölünmezliğinden bizim 'seyrimize' ne kaldığını izlerken, "Allah göklerin ve yerin nurudur" ayetindeki bir anlam katmanına daha yaklaşabiliyoruz seher vakti girmeden önce. Titus Burckhardt, bu ayetten yola çıkarak, "Eşyayı yokluğun karanlığından açığa çıkaran ilahi ışıktır." der: "Sembolik düzeyde görülür olmak; 'ol'maya delalet eder. Buna göre tıpkı gölgenin ışığa hiçbir şey ilave etmediği gibi, eşya da sadece Varlık'ın nurundan aldığı pay ölçüsünde gerçektir!"
'İlahi Birlik' hakkında ışıktan daha mükemmel bir sembol olmadığından hareketle, Burckhardt, tevhid sanatçısının üzerinde çalıştığı belirli maddeyi bir ışık titreşimine dönüştürmenin yollarını aradığını söyler. Onun bir cami ya da sarayın iç yüzeylerini ve bazen de dış yüzeylerini çini mozaiklerle kaplaması bu gayeye yöneliktir... Sanatçının ışığı süzmek için diğer yüzeyleri delikli kabartmalara dönüştürmesi de aynı amaca yöneliktir. Tevhid sanatçısının buradaki gayesi, bana göre, hakikatin mecazlarından kendi payına düşen nuru paylaşabilmek. Tıpkı dolunayın halesine bakmanın zevkiyle, ışığın hâkimiyetinde yansıyan tecellileri birlikte 'oku'yabilme niyeti gibi.
"Renkler, ışığın iç zenginliğini aşikâr eder." der Burckhardt: "Işık, doğrudan doğruya bakıldığında kör edicidir. Onun gerçek mahiyetini sezip hissedişimiz renklerin ahengi sayesindedir ki her görsel nesne bu ahengi kendisinde barındırır." (İslam Sanatı / Dil ve Anlam: Klasik Yayınları.) Sanat tartışmalarına 'dolaylı katkı' olarak ele aldığım son iki yazımda belirttiğim 'hakikati ancak izdüşümleriyle, yani mecazlarıyla ifade edebilmemiz' tam da buna işaret ediyordu. Bu anlamda insan tahayyülünün imkânları, sanatı parçalayarak tanımlara hapsetme uğraşlarımızın çok ötesinde kalıyor kuşkusuz.
İran'da, 'Kırk Sütun Sarayı'nı gezerken bu imkânların sınırsızlığını seyre dalmıştım. Saray aslında 20 sütunludur. Ama kalan 20 sütunu, sarayın hemen önündeki havuza yansıyan aksinde görürsünüz. Havuzun durgun suyunda çalkalanan kubbenin erimeyen renklerine batarsınız. Sütunlara bakarken simetrik sonsuzluklara dalarsınız. Ters döner sonsuzluk. Genişler, kıpırdar, açılır, açılır! Yaşamda her an her şey hareket halindedir ve onun bütün yönleriyle ele alan bir 'süreklilik' halinin daha önce hiç bu kadar içinden geçmemişsinizdir belki. Karanlığın içindeki ışığa, gecenin içindeki aydınlığa, ışık huzmelerinin uzanamadığı siyahlıklara dalarsınız. Işık ile feza arasındaki âlemin perdeleri giderek kalkar.
'Varoluşun birliği'ni sanat eserine yansıtmaya çalışan tevhid sanatçısının 'simyacılığını' Burckhardt'ın İslam mimarisi için söylediği bir sözle noktalayayım: "Taşı, sırasında kristale dönüşecek olan ışığa kalbeder, dönüştürür." Kim bilir bu kaçıncı dolunay!
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018