Markar ESAYAN

Kendine Ait Bir Oda
21.04.2013
4166

 Virginia Woolf, bu kitabını kadınlar için yazmıştı ama, her okuduğumda bir erkek (ordinary man) olan bana dair de birçok şey buldum. Erkek kibri her özgürlük talebine, “Madem kendinizi erkeklerle eşit görüyorsunuz, neden bir Shakespeare çıkaramadınız” diye zavallıca cevap verirken, Woolf bunu mesele edinmiş ve cevabı basit bir somut gerçeğe bağlamıştı: “Çünkü kadınların kendilerine ait bir odası yoktu, zaman yaratıp o odaya çekilme imkânlarına sahip olamadılar” dedikten sonra kadınlara dönerek “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” öğüdünü verdi.

Woolf’un bu tesbiti ve önerdiği çıkış yolu aslında kadınları da aşan bir çoğunluğa imkân açıyordu. Toplumsal cinsiyet denen kavram (gender) daha sonraları keşfedildi ve görüldü ki, en eski tahakküm mağduru olan kadınlar üzerinde tecrübe edilen kadim yöntemler, tüm tahakküm hedeflerinin üzerinde aynen uygulanıyordu. Yoksunlaştırmak, çevrelemek, gözden düşürmek, fethetmek ve sömürmek. En eski ve en büyük sömürge olan kadınların üzerinde uygulanan tüm formüller, kadınsılaştırılan sömürgelere de uygulandı. Kolonyallerin Doğu’ya bakışı ile, erkeğin kadına bakışı arasında müthiş bir benzerlik vardı. Doğu cazip kaynakları ile çekici, bir yandan düşkün ama bir yandan da korkutucu şekilde tekinsizdir. Batı, Doğu’ya sahip olmak ister, bunun için gerekçeler yaratacak efsaneler üretir. Doğulu vahşi, miskin, ahlaksız ve kendi başına bırakılamayacak kadar bilinçsizdir. Ona Batı’nın sahiplik etmesi elzemdir. Doğu ancak Batı tarafından ehlileştirilip itaat ederse anlamlı bir hayata kavuşur.

Ancak Doğu, varlıksal bönlüğü ve vahşiliği ile buna direnir. Onun iyiliği için bu iki özelliği Batı’nın tedip edici şiddeti ile şifa bulmalıdır. Bu anlamda, azınlıklar, sömürgeler, zayıf toplumsal kesimlerin tamamı “kadın” muamelesi görür. Çünkü onların da kendilerine ait bir odası, parası ve boş zamanı yoktur ve olmamalıdır da.

Türkiye ve dünyadaki kadına yönelik şiddet sürekli kafamı kurcalıyor. Tabii ki, şiddet haberleri hem toplumun, hem de medyanın daha duyarlı olmasıyla daha görünür hâle geldi. Ancak bu şiddeti üreten kimyanın, yukarıda eksik fazla izah etmeye çalıştığım erkek-kadın arasındaki kadim ve zelil dengenin sarsılmaya başlamış olmasıyla da yakın bir ilgisi olduğunu, yani dönüştüğünü düşünüyorum. Boşanma oranları Türkiye’de hızla artıyor. Bunun nedeni nedir diye bakmak lazım. Bu veri tek başına olumsuz bir gelişme olarak mı yorumlanmalı? Aile birliği ve değerlerin aşınması yüzünden mi, yoksa birer esaret sözleşmesine mahkûm edilen insan onuruna aykırı hayatlara karşı çıkışın bir ifadesi mi?

Kadınlar genellikle artık boşanmak istediklerinde şiddet görmeye veya maalesef öldürülmeye başladılar. Bu, kendine ait bir oda isteyen kadınların artık harekete geçtiği anlamına gelir mi? Eski düzen ve iktidar kurallarının teklediğini hisseden erkekler, tıpkı özgürlük hareketlerini kanla bastıran hegemonlar gibi, şiddete mi yöneliyorlar? Bir erkek, karısının dişlerini neden penseyle söker, 19 yaşındaki bir kız çocuğu ailenin erkekleri tarafından neden vahşice öldürülür? Bu aşkın öfkeyi sadece psikopatlıkla açıklayabilir miyiz?

Biz erkekler, artık kadınlarla eşit olmayı hazmetmeliyiz. İnanın, bu bizim için de iyi olacak. Erkekler olarak o kadar zavallı bir durumdayız, o kadar büyük yüklerimiz var ki, hayatımızın bir yerinde mutlaka çatlayıp patlayıp saçmalıyor ve bu tahakküm ilişkisinden iyi bir şey çıkacağını zannediyoruz. O ipin ucunu artık bırakmak gerek. İpin ucundaki, aslında bizim bir parçamız ve kendimizi çekiştiriyoruz bir yandan. Tahakküm üzerine kurulan şey ilişki değil, çelişkidir. Bir deli gömleğidir. Sürekli aslında hiç sahip olamayacağımız bir iktidarın peşinden koşmak yerine, dünyayı ve hayatı paylaşsak ve artık kadının ruhundan da, bedeninden de, hayatından da çekilsek diyorum.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar