Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
‘Komplo teorisi’
10.07.2011
3814

Sırrı Süreyya’nın benimle ilgili yazısında sözünü ettiği konulardan biri de seçim kampanyası sırasında Hopa’da olanlara değindiğim yazıydı. Kısa bir yurtdışı gezisine giderken, buradaki “siyaset yapma” biçimlerini ne kadar bıktırıcı bulduğumu belirtmek için yazdığım birkaç satırlık bir şeydi bu. Nedense, söylemek istediğim şeyle hiçbir ilgisi olmayan yorumlara –ve saldırılara– uğramıştı. Sırrı da aynı doğrultuda bir şeyler söylüyordu.

Benim söylemek istediğim birinci söz “insan hayatı”yla ilgili. Yıllardan beri görüyorum ki sahiden sahip olduğumuz tek şey hayatımızdır ve bana göre bunun bir ikincisi yoktur. Dolayısıyla bu hayatın kendi “normal” sayılacak sonuna varamadan bir insanın elinden alınmasını olabilecek en kötü şey olarak görüyorum. Türkiye’de bir seçim kampanyası var ve bir kasabada bununla ilgili birtakım olaylar çıkıyor ve bir adam ölüyor... Evet, insanlar belirli durumlarda kendi iradeleriyle de ölmeyi seçebilir vb., vb. Bu gibi olayların bir “gözlemci”si konumunda benim tepkim, koşullar ne kadar farklı olsa da, çok fazla değişmez: yeri doldurulamayacak bir kayıp verildiğini hissederim, çünkü her insan bireyi böyle bir şeydir.

Gelelim kampanyaya, genel konuya. Bu ülkede yaklaşık on yıldır çok sert bir çatışma ortamında yaşadığımız herhalde kimsenin meçhulü değil. Çatışmanın en önemli “savaş meydanları”ndan birinin Ergenekon çevresinden oluştuğu da belli. Bayrak mitinglerinden, yığınla gerçekleşmiş ya da gerçekleşememiş suikast olayından ve daha birçok olaydan bildiğimiz gibi, statükoyu koruma mücadelesi veren güçler AKP hükümetini “durumu denetleyemeyen” ve dolayısıyla kaosa yardımcı olan bir hükümet olarak göstermek istiyorlar. Aynı zamanda, büyük bir kitlesel muhalefet olduğu izlenimi yaratmak istiyorlar. Onun için de ellerine geçen ne imkân varsa onu kullanarak bu hedefleri gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Seçim kampanyası diye bir olay varsa bu da en kolay kızıştırılacak ortam demektir.

Ankara’dan ellerinde siyah bond çantalarıyla adamların gelip Hopa’da “Ahmet şuradan gitsin, Mehmet burada beklesin” diye plan yaptığını düşünmüyorum, çünkü bu zaten kimbilir kaç yazıda belirttiğim dünya görüşüme aykırı. Hayat veya “politika” böyle bir şey değildir, böyle işlemez.

“Bıktırıcı” bulduğum siyasî olgular arasında, bu ülkede yaşayan herkesin çok küçük yaştan başlayarak bildiği bir “polis davranışı” da var, o da dâhil. Bu sert, kıyıcı siyasî çatışma ortamında bir taraf hükümeti beceriksiz gösterecek durumlar oluşturmaya çalışıyorsa, hükümet de elindeki araçları seferber ederek bunu boşa çıkarmaya çalışacaktır. O araçlardan biri de o polis gücüdür. Hopa’da ölen adam polis kurşunuyla ölmemiş –ama öylesine bir şiddetle davranan bir polis olmasa, her şey sakin bir ortamda cereyan etse o adam ölür müydü? Bu tabii bir spekülasyon, ama, bana ölmezdi gibi geliyor.

“Siyaset” dediğimiz şeyin en “yutulmaz” yanı, insanlar karşısında aldığı, almayı da meşru saydığı tavırdır. Bir siyasî çatışma denkleminin o ucunda ya da bu ucunda bulunabilirsiniz; ama bu tavır fazla değişmez. İnsan, bu bakışta, bir “nicelik”tir, soyuttur. Yukarıda söylediğim gibi, “yeri doldurulamaz bir varlık” değildir. Hattâ, çokça telef olması daha faydalı sayılabilir.

Türkiye de, siyasetinde, siyasî tarihinde, ne yazık ki hâlâ bu yapıyı aşamamıştır. Siyasetle şiddeti birbirinden ayıramamıştır. Şiddetin kaçınılmaz sonucu olan insan kaybını da büyük ölçüde kanıksamıştır.

Bunlar tabii çok geniş bir alana yayılıyor. “Komplo” teorisi nedir, olan her şeyi komplolarla açıklama alışkanlığı nereden doğar, hangi olumsuzlukların ürünüdür? Bunlara kendi hesabıma birçok yazımda yer vermişimdir, ama, ne kadar “bıktırıcı” olursa olsun, belli ki, tekrar tekrar yazmak gerekiyor.
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar