Roni MARGULIES

‘Ata’ sözünün kökenleri
24.08.2011
4206

Dünyada yaşayan herkes, altı yedi milyar kişinin hepsi, akraba.


Tevfik Fikret “Milletim insanlıktır, vatanım yeryüzü” derken, sandığından çok daha haklıydı.


Herkes gerçekten akraba.

Yetmiş bin yıl kadar önce, sadece doğu Afrika’da çağdaş insan vardı. “Cumhuriyet okuru” anlamında değil, homo sapiens sapiens anlamında “çağdaş”. Yani biz.

Dünyanın başka yerlerinde bize benzeyen, “homo” olan, ama “sapiens” olmayan başkaları vardı; Avrupa’da homo neandertalensis, doğu Asya’da Homo erectus, Flores adasında kısacık boylu homo floresiensis. Ama insan sadece Afrika’da vardı.

Ve bir grup insan yine o yıllarda, meraktan mıdır, maceracılıktan mı, Afrika’nın kuzeydoğu kıyısından karşıya geçti. Ve geçenlerin torunları kıyı kıyı giderek, nehir vadilerini izleyerek 40 bin yıl önce Avustralya’ya, 35 bin yıl önce Avrupa’ya ulaştı. Torunların torunlarının bazıları Vietnam civarına vardıklarında sağa dönüp Avustralya’ya değil, sola dönüp Sibirya’ya doğru yola çıktı. Onların da torunları o zamanlar boğaz olmayan Bering Boğazı’ndan geçip 15 bin yıl önce Amerika’ya ulaştı.

Bu yolculuğu ilk başlatan o maceraperestler Somali kıyılarında sallarına binerken toplam insan nüfusunun belki sadece 10 bin olduğu tahmin ediliyor. Sallara binenlerin sayısı ise belki de 500 kadar az.

Ve bugün Afrika dışında yaşayan herkes, hepimiz, o 500 kişinin torunlarıyız. Yakın akrabayız!

Diyelim ki sıcaktan beyniniz uyuşmuş, bundan etkilenmediniz. Peki, şuna ne dersiniz: O birkaç yüz kişinin aynı dili konuşuyor olması gerek!

Nasıl bir dildi acaba konuştukları?

“Ulan, karşıda ne var acaba? Geçsek mi?” derken nasıl diyorlardı? Nasıl bir ses çıkarıyorlardı?

Hiç bilemeyeceğiz.

Merak ediyorum, çünkü bugün dünyada konuşulan bütün diller o dilden geliyor!

Şu anda konuşulan en eski dillerin Afrika’da bazı kabilelerin konuştuğu “klik” dilleri olduğu tahmin ediliyor. Örneğin, !Kung. Baştaki işaret, boğazın dibinden çıkan bir “klik” sesi.

Tanzanya’da yaşayan Hadzebe kabilesi ile Namibia’daki !Kung’lar, genetik incelemelerden biliyoruz, en az 40 bin yıldır ayrı coğrafyalarda yaşıyor, fakat ikisi de “klik” dilleri konuşuyor. İkisinin ayrı ayrı “klik” dili üretmiş olması ufak ihtimal olduğuna göre, ortak bir ön dilleri olması ve bunun bir “klik” dili olması gerek.

Ama o kadar. Daha geri gidemiyoruz.

Günümüzde konuşulan tüm diller arasında ortak unsurları bulup çıkarsak, insanlığın ilk anadili hakkında ipuçları bulamaz mıyız?

I-ıh, olmuyor. Dil o kadar canlı bir şey ki, birkaç bin yılda tümüyle değişiyor, ortak unsur kalmıyor. Fransızcayla !Kung arasında hiçbir ortak kelime yok!

Arayan olmamış değil ama.

Prof. Dr. Vecihe Hatiboğlu şöyle anlatıyor örneğin:

“Dolmabahçe Sarayı’nda toplanacak olan Üçüncü Türk Dil Kurultayı’na sunulmak üzere Atatürk’ün soyadındaki ‘ata’ sözünün incelenmesi Genel Saymanlık’ça bana verilmişti.

Daha ilk araştırmalarda ‘ata’ sözünün başlıca dünya dillerinde kullanılmış olduğu anlaşılıyordu.. Özellikle, Türkçede şekil ve anlamını değiştirmeden yüzyılları aşarak günümüze kadar gelmişti. Öteki dillerde ilk devirlerinde kullanılmış, sonraları bırakılmış, kullanılmaz olmuştu.. Demek bu söz bütün dillere bir kaynaktan yayılmıştı.

Atatürk ‘ata’ sözünün asıl şeklini ve anlamını eski kaynaklardan bugüne kadar Türkçede koruması bakımından Türkçe olduğunu ileri sürüyor ve bunun için soyadı olarak seçtiğini belirtmek istiyordu.

Kurultay’ın ikinci günü, Atatürk’ün de bulunduğu toplantıda, bütün dünya dilcilerine ‘ata’ sözünü aynı düşüncelerle açıkladım. Atatürk kalktı, omzumu sıvazladı.. Özellikle tezimin son cümlesi hoşuna gitmişti: ‘Ata kelimesi Türklük kadar eskidir ve Atatürk kadar bizimdir’ demiştim.”

Bütün dünya dilcileri genç Vecihe Hanım’a hayran kalmıştır kuşkusuz. Kahkahalarını bastırmak nezaketini göstermişlerdir!

Vecihe Hanım 1944’ten 1983’e kadar Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde hocalık yapmış. Türk Dili dergisine göre, “Hayatı boyunca Atatürk sevgisiyle ve onun çizdiği yolda bilim yapmıştır. Belki de Atatürk’e olan bu hayranlığı ve sevgisi sebebiyle, bilim çevrelerinde o dönem için terk edilmiş olmasına rağmen, Güneş-Dil Teorisi’ne eserlerinde yer vermiştir.”

Tevekkeli değil, “Beni Türk dilbilimcilerine teslim ediniz” demiş Atatürk.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar