Vahap COŞKUN
TESEV ve Friedrich Ebert Stiftung’un (FES) organize ettiği bir çalışma için geçen hafta bir grup akademisyen ve yazarla Brüksel’deydik. Üç günlük süre zarfında “ Türkiye ’de iç siyasi gelişmeler” başlıklı bir yuvarlak masa toplantısına katıldık ve Avrupa Parlamentosu’ndaki çeşitli grupların yetkilileriyle görüşme imkânı bulduk. Yoğun olarak dört konu tartışıldı: Kürt meselesi ve barış süreci, Türkiye’nin AB ’ye katılımı, düşünce/ifade özgürlüğü ve Gezi olayları.
Brüksel’e gitmeden önce, Avrupa’da Türkiye’ye dair havanın olumsuz yönde değiştiğine dair bir kanaatim vardı. Ancak yapılan görüşmelerden sonra tahmin ettiğimin ötesinde bir negatif durumun olduğunu gördüm. Vardığım sonucu Türkiye’yi temsil eden bir yetkiliyle paylaştım, bana verdiği cevap düşüncemi teyit eder nitelikteydi: “Burada Türkiye karşıtı çok güçlü bir rüzgâr var. Karşısına çıkanı önüne katıp sürükleyen bu rüzgâra karşı durmak çok güç.”
Gezi: Bir milat
Kürt meselesi, Avrupa’nın gündemini eskisi kadar işgal etmiyor. Evet, Avrupalılar çözüm sürecini desteklediklerini ve Türkiye’nin Kürt meselesini bir yola koymadan AB’ye giremeyeceğini belirtiyorlar ama çok da üzerinde durmuyorlar. AB üyeliği noktasında, hem Türkiye hem de AB motivasyonunu kaybetmiş. Bu konu tarafları heyecanlandırmıyor bile. Ama Avrupalılar hararetle Gezi’yi konuşmak istiyor. Tartışma masasında duran Türkiye’nin önemli sorunlarını -Kürt meselesi, ifade hürriyeti, AB’ye katılım- Gezi bağlamında ele almayı tercih ediyorlar. Gezi bir milat adeta; öyle ki bazı yetkililer AB’de Türkiye’ye dair değerlendirmelerin Mayıs öncesinde olumlu bir seyir izlediğini ama Mayıs’tan sonra havanın ters döndüğünü belirtiler.
Gezi’nin böyle bir sonuç doğurmasında başlıca faktör, polis şiddeti ve hükümetin kullandığı dil. Protestolarda altı kişinin hayatını kaybetmesi, çok sayıda insanın yaralanması ve polisin yoğun biber gazı kullanımı, tepkinin büyümesinde önemli nedenler. Hükümetin uzlaşmaya kapı aralamayan ve çoğu kez dışlayıcı dili de buna eklendiğinde Avrupa’daki Türkiye karşıtı algı derinleşiyor. Başbakan’ın Gezi’nin altında komplo araması ve Batılı ülkeleri itham etmesi, yaklaşan seçimlere bağlanıyor. Ama bu tür ifadelerin, Türkiye’nin Avrupalı olamayacağının bir kanıtı olarak gösteren Türkiye karşıtı grupların eline büyük bir koz verdiğinin ve buna mukabil Türkiye’yi destekleyenleri güçsüzleştirdiğinin altı çiziliyor.
Temaslardan anlayabildiğim kadarıyla Avrupa’nın Gezi’ye dair kaynakları çoğunlukla tek taraflı olmuş. Gezi’ye doğrudan katılan ve destek veren kişi ve gruplar tarafından bilgilendirilmiş. AP’nin toplantı salonları ve koridorları, Türkiye’nin otoriterleştiğine, demokrasinin giderek zemin kaybettiğine, Türkiye’nin AB’den vazgeçtiğine, Erdoğan’ın diktatörleştiğine ve hatta Erdoğan’ın Esad ’laştığına dair tezlere çokça ev sahipliği yapmış. Ekseriyetle Gezi’ye aktif katılan ve dolayısıyla olayları sağlıklı analiz etmesi için gereken mesafeyi yitiren kişilerce bilgilendirildiği için Avrupa’nın Gezi’ye dair değerlendirmeleri iki noktada sıkıntılı.
Boşuna mı?
Birincisi, Gezi’yi bütüncül olarak ele alan, yani onun hem artılarını hem de eksilerini gören, bir bakışa rastlamadım. Tüm görüşmelerde Gezi’ye dönük eleştirel bir analize tanık olmadım. Gezi’nin sadece “daha fazla demokrasi” talep eden gruplarca yürütülen ve toplumun tüm katmanlarınca desteklenen bir hareket olduğu düşünülüyor. Oysa bunun gerçeğe tekabül etmediği açık. Zira Gezi’yi destekleyenler arasında meşru hükümete karşı bir demokrasi dışı harekâtı arzulayanlar olduğu biliniyor. Keza, Gezi’nin Kürtlerin, dindarların, muhafazakârların ekseriyetince desteklenmeyen bir hareket olduğu da.
İkincisi, bilgilendirenlerin mahareti olsa gerek, Avrupa’da Gezi’ye siyasi açıdan atfedilen anlam çok büyük. Gezi’nin bir siyasi oluşuma dönüşmesinin mümkün olup olmayacağı, Gezi’den AKP ’ye bir alternatifin çıkıp çıkmayacağı veya Gezi’nin -başta yerel olmak üzere- seçimlerde oy dengesini değiştirip değiştirmeyeceği merak ediliyor. Hatta bu noktalarda merakla karışık bir umudun olduğunu söylemek de mümkün. Bu konuların tartışıldığı bir akşam yemeğinde, Gezi’nin, partilerin -özellikle AKP’nin- bazı konulardaki politikalarını gözden geçirmesine vesile olacağına ama Gezi’den bir siyasi hareketin doğmasının mümkün olmadığına dair kanaatimi dillendirince muhatabımın yüzünde bir hayret ifadesi belirdi: “Ne yani biz boşuna mı ümitlendik? Türkiye’de siyasi tablonun değişebileceğine dair boş hayallere mi kapıldık?”
İç kutuplaşmanın aksi
Avrupa’da siyasi kulislerde atacağınız küçük bir tur, Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın tüm sertliğiyle Avrupa’ya yansımış olduğunu tespit etmenize yetiyor. Erdoğan’ın kırıcı söylemine muhatap olanlar imkân buldukları platformlarda aynı dozda Erdoğan’a mukabele ediyorlar. İktidar ve muhalefet yanlılarının birbirlerini düşmanlaştırma ve şeytanlaştırma faaliyetleri, Avrupa’da tam gaz devam ediyor. Avrupa’nın içteki siyasi karşıtlığın ve mücadelenin yansıdığı bir arenaya dönüşmesi, hem gerçekçi bir Türkiye fotoğrafının çekilmesini, hem de AB’nin sorumluluklarının üzerine gidilmesini engelliyor. Öyle ki bir AP uzmanı, “Bazen AB’nin hatalarını ve yapması gerekenleri biz hatırlatmak zorunda kalıyoruz” diyerek ekliyor: “Taraflar daima birbirlerini eleştiriyorlar, AB’nin mükellefiyetlerine dair söz etmiyorlar. Oysa AB’ye düşen çok görev var. Mesela üyelik perspektifinin açıklığa kavuşturulması konusunda AB’yi zorlayabilirsiniz. Mesela insan hakları ve hukuk devleti standartlarını içeren 23. ve 24. fasılların açılması için ısrarcı olabilirsiniz. Kaldı ki bunlar, sadece hükümete düşen görevler değil, muhalefet de bunları talep edebilir. Sürekli bir biçimde didişmek size hiçbir fayda sağlamaz, aksine sizi üye yapmamak için türlü bahaneler üretenlerin işlerini kolaylaştırır.”
Avrupa’da şu andaki genel manzara nahoş. Ama bu, manzaranın değişmeyeceği anlamına gelmez. Nitekim Avrupa’da demokratikleşme paketine dönük bir beklenti de mevcut. Eylül’ün sonunda açılacak olan paket, Ekim’in ortasında açıklanacak olan İlerleme Raporu’nu olumlu yönde etkileyebilir. Ciddi bir reform siyaseti kara bulutların dağılmasını sağlayabilir.
“İkinci el araba satıcısı”
Bitirirken AB Bakanı Egemen Bağış’a ayrı bir paragraf açmak lazım. Türkiye’nin yanında veya karşısında yer alsın hemen hemen tüm Avrupalılar, Bağış’ın çok yanlış bir isim olduğu konusunda hemfikirler. Tek bir kişiden Bağış’a dair olumlu bir cümle duymak nasip olmadı. Tavırları ve üslubuyla Bağış, Avrupalılar için bir nefret objesine dönüşmüş. “İnsan ancak AB’ye üye olmak istemezse gider Türkiye-Avrupa ilişkilerini Bağış’a teslim eder” diyen bir yetkilinin Bağış tanımı, tüm tabloyu özetliyor aslında: “Bağış, güven vermeyen bir ikinci el araba satıcısı gibi. Katiyen ondan bir araba satın almam.”
Radikal 2
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025