Yasin AKTAY
Seçim sonrası ortaya çıkan tablonun siyasetçiler üzerine yüklediği en önemli sorumluluğun yeni anayasa için var olan olumlu zemini güçlendirici bir yaklaşım olduğunu söylemiştik. Siyaset ve sorumluluk arasındaki ilişkinin aslında çok sorunlu bir ilişki olduğunun farkındayım. Herkesin diğerinin pozisyonunu bozmaktan başka bir önceliğinin alışıldık olmadığı bir alandır siyaset. Böyle bir alanda herkesin ortak bir amaç için özel bir duyarlılık göstermesini bekliyoruz. Bu duyarlılık yeni, özgürlükçü, sivil, demokratik, insan haklarına ve onuruna dayalı bir anayasa içn bile olsa, her partinin ve her aktörün bütün bu kavramlarla ilgili beklentileri de, tanımlamaları da farklı. Siyaset de zaten herkesin farklı bir biçimde tanımladığı ve farklı çıkarlarının bulunduğu bu kavramlar etrafında bir mücadele alanı. O yüzden yeni bir anayasa hususunda seçim sonrası tablo konusunda bizi iyimser olmaya sevk edecek ne tür bir üst-neden olabilirdi?
Doğrusu konu biraz iyimserlik ve kötümserliğin ötesinde ele alınmayı gerektiren bir rüzgarın etkisinde. Yeni bir anayasa için iyimserlik addedilecek bakışın bir nedeni bu. Yeni ve sivil bir anayasa için asgari bir mutabakat çizgisinin oluştuğu söylenebilirdi. Oysa siyasetin diğer, daha gerçek tabiatı kendini hemen göstermekte gecikmedi. Yeni, demokratik, sivil anayasa söylemine seçim öncesi kapılmış olanların bunu sadece bir söylem olarak, oya tahvil değeri açısından yaklaştıkları bir kez daha ortaya çıktı.
Sonuçta daha seçimler yapılalı iki hafta olmadan seçimlerin yarattığı geniş siyasal alan gittikçe büyük bir muhasaraya maruz kaldı.
BDP'li Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesi, CHP ve Ergenekon'dan tutuklu oldukları halde milletvekili seçilen Balbay ve Haberal'ın tutukluluk hallerinin devamına mahkemenin verdiği karar, benzer bir kararın MHP'den seçilen Engin Alan için de sırada bekliyor olması... Bütün bu durumlar demokratik süreci belirleme açısından yaşadığımız seçimin, ortaya çıkardığı oy dağılımından, daha önemli bir sonucu haline gelmiş bulunuyor.
Halkın oylarıyla Milletvekili seçilmiş olduğu halde tutukluluk halinin devamı bir demokrasi dramı olarak sunuluyor. Bunu söyleyenlerden özellikle CHP'li olanların son 8 yıldır Türkiye siyasetine dokunulmazlıkların kaldırılmasından başka bir tezi savunduklarını hatırlayan var mı? Dokunulmazlıkların kaldırılmasına bu kadar vurgu yaptıktan sonra aday listelerinin en garantili yerlerine "darbe yapmak ve demokratik anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmekten" tutuklu sanıkları koymak nasıl bir akıl?
Hatip Dicle'nin 80 bin oy aldıktan sonra vekilliğinin iptali büyük ayıp. Olay bu noktaya geldikten sonra söylenebilecek başka bir şey yak gerçekten. Ama olayı bu noktaya kadar getirenlerin hepimizin aklıyla nasıl dalga geçiyor olduğunu da susarak mı geçiştirelim? Dicle'nin mevcut yasalara göre (beğenirsiniz, beğenmezsiniz o yasaları) aday olamayacağı 22 Mart'ta en azından kendisi tarafından öğrenilmiş. Avukatları ve partisi bunu biliyor. Kararı onayan Yargıtay üyelerinden birinin aynı zamanda YSK üyesi olduğu da biliniyor. Dolayısıyla YSK da biliyor bu durumu. Buna rağmen Dicle'nin adaylığına ses çıkarılmıyor bu aşamada. Bu aşamaya kadar göz yumulmuş, bari seçildikten sonra da bu öç maymunu oynamaya devam etsin YSK. Yok, orada birden bire yasayı hatırlıyor ve o kararını veriyor.
YSK'nın bu kararı üzerine BDP'liler hiç şaşırtmıyor, hemen basıyorlar tehdit, şantaj ve savaş dilini. Bu dile başvurduklarında hangi sorunu ne kadar çözeceklerse... Kürt delikanlıllarının hayatları üzerinden bonkörce kumar oynamaya devam ediyorlar. Sanırsınız ki aldıkları oylar kendilerine Kürt gençlerinin hayatları üzerinde istedikleri tasarrufu sağlama yetkisi veriyor.
Bir yandan CHP'liler Ergenekon tutukluları dolayısıyla, bir yandan BDP'liler Dicle ve KCK tutukluları dolayısıyla, bir yandan da MHP yine Ergenekon tutuklusu Engin Alan dolayısıyla kendi yol açtıkları muammanın sorumlusu olarak iktidara yükleniyorlar. Oysa aday listelerinde bir tercih yaptılar ve bu tercihlerinin böyle bir sonucu olacağını hepsi de biliyordu. Benzer durumlardan kaçınmak için AK Parti aday listesine, gereksiz derecede aşırı bir duyarlılık sergileyerek, başörtülü aday koymak gibi, kendi tabanından gelen ağır ve yoğun bir talebe bile karşılık vermekten imtina etmişti. Oysa diğer üç partinin seçim öncesinden döşedikleri mayınlar birer bire patlatılıyor ve sonuçta seçim sürecinin en hayırlı sonucu olabilecek yeni anayasa zemini giderek sorumsuzca tahrip ediliyor.
Herkesin oluşumuna büyük bir hevesle ve işgüzarlıkla katkıda bulunduğu bu paradoksu yine herkes iktidar partisinin çözmesini bekliyor.
Kimse bu sorunların çözümüne katkıda bulunmayı denemiyor, herkes sorunu büyütmeye uğraşırken, hükümeti de bu büyütülen sorunlarla başbaşa bırakıyor. Sorumluluğu geçtik muhalefetten anladıkları bu olsa gerek.
Sonuçta öyle bir tablo çıkıyor ki ortaya, adeta bir kuyuya herkes taşları atmakla uğraşıyor. "Bir akıllı Tayyip Erdoğan'dan" da bütün bu taşları tek başına çıkarması bekleniyor. Bakalım Erdoğan'ın siyasi aklı ve sağduyusu bu taşları çıkarmanın yolunu bulacak mı? Ya bu taşları çıkarırken diğerleri taşları kuyuya doldurmaya devam edecekler mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- ABD kimin için yanıyor? “Nefesleri kesilenlerin intikamından kaçılamaz”
3.06.2020 - Suriye’nin toprak bütünlüğü, istikrarı ve geleceği kimin sorunu?
6.01.2019 - Suriye’de birilerinin sadece çıkarları var, Türkiye’ninse derdi
16.10.2019 - Arap Birliği’ne rağmen Türkiye’ye en büyük destek Araplardan
14.10.2019 - Kürt sorunu değil PKK sorunu, o da bir ABD sorunudur
9.09.2019 - Muhafazakâr mahallede neler değişiyor?
8.07.2019 - Muhafazakâr mahallede neler değişiyor?
8.07.2019 - Devrim hırsızları Sudan ve Libya’da
22.04.2019 - En geniş kapsamlı anket: Seçim sonuçları
1.02.2019 - “Bu gençler cellatlarından daha uzun yaşayacak”
25.02.2019
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları















































































Murat
Eger herhangi bir Avrupa ulkesinin Basbakani olsaydi (gerci Avrupada basbakan yargiya karismaz), daha gezi olaylari zamaninda hakim karsisina cikmak zorunda kalacakti. Muhtemelen, polise verdigi yekti ve de bir cok insanin öldurulumesinden dolayi ceza alirdi.