Yasin AKTAY
Suriye'de barış ve çözüm için hava hızlı bir biçimde bir açık bir kapalıya dönüyor. Tam her şeyin en kötü noktaya gittiği düşünülürken, kapkara bulutlar göğü kaplamışken yeni bir gelişme çözüm için bulutları dağıtıyor ve açılan yeni bir ufuk umutları tazeliyor. Arkasından tam bu ufuktan ilerlerken yeni bir gelişme, kara bir bulut gibi tekrar duruma çöküyor.
ABD'nin olaya müdahil olmasının her şeyi olumlu yönde değiştirebileceği düşünülüyordu başlarda. Esad'ın bizzat katliamların baş sorumlusu ve terör örgütleriyle iç içe olduğuna dünyayı ikna etmekte başı çeken ABD'nin Suriye'ye dair ilk ilgisi Esad'ı halletmekti. Ama Suriye'ye doğrudan müdahalesi Esad'ı bir kenara koyup Esad'ın önüne koyduğu DEAŞ'la mücadeleye döndü.
Bu, baştan itibaren aslında ya ABD'nin Suriye'de çözümü değil, bilakis çözümsüzlüğün sürekli hale gelmesini aradığını gösteriyordu veya, inanacaksak, Esad'ın ortaya attığı DEAŞ yemine ABD'nin sazan gibi atlamış olduğunu. Tabi daha kötüsü ABD'nin herkesten sakladığı gündemini uygulayabilmek için DEAŞ'ı bir bahane olarak kullandığıydı. Zamanla asıl ihtimalin bu sonuncusu olduğu anlaşıldı.
ABD bilhassa müttefikleriyle de hiç paylaşmadığı bir plana sahip ve bu planı adım adım uygulamaya çalışıyor. Bu esnada dışarıdan kaybediyor gibi göründüğü şeyler bu planın bir parçası mıdır yoksa gerçek kayıplar mıdır kimsenin bilme şansı yok, çünkü planı ABD'den başka kimse bilmiyor.
Bu esnada herkesin güvenini ve dostluğunu kaybetmiş bir ABD'nin bunun karşılığında ne kazanıyor olabileceğini sürekli sormak durumunda kalacağız tabi. Belki de gerçekten olduğu gibi koskoca CIA'sıyla, State Departmant'ıyla ABD nereden düştüğünü bilemediği bir cenderenin içinde bocalayıp duruyordur. Bu aralar ABD, siyasetine büyük rasyonaliteler atfedenleri yanıltan sürpriz gelişmelere şahit oluyoruz ve daha da olacağa benziyoruz.
Suriye'de büyük güven ve itibar kaybına uğramış olan ABD, giderek çözüm için bir umut olma vasfını yitirmişken Trump'ın seçilmesiyle bir değişim ihtimali “belki bir umut” oluşturabilirdi. Seçim kampanyasında ve sonrasında sarf ettiği sözler bu umut için ciddi gerekçeler oluşturuyordu.
Geçtiğimiz gün Trump Suriye'de bir “güvenli bölge oluşturmanın şart” olduğunu ve bunda ABD'nin bir şeyler yapacağını söyleyerek yeni bir değişim ihtimalini ortaya koydu. Görünürde bu, baştan itibaren Türkiye'nin istediği şeydi, ama Astana sonrası oluşan bir nebze olumlu havanın üstüne bu güvenli bölgenin PYD kontrolünde bir bölge olabileceği ihtimali akla geldi. Böyle bir bölgenin hiç kimse için bir güvenlik oluşturmayacağı, PYD kontrolündeki bir bölgeye hiçbir bırakınız Suriyeli Arapları, PYD yanlısı Kürtlerin yüzde onunun dışındaki Kürtler için bile hiç bir çözüm oluşturmayacağı çok açık.
Neyse ki, içeriği tam olarak doldurulmayan bu sözün Ürdün ve İsrail sınırında bir bölgeyi kast ettiği belirmeye başladı. Belirmeye başladı diyoruz, çünkü bu konuda hala doğru dürüst bir açıklama yok. Eğer böyle ise konunun Suriye halkından ziyade İsrail'i düşünen bir boyutu olacağı kaygıları daha şimdiden dillendirilmeye başlandı. Böyle bir bölgenin her halükarda Avrupa'ya gidecek göçü engelleyeceği düşüncesiyle de AB'ye sıcak geleceğini şimdiden düşünebiliriz.
Diğer yandan Halep'te iyice daralan çözüm alanına Astana'dan Türkiye ve Rusya işbirliği ile açılan yeni kapıdan İran'ın da girmesiyle kuşkusuz yeni bir ortam oluşmuş oldu. Astana görüşmeleri tabii ki, 8 Şubat'ta yapılması düşünülen ve bugün itibariyle Şubat sonuna ertelenmiş olan Cenevre için bir alternatif değildi. Birincil amacı Suriye'de sağlanmış olan ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve Suriye'nin bütün bölgelerine uzatılmasıydı. Yani Astana'nın gündemi tamamen askeri bir gündemdi, işin siyasi boyutunun konuşulması düşünülmüyordu, aslında bilinen kadarıyla da konuşulmadı.
Ancak sorunu başladığı 2011 yılından beri ilk defa silahlı muhalefeti rejimle aynı masaya oturtabilen bu görüşmeye Rusya'nın bir anayasa önerisiyle gelmiş olduğu ve muhaliflere bunu dağıtmış olduğu anlaşıldı. Doğrusu bu durum Astana görüşmeleriyle yakalanan son derece olumlu havayı sabote etmek gibi bir şeydi. Çünkü hem Astana'dan kimsenin böyle bir siyasi müzakere beklentisi yoktu hem de teklif edilen anayasa metninin içeriği Suriye'de sadece muhaliflerin değil, mevcut tarafların yüzde 90'ının kabul edebileceği bir metin değil. Böyle bir metin tam bu aşamada gündeme geldiğinde zar zor ateşkese ikna edilmiş bütün tarafları savaşmaya devam etmeye tahrik için başka bir sebebe gerek kalmayabilir.
Belki Suriye'nin Arap Cumhuriyeti yerine sadece Suriye Cumhuriyeti olarak isimlendirilmesi genel bir kabul görebilir ama ülkenin kimliğinin İslam'dan arındırılması, özerk Kürt bölgesi vs gibi konular çok ciddi konular ve bunların bu aşamada dile getirilmesi savaşan tarafları tahrik gibi anlaşılması işten bile değil.
Bu noktada teklif edilen anayasa mevcut Suriye Baas anayasasının bile gerisine düşüyor. Gerçi bu konu üzerinde ayrıca düşünmeye değer. Çünkü bugünün Suriye'sinde İslam yasama kaynağı olduğu halde Suriye rejimi bu halde. Sadece Suriye için değil, aslında başta Mısır olmak üzere bütün Arap rejimlerinin yasama kaynağının anayasada İslam olarak zikredilmiş olmasına karşılık ortaya koydukları bütün uygulamalarda kendilerini İslam'dan alabildiğine bağımsız görüyor olmaları, bu tür bir maddenin nasıl bir fonksiyonu olduğu üzerinde düşünmeye sevk ediyor. Anayasa metnine konulan, ama hiçbir düzeyde ciddiye alınmayan bir ilke olarak İslam'a ve İslam'ın değerlerine bağlılık.
Hiçbir fonksiyonu olmasa da anayasada durması bir şeydir ona dokunmak başka bir şeydir ve şu anda Suriye için önerilen anayasa metninde öne çıkan ilk şey bu. Bu nasıl bir bulut çöktürür Suriye'deki şehirlerin üstüne varın siz hesap edin.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019