Sezin ÖNEY
“Eski Türkiye” ile “Yeni Türkiye” arasındaki en temel fark nedir?
Eskiden, Türkiye’de “insan hakları” bilinci vardı. İnsan hakları ihlallerinin feciliğine rağmen, ne doğru ne yanlış, biliniyordu. “Hak ihlali” diye bir kavram vardı. Yargıdan kamuoyundaki tartışmalara, medyadan halka, demokratikleşme için, otoriterliğe karşı mücadele için “evrensel insan hakları kavramlarının” kullanıldığı bir ortam sözkonusuydu.
Şimdi ise, “hak ihlali” diye bir kavram sözlüğümüzde yok. Birleşmiş Milletler ise, gündeme ancak, “Ey, Birleşmiş Milletler sen ne işe yararsın” veya “Dünya, 5’ten büyüktür” gibi hamaset yüklü, tribünleri coşturmak için kullanılan açıklamalarla, sloganlarla geliyor.
Türkiye’nin de taraf olduğu, insan haklarını güvence altına alan Birleşmiş Milletler sözleşmelerinin artık lafı bile edilmiyor.
İnsan Hakları Derneği, Mazlumder veya insan hakları eksenli çalışmalar yapan diğer bağımsız sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri, artık ancak kısacık bir haber olup geçiyor. İnsan hakları örgütleri ve aktivistleri olmasa, Türkiye 1990’ları atlatamazdı. Ve 1990’lardaki şiddetin bir ayağı ve pek çok “faili meçhul” hak ihlali, devletle doğrudan bağı olan kişilerce yönlendirildiği hatta doğrudan o kişilerce gerçekleştirildiği için, “çözümün adresi” aslında hiç de “meçhul” değildi.
Devlet ile yurttaşlar arasındaki sorun, bugün “toplumsallaştı”. Artık, gönüllü işkenceci, katil, infazcı, saldırgan olacak kitleler var.
Radikalleşme de böyle bir şey.
Uluslararası akademik çevrelerde, uluslararası medyada, “İslamcı” oldukları iddiasıyla “kendilerinden olmayanlara düşmanlaşan” ve düşmanlaştıkça da radikalleşenlerle ilgili çok başarılı çalışmalar yapıldı.
Ölse “cennete” gideceğine, öldürürse hanesine “sevap” yazılacağına inanan insanların ürettiği ölümcül bir bir mantık sözkonusu.
Bu “mantık” bir nevi uyuşturucu gibi. Bu mantık, girdabına çektiği insanları, ailesine, çevresine, ülkesine, dünyaya diş bileyen varlıklara dönüştürüyor.
Türkiye’de de, Suriye’deki savaşla beraber eskiden son derece “uç”, toplumun en kenarında kalan aşırı gruplar, merkezleşti.
Paris saldırıları zanlılarından Hayat Boumedienne’in Türkiye’ye girişi ile ilgili olarak, Ankara, “isminin bildirilmediği” için Fransa’yı suçladı.
Oysa, asıl mesele, Boumedienne ve Bulgaristan’da, Türkiye’ye gelmek üzereyken yakalanan diğer zanlının, “kurtarılmış bölge” olarak burayı addetmesiydi.
Charlie Hebdo zanlıları, Türkiye’de kendilerini koruyacak ve kendilerine “güvenli geçiş” sağlayacak bir ağın beklediğini biliyorlardı.
Temmuz 2014’te Fatih Camii’nde, önde gelen “İslamcı sivil toplum örgütleri”, “Afganistan’da ve Suriye’de şehit olan direnişçiler” gıyabında cenaze namazı kılmıştı. Şimdi de, Charlie Hebdosaldırganları için Türkiye’de cenaze namazı kılanlar var. Bu saldırganları aklayan, savunan ve saldırıyı üstlenen Yemen El Kaidesi’ninkine benzer şekilde, “ifade özgürlüğünün sınırlarına” vurgu yapan yazılar yazan birçok medyatik “yorumcu” var. Bu kişiler, büyük kaynaklara hükmeden yayın organlarında ve çevrelerde yer alıyor.
İktidar kanadından gelen üst düzey açıklamalar, hem “Batı düşmanlığını” hem de “Batı ile özdeşleştirilenlere” yönelik hıncı körükleyen söylemler içeriyor.
Radikalleşme, bir sarmal gibi, arttıkça artan, “dönüşüm geçirttiren” bir zihinsel hâl.
“Eski” – “Yeni” farkına gelince…
2003’te anadil hakkı ile Diyarbakır’da şöyle bir mahkeme kararı çıkmıştı:
“Bir hukuk devletine vatandaşların hakları yasadışı örgütlerin istismarı gerekçe gösterilerek kısıtlanamaz. Devlete düşen görev, terör örgütleriyle hak ve özgürlüklerin özüne karar vermeden mücadele etmektir. (…) Devletin yapması gereken doğru ve makul şey, terör örgütlerinin dayandığı argümanları elinden almak ve kullanılamaz hale getirmek olmalıdır.”
Bugünse, Diyarbakır’da yargıdan, Charlie Hebdo’nun yeni kapağına erişimi engelleyen karar jet hızıyla çıkıyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024