A.Turan ALKAN
“Şehit yakınlarına verdiğim yemeklerde en çok konuşma yaparken zorlanıyorum; zira söylenecek söz bulamıyorum. Başka bir ortamda konuşma yaparken hiç zorlanmıyorum ama şehit aileleriyle bir arada olduğumda gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum.” | |||
Bu cümleler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ait. Cumhurbaşkanı, “Söyleyecek söz bulamıyorum.” dediğinde hayretle fark ediyoruz ki söylenmesi gereken her şey esasen defalarca söylenmiştir. Bu ülke, yıllardan beri şehit ailelerine söyleyecek sözün tüketildiği bir kavgaya sahne oluyor. Yıllardan beri Güneydoğu sınırlarımızdan şehit cenazeleri geliyor ve yıllardan beri yetkililer, onların ailelerine aynı şeyleri söylediler; o söz bitti artık. Cumhurbaşkanının sözlerini böyle anlıyorum. Yunus Emre’nin “Söz ola kese savaşı” diye tarif ettiği bir cümle kalmadı; bütün cümleleri sırayla kullandık ve aynı sırayla değersizleştirdik. “Ana dilde konuşma hakkı, ana dilde eğitim hakkı, kültürel haklar, adam yerine konulma hakları” diye başlayan ve kanlı bir silahlı propaganda ile sürdürülen hak arama mücadelesi, geçenlerde BDP Milletvekili Ahmet Türk’ün ağzından çıkan bir cümleyle şöyle noktalandı: - Herkes iyi bilsin ki Kürdistan’ın dört parçası birleşecektir. Ahmet Türk sıradan bir isim değil; yıllarca onun Kürt milliyetçileri içinde en ılımlı çizgiyi savunanlardan biri olduğu ileri sürüldü, sözleri dikkate alındı, söylediklerine kulak verildi ama o kendine güven gösteren kanaat sahiplerinin aptallığını yüzlerine vururcasına meselesini kısaca özetledi. Söz bitti, daha doğrusu PKK uzantısında siyaset yapan çevrelerin sürdüregeldikleri ikiyüzlü gündelik politikalar dönemi sona erdi; onlar sadece silahın gücüne inanıyor ve şiddet yoluyla politik kazanç sağlama hesabı yapıyorlar. Kürtlerin samimi hak arama mücadelesinde devleti temsil eden güçlerin hiç de mâsum olmadıklarını artık hepimiz biliyoruz. “Terörle mücadele” adı altında sürdürülen düşük yoğunluklu savaşın, içeride vesayet rejimini ayakta tutmak için payanda gibi kullanıldığının da farkındayız. Bizim biraz da mâsumca “Kürt Meselesi” adını verdiğimiz şey, savaş baronları için bir sektör, bir işti, yani business. On binlerce can gitti, evlatlarını kaybeden anneler bağrına taş bastı, asker aileleri yürekleri ağzında oğullarını askere yolladılar ama durum değişmedi: PKK çizgisindekiler ağzıyla barışı gevelerken ellerini tetikten çekmediler, güvenlik kuvvetlerimiz ise yıllarca “çembere aldık, can çekişiyorlar” terâneleriyle kamuoyunu oyalamayı sürdürdü. Terörist göründüğü kadar masum değildi ve esasen kötü niyetliydi; güvenlik bürokrasimiz ise beceriksiz ve art niyetli… Örsle çekiç arasında kalan politikacıların durumuna gelince… Kürt politikacıları, Talabani ve Barzani mektebinde yetişmişçesine nabza göre şerbet verici bir siyasi edâ geliştirdiler; belki bu tarz siyasete kavram olarak ileride “Kürdîli siyâset” ismi bile verilebilir. Türk politikacılarını vasfetmeye lüzum var mı? Neredeyse bir asırdan beri temel siyaset araçlarını ordusunun eline tutuşturduğu halde sağda-solda bundan dolayı yakınan, her krizde Genelkurmay’ın ışıklarına gözlerini diken bir gelenekten geliyor onlar. Doğrusu bu iki politikacı kaafilesini mukayese etmek lazım gelirse, -Ahmet Türk örneğinde sergilenen Makyavelizm’e bakarak söyleyebilirim ki-, Kürt politikacıları daha mâsum görünüyor gözüme. Evet, söz tükendi ise eylem zamanı gelmiş demektir. Ahmet Türk gibi düşünenlere göre Kürdistan’ın dört parçası bir araya gelecek, Suriye’deki Kürtler de Ortadoğu halkları gibi bağımsızlığa kavuşacaktır. Bunun çok renkli ve çok iyimser bir rüya olduğunu fark edemeyecek kadar romantik bir dönem geçirdiği belli olanlara Ortadoğu tarihine bir kere daha göz atmalarını tavsiye etmek bir işe yarar mı bilmiyorum. O tarihte şunlar yazıyor: Ortadoğu halkları kendi tarihlerinden ders çıkarmamışlardır ve Ortadoğu tarihinde en sık tekrarlanan olgu, oligarşik zümrelerin, diktatörlerin ve hayalperestlerin, felaketlerine sebep olmak için her zaman büyük miktarda inanmış adam kitlesi bulabilmeleridir. İyimser Kürtleri birilerinin uyarması lazım; Ortadoğu’nun bilinen tarihinde sancısız dönüşüm görülmedi ve halihazırdaki statüko, -özellikle Türkiye Kürtleri için söylüyorum- çok kısa zamanda en mâkul ve tercih edilir durum haline gelebilir. İnşallah tarih yalan söylüyordur. Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler! Aksiyon Dergisi |
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016