Yapacak daha iyi bir işimiz mi yoktu, yoksa heves mi ettik bilmiyorum.

Ama muhabbeti HCG’ye (açılımı: Hasan Celal Güzel) bağladık bir şekilde.

Onu dağda hayal et dedim, kadim dostum Vatoz’a.

Kafadan “Açlığa dayanamaz, ikide bir köylere erzak baskını vermeye kalkar” diye karşılık verdi.

Baktım performansı düşük, havaya sokmak için araya parça atıp HCG’nin sözlerini okudum.

Size de çıkan kısmın özetini nakledeyim bu sayede.

Malumunuz, Türkiye sağının nadide ismi, memleket neşriyatında her devir kendisine mutlaka bir arazi tahsis edilen HCG, silahını alıp dağa çıkacağını şöyle deklare etti: “Eğer anayasadan Türk ve Türk milleti kelimeleri tamamen çıkarsa, artık bu benim anayasam değil bu coğrafya da benim vatanım değil. O zaman çeker giderim. Bayrağımın dalgalandığı, kendime Türk diyebileceğim, milletimi Türk milleti olarak anabileceğim bir toprağa giderim. Orayı vatan bellerim. Hâlbuki ben vatanımdan bir hafta bile uzak kalamam.”

Sonra devam ediyordu: “Gerekirse silahımı alıp dağa çıkarım. Sadece üç paralık peşmerge mi bunu yapıyor, ben niye yapmayayım?”

Işık hızıyla yaratıcılığı arttı Vatoz’un.

HCG’yi uğurböceği amblemli örgüt bayrağının altında hayal ettik (espriyi anlamayanlar bkz: YDH).

Piştovuyla tek başına oturuyordu.

Vatoz dedi ki, “Belki bir de Bilal Oğlan olabilir yanında şarkının sözleri gereği, ama başka tek Allah’ın kulu olacağını sanmam.”

Haklıydı, çünkü HCG’nin kurucusu ve genel başkanı olduğu, acayip demokrat muhafazakâr Türk sağı örgütünün bugüne kadar hiç üyesi olmamıştı, doğal olarak.

Ne diyordu HCG?

“Türk milleti anayasadan çıkarsa silahım alıp dağa çıkarım.”

29. Kürt isyanının bundan iyi bir izahı olamazdı herhalde.

PKK tam da aynı nedenle dağa çıktı zaten.

Yaşadığı toprakların anayasası Kürtleri bir kimlik olarak tanımadığı, yok saydığı için.

Nasıl hissediyordu HCG?

“Artık bu benim anayasam değil, bu coğrafya benim vatanım değil...”

PKK’yı oluşturan Kürtler de aynen böyle hissediyordu işte.

Beni inkâr eden yasayı ben de tanımıyorum...

Ne yapmayı düşünüyormuş HCG?

Bayrağının dalgalandığı, kendine Türk diyebileceği bir toprağa gitmeyi.

PKK da aynı şeyi düşündü.

Kendine Kürt diyebileceği, bayrağının dalgalandığı bir dağ başına gitti bu nedenle.

Kısaca HCG’nin ifadesiyle, Kürtler açısından “gerekti” ve silahı alıp dağa çıktılar...

Aslında kendisinin her türlü faaliyetine eşlik eden ırkçılığa öteden beri alışığız.

Sadece çok pis elense çekip, fena öpmezdi yani...

Aynı zamanda 1915’te yaşananlardan dolayı Ermenilerden özür dileyen aydınlar dolayısıyla aydınlıktan istifa eder, Türklerin aslında dünyanın en büyük soykırımlarına maruz kalmış milleti olduğuna dair yazılar döktürür, Kürtçenin bir dil olmadığını söyler, ara sıra tankların üzerine çıkmaya heves eder, ordunun derhal Suriye’ye girmesini ister, Roboski’den ölenleri ağır terörist ilan eder... ve bu böyle sürüp giderdi.

Çok takmazdım doğrusu yapıp ettiklerini.

Çünkü genç yaşta bakanlık filan yapmış bir Mülkiyeli olmaktan ziyade, mahallede ayaküstü her türlü siyasi geyik muhabbeti hizmetini veren bir bakkal amca hissiyatı uyandırırdı üzerimde.

Ama dedim ya, şimdi niyet ve heves ettim HCG’yi yazmaya.

Yok, yok heves değil aslında.

Bu kez bakkal amcanın geyiklerine terk edilemeyecek kadar hayati bir mevzu var önümüzde.

Dolunay günlerini yaşıyor memleket.

Maskeler teker teker iniyor.

Kimilerinin içindeki kurt adamlar dışarı çıkıyor.

Ve o kurt adamlar, memleket gençlerini çatıştırmak için ince ayar yapıyor.

Silahınızı alıp dağa çıkabilirsiniz Sayın HCG.

Saygı bizden, önden buyurun lütfen.

Dağa çıkın ama bu ülkenin çocuklarını mühimmat yapmaya sakın kalkmayın.

[email protected]