Kemal ÖZTÜRK
Sanırım Mesut Özil’in Alman Milli Takımı’nı bırakmasının asıl nedenini tam olarak anlayabilmiş değiliz.
Yine sanırım bunun münferit bir olay olduğunu ve bir süre sonra unutulacağını sanıyoruz.
Yanılıyoruz.
Sizi korkutmak istemem ama başka Mesut Özil vakalarına hazırlıklı olmalıyız.
Yine sizi korkutmak istemem ama daha kötü olaylar beklemeliyiz.
MESELE SANDIĞIMIZDAN CİDDİ
Mesut Özil gibi dünya markası olmuş, Alman milli takımını sırtlamış bir futbolcuya bile bu denli ırkçı muamele yapan bir toplumun; gücü, şöhreti, arkasında savunanı olmayanlara karşı neler yapabileceğini düşünün.
Irkçılığın tümü kötüdür ama Alman ırkçılığının ne kadar kötü olabileceğini tüm dünya İkinci Dünya Savaşı’nda gördü.
Avrupa’nın tıpkı İkinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi ırkçılık, yabancı düşmanlığı, içe kapanmacılık, ötekine düşmanlık, öfke, stres ve marjinalliğe doğru savrulduğunu herkes görüyor. Neden korkmuyorlar onu anlamıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Alman devlet medyasında, DW editörü kendi toplumunda yabancılara, özellikle mültecilere karşı yapılan kötü muameleye ne kadar şaşırdığını yazıyor. Ben de kendisine şaşırıyorum.
Zira Alman toplumunun ülkelerindeki tüm yabancılara, başta Türkler olmak üzere, ne kadar kötü davrandığını ve onları aşağıladığını hepsi biliyor. Sanırım çalıştığı medya organlarında yabancıların (özellikle Müslümanların) neden hiç yönetici olamadığını, “hak etmediler de ondan” diye açıklayacaktır.
YILLARDIR YAŞANAN IRKÇILIK ARTIK ALENİ YAPILIYOR
Bu yazıyı yazarken, feribotta karşımda oturan hanımefendi, ekrandan tanıdığı için birkaç soru soru sordu bana. Almanya’da yaşıyor. Ben de ona Mesut Özil konusunu sordum:
“Neden şaşırıyorsunuz ki? Biz yıllardır bu ırkçı davranışlarla karşılaşıyoruz. Kocamın yıllardır çalıştığı fabrikada terfi edememesinin tek sebebi, Türk olmasıdır. Sadece biz değil, tüm yabancılar Almanya’da aşağılanıyor ve düşmanca muamele ile karşılaşıyor.”
İki çocuğuyla birlikte, Türkiye’de tatil yapmaya gelen bu hanımefendinin söyledikleri tam olarak Almanya’nın gerçeği.
Sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın gerçeği budur.
Yabancıları sevmiyorlar, bir kısmı nefret ediyor, ellerinden gelse ülkeden kovacaklar, mümkünse ölmelerini istiyorlar... Yıllardır bu böyle, şimdi aleni olarak dillendiriyorlar.
BATI HİÇBİR ZAMAN “ÖTEKİNİ” SEVMEDİ
Batı hiçbir zaman “öteki” diye tanımladığı milletleri, dinleri, kültürleri ve fikirleri kabullenmedi, saygı duymadı, sevmedi.
İkinci Dünya Savaşı’nda bunun acısını çok çektiği için sadece demokrat, özgürlükçü, çok kültürlü, ötekine saygılı gibi gözüktü.
Bunun retoriğini çok iyi yaptı ama Batı toplumu hiçbir zaman bir arada yaşamak, demokrasi, çok dinli ve çok kültürlü hayatı kabullenmedi. Kabul etmiş gibi gözüktü sadece. Kanunlarda ırkçılık vb. davranışlar yasak olduğu için (Yahudi soykırımını inkar etmenin suç olması gibi) sessiz kaldı.
Şimdi Avrupa’daki sosyal medyaya bakarsanız, Yahudi düşmanlığı İkinci Dünya Savaşı öncesi seviyeye ulaşmış görünüyor. Yani kanunen suç olmasına rağmen insanlar bunu takmıyor ve açıktan anti-semitizm yapıyor.
Buradan da anlaşılacağı gibi, mesele Mesut Özil meselesi ve Türkiye meselesi değildir.
Mesele Avrupa’nın iki derin cinnetinin yeniden nüksetme eğiliminde olmasıdır.
1. Başka dinden olanları toplu sürgün
Avrupalı milletlerin yapmak istediği şey, 1492’de Endülüs’te cinnet geçirerek yaptıkları gibi, Avrupa topraklarındaki tüm Müslümanları ve Yahudileri ya öldürmek ya da buradan sürgün etmek (Reconquista).
Bunu üstü örtülü olarak ilk dillendiren Hollanda ve Avusturya’da gittikçe güçlenen ırkçı partiler oldu. Hatta Avusturya’daki iktidar partisi camileri kapatmak için harekete geçti bile.
2. Yeniden dünya savaşı
Avrupa’nın ikinci cinneti, 1938’da olduğu gibi, ekonomik krizlerini, dünya savaşı çıkartarak aşmaktır. Bunun için de ırkçılık ve marjinal partilere oy vererek gerilimi arttırıyor ve savaşı erkene almaya çalışıyorlar sanki.
AB ülkelerinin yarısından fazlasında ırkçı, şiddet eğilimli ve yabancı düşmanı partiler ya iktidara geldi ya da ikinci parti durumundalar şimdi. En geç on yıl içinde tüm AB ülkelerinde iktidarlar yabancı düşmanı partilerin eline geçecek.
KORKMALIYIZ, ÇÜNKÜ MİLLETLER CİNNET GEÇİRİYOR
Her iki davranış biçimi de devlet politikası değildir. Toplumsal bir cinnet halidir. Bu nedenle korkmalıyız. Devletler, toplumun istemediği bir şeyi kolay kolay yapamazlar. Israr ederlerse iktidardan düşerler.
Ama toplumun ısrarla istediği bir şeye devletler direnemez. Milletlerin savaş çığırtkanlığı ve şiddet eğilimi, devletlerin önünde duracağı bir şey değildir.
Önünde ya da sonunda milletler kendi istedikleri gibi ırkçı ve şiddet yanlısı iktidarları iş başına getirirler. Bugün Avusturya, İtalya, Macaristan’da olduğu gibi.
Felaket tellallığı yapmak istemem. Lakin görünen o ki, çocuklarımız ya da onların çocukları, Batı’nın yeni bir cinnetiyle karşı karşıya kalacaklar.
Sanırım meselenin sadece Mesut Özil ya da Türkiye olmadığı daha net anlaşılmış durumda. Tüm yabancılar, tüm başka dinden olanlar, hatta Avrupa’daki ikinci sınıf devlet ve millet muamelesi gören herkes tehlike altında.
Durum böyleyse, buna karşın dünyanın geri kalan kısmıyla bu cinnet haline karşı durmalı. Ne yapabiliriz, ne yapılabilir bunu da yarın tartışalım?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.05.2024
20.04.2024
20.04.2024
12.04.2024
25.01.2024
9.05.2022
7.04.2021
26.03.2021
19.03.2021
11.03.2021