Mümtazer TÜRKÖNE
Siyaset aşırı kişiselleştiği zaman, geleceği öngörmek için mecburen kişiler üzerine yoğunlaşmanız gerekiyor.
Toplumun, ekonominin, siyasetin temel dinamikleri kişilerde somutlaşıyor; bir tek kişinin tercihi her şeyi sollayıp ülkenin kaderini belirliyor. Hükümet'in ortak eseri olarak Ali Babacan'ın geçen hafta açıkladığı Orta Vadeli Program'ın kaderini Erdoğan'ın tutumunun belirleyecek olması gibi. Ekonomi kırılgan, yapısal reformlar şart. Ekonomi yönetimi dersini iyi çalışmış; ancak Erdoğan'ın etrafını saran Rantiyecileri aşmaları ve iki ucu pis değneği Erdoğan'ın eline tutuşturmaları gerekiyor. Bütün kamu kaynakları bu Rant Oligarşisi'nin aşırı verimsiz tekelinde iken ekonominin büyümesi, finans sektörünün kırılgan dengelerini koruyabilmesi imkânsız. Engel kim? Erdoğan. Demek ki ülkenin kaderi Erdoğan'ın iki dudağının arasında.
Peki Erdoğan'ın derdi ne? Yine mesele siyasetin kişisel boyutuna gelip takılıyor. Erdoğan gücünü korumak ve sürdürmek istiyor. Basiretli bir girişimcinin kâr peşinde koşması gibi, o da kaybetmekte olduğu gücün peşinde. Cumhurbaşkanlığı makamında oturup liderlik iddiasını sürdürebilmek için, anayasada yazılı olanların üzerine çıkıp fiilî bir güç alanı oluşturmak zorunda. Hâlâ partisinin lideri gibi, CHP, MHP ve HDP liderlerine lâf yetiştirmesi ve polemikler icat etmesi bu yüzden. Gücünü göstermek için rakibe ihtiyacı var. Gereksiz ve lüzumsuz boy gösterdiği parti mitingleri de bu yüzden. Muhtevası "devlet sırrı" olan Kırmızı Kitap'a Hizmet Hareketi'nin de dahil edileceğini iddia etmesi sırf polemik mevzuu icat etmek için. Ne de olsa açıklaması suç olan bir konuda koca Cumhurbaşkanı'na çıkıp da "yalancının!" veya "sıkıysa göster!" diyemeyeceğinizi biliyor.
Erdoğan'ın şiddetle bir rakibe ihtiyacı var. Meclis'teki muhalefet partilerinin liderleri bu ihtiyacı karşılayamaz. Eşit şartlarda değiller ve Erdoğan sıkışınca Cumhurbaşkanlığı'nın 16 yıldızlı forsunun arkasına sığınıyor. Öbür taraftan Erdoğan'ın kişisel temposunu tutturabilmek için rekabet edeceği ve kendini karşılaştıracağı boyuna uygun bir rakibe hemen şimdi ihtiyacı var. Kim bu rakip? Erdoğan'ın karizmasını geriletecek, ondan bir şeyleri söküp alacak, onun liderliğine rakip oluşturacak kim var?
Ahmet Davutoğlu değil mi? Erdoğan'ın Marmara Üniversitesi'nde yaptığı konuşmayı bu gözle değerlendirmeyi deneyin.
Davutoğlu'nun yıllarca talebelerine siyasî tarih derslerinde anlattığı konulara benzemiyor mu? Erdoğan'ın camdan yani ‘prompter'dan okuduğu bu ders konularını Davutoğlu amfilerde gözü kapalı defalarca anlatmıştır. Erdoğan düpedüz Davutoğlu'na öykünüyor, onunla rekabete girişiyor. Peki, becerebiliyor mu? Kişilere yüklediğimiz anlamlar üzerinden ülkenin kaderini bu soru belirleyeceği için cevap çok önemli. Bana kalırsa beceremiyor.
Meselâ Kut Zaferi'nin tarihi 7 Aralık 1915 değildir. Erdoğan'ın verdiği tarih kuşatmanın başladığı tarihtir, İngiliz Ordusu Halil Paşa'ya 29 Nisan 1916'da teslim olmuş ve bu tarih Cumhuriyet döneminde bile uzun süre Kut Zaferi olarak kutlanmıştır. Lawrence Cihan Harbi'nin magazin figürlerinden biridir; tarihçilerden ziyade casus hikâyesi peşinde koşanların merakını celbeder. Tarihten ders çıkartmak isteyen Lawrence yerine, Kut Zaferi'nden tam 40 gün sonra başlayan Arap ayaklanmasına ve bu ayaklanmanın lider kadrosuna eğilmelidir. Filistin hezimetinin arkasında bu ayaklanma vardır. Bugün Erdoğan'ın söz söyleyemediği Suud sülalesi ve Körfez'de teşrik-i mesai yaptığı refikleri işte bu lider kadronun torunlarıdır. Altınlar mı? İngilizlerin o gün dağıttığı altınların aynısını bugün işte bu adamlar dağıtıyorlar. Acaba kime dersiniz?
Konuyu fazla deşmeyelim; zira Davutoğlu'nun bu örtülü rekabetin farkına varması siyasî olarak pek yakışık almaz. Erdoğan hiç bilmediği konularda, sırf Davutoğlu'nu taklit etmek için konuşmaya devam edecekse, bu durum bize sadece Erdoğan'ın çabalarının istikametini gösteriyor. Hatırlayın cumhurbaşkanlığı seçiminde rakibi İhsanoğlu'nu yabancı dil bildiği için bile eleştirmişti; beceremezse çabası tahfife dönüşebilir. Kim bilir belki de becerir. Bize Erdoğan'ı yeni rakibine göre ölçüp-biçmek ve öngörülebilir hale getirmek düşüyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Çözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü?
30.12.2025 - Sürecin sahipleri, kiracıları
28.12.2025 - Sürecin saplanacağı bataklık
24.12.2025 - Siyasetin cinselliği
23.12.2025 - 299
21.12.2025 - Levent Gültekin vs yargı
21.12.2025 - İslâmî renkler: Fırsat mı, tuzak mı?
16.12.2025 - ABD, Suriye için neye karar verdi?
13.12.2025 - Suriye: Hem çok yakın, hem çok uzak
11.12.2025 - Yeni aşama başladı mı?
7.12.2025
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































GÖNÜL AYGÜN
Ali Bey konuyla çok ilgili olmadığınızı düşünüyorum. Çünkü Öğretmen Okulları Mezunları olarak her ilde toplantı çağrısını yaptık. Örneğin biz İzmirde toplandık. Çarşamba günü de bir koru oluşturmak üzere fidan dikeceğiz. Biz eski mezunlar hatırlıyoruz, merak etmeyin. Yeni öğretmenlerse neyi hatırlayacaklar ki? Saygılarımla...