Vahap COŞKUN
2013 yılında Türkiye siyasetine ağırlıklı bir etkide bulanan üç olay yaşandı: İlki, Kürt meselesini demokratik bir çözüme kavuşturma amacını güden sürecin başlaması ve bunun kamuoyuna deklere edilmesiydi. İkincisi, Gezi Parkı’nda başlayan ve zamanla ülke geneline yayılan olaylardı. Ve üçüncüsü de 17 Aralık’ta düğmesine basılan ve kısa bir sürede gündemin tek maddesi haline gelen rüşvet ve yolsuzluk operasyonuydu.
Kritik önem arz eden bu üç olayda da Kürt siyaseti, bence, doğru yerde durdu. Çözüm sürecine çok çabuk adapte oldu. Sürecin başında kendisine “AKP ile barış olmaz” diye akıl verenlerin baskısından kendini kurtarabildi. Demokratik çözümün ve siyasetin belirleyiciliğinin yanında durdu. Hükümetin hiçbir adım atmaması durumunda bile artık silaha dönülmemesi gerektiğini savundu. Öcalan’ın çözüm perspektifini topluma aktardı, tabandan yükselen bazı itirazları ikna etmeye çalıştı. İmralı ile Kandil arasındaki irtibatı sağladı. Bunları yaparken hükümete yönelik eleştirilerini dillendirmekten imtina etmedi, süreçte aksayan yönlere dikkat çekti, eksikliklerin giderilmesi için öneriler sundu. Kürt siyaseti, çatışmasızlık halinin siyasete açtığı imkânları iyi değerlendirdi ve en etkili aktörlerden bir haline geldi.
Gezi’de Kürt siyaseti
Gezi Olayları esnasında Kürt siyaseti, özellikle sol kesimler tarafından sertçe eleştirildi. Hükümet karşı çok büyük bir direnç meydana çıkmıştı ama Kürtler buna destek vermiyordu. Batı’da ilk defa Kürtlerin geçmişte ne yaşadıklarına dair bir hassasiyet oluşmuştu ama Kürtler bu sahaya çıkıp bu hassasiyeti beslemek yerine sahneden çekiliyordu. Bu, büyük bir hayal kırıklığıydı. Evet, ortada adına “çözüm süreci” denen bir şeyler vardı ama Kürtler muhayyel bir barış adına gözleri önünde kopan fırtınaya dönüp bakmıyordu. AKP’nin değirmenine su taşımak anlamına gelen bu siyaset, yanlıştı ve kabul edilemezdi.
Kanımca, bunlar haklı ve doğru haklı eleştiriler değildi. Bir kere Kürt siyasetinin olan bitene gözünü kapattığı yoktu. Haklı taleplerin arkasında duruluyor, polis şiddeti eleştiriliyor, hükümete taleplere kulak vermesi çağrısı yapılıyordu. Ama doğru, sokağa da inilmiyor, zaten ateşlenmiş olan sokakların üzerine benzin dökülmüyordu. Bunun haklı bir nedeni vardı: Kürt siyaseti, Gezi’nin sadece parktan ve sadece daha fazla özgürlük talep eden gruplardan müteşekkil olmadığını görüyordu. Bazıları devrim romantizmine kapılmışlardı, tüm analizleri parkla sınırlıydı. Oysa parkın dışında –tek motivasyonları AKP karşıtlığı olan- ulusalcı, darbeci ve özgürlük karşıtı birçok grup olaylarda başı çekiyordu. Bunlarla özgürlükçü bir siyasette birleşebilmenin olanağı yoktu. Nitekim gerek Öcalan ve gerek Demirtaş, Kürtlerin darbe heveslileriyle birlikte hareket etmelerinin beklenemeyeceğini söylediler, kitlelerini sokaktan uzak tuttular.
17 Aralık’ta Kürt siyaseti
17 Aralık’a gelince: Bu operasyonun çok haklı ve meşru bir temeli vardı. Yolsuzluk ve rüşvet gibi kimsenin duyarsız kalamayacağı bir sebep üzerinden ilerliyordu. Kürt siyaseti, öteden beri, yolsuzluklar konusunda milletvekili dokunulmazlığı dâhil her türlü hukuki zırhın kaldırılmasını ve herkesin hesap vermesi gerektiğini savunuyordu. Dolaysıyla hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan hükümete karşı agresif bir politika izlemesi beklenirdi.
Böyle olmadı; Kürt siyaseti yeri göğü inletmedi. Zira resmin tamamının farkına vardı. Söz konusu olan salt bir yolsuzluk operasyonu değildi. Zamanlaması, yapılma tarzı ve arkasındaki gücü dikkate alındığında operasyonun gayesinin, ülkeyi yolsuzluklardan temizlemekten ziyade, siyaseti tanzim etme olduğu açıktı. O halde bu iki boyutu gözeten bir siyaset izlenmeliydi. Kürt siyaseti de öyle yaptı. Bir taraftan, yolsuzluk konusunda ilkesel bir tutum aldı ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasını gerektiğini savundu. Diğer taraftan ise, siyaset dışı yollarla siyasete yön verme çabalarına karşı çıktı, demokratik siyasetin savunuculuğunu üstlendi.
Kürt siyasetin yürüttüğü bu siyaset, aynen Gezi’de olduğu gibi, bazı kesimleri rahatsız etti. PKK ve BDP barış sürecini pamukla sarıp sarmalayıp abartmakla, AKP’ye karşı bir tutum geliştirmemekle, AKP’yi zora sokacak eylemlerden özenle uzak durmakla eleştirildi. Bunun yanlış olduğu, içte ve dışta meşruiyetini kaybeden AKP’nin artık bir belirleyici aktör olmaktan çıktığı ve Kürtlerin de bunu durumu gözeterek AKP ile ilişkisini yeniden gözden geçirmesi gerektiği belirtildi. Aslında dolambaçlı yollara saparak anlatılmak istenen aslında basitti: AKP ile bu süreç yürümezdi, Kürt siyaseti de bunu görmeli, AKP’ye dişini göstermeli ve sürece bir son vermeliydi.
“PKK’ye ‘şiddete dön’ mü diyelim?”
Ancak Kürt siyaseti bu tür eleştirilerin arkasındaki gayeyi gördü ve bunlara yüz vermedi. Selahattin Demirtaş, “AKP yolsuzluğa battı diye çözüm sürecini bitirmemizi isteyenler var. PKK’ye ‘şiddete dön’ mü diyelim?” diye soruyordu bir açıklamasında. AKP ile siyasi alanda sonuna kadar mücadele edeceklerini ama PKK’ye asla “Haydi savaş başlat”demeyeceklerini belirten Demirtaş ekliyordu: “Bunu ahlaki de bulmayız. Süreç ve diyalog kopmasın. Çünkü onun dışındaki alternatif silah ve savaştır.”
(http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/25201/Demirtas___Cozum__icin_Pisligi_Ortmeyiz.html)
Öcalan ise son mesajlarında çok daha net ve keskin bir yaklaşım ortaya koydu. Çözüm sürecine karşı içeriden ve dışarıdan hoşnutsuzlukların olduğunu, bazı güçlerin sürece karşı bir darbe sahneye koymak istediklerini belirten Öcalan, son yaşanan hadiseleri de bir darbe girişimi olarak yorumluyor. Ve bu girişimin de kesintisiz bir şekilde devam edeceğini söylüyor.
Öcalan’a göre, ABD’yi devre dışı bırakarak Kürt meselesinde diyalog yöntemini kullanması AKP’nin en büyük günahıdır. Bu nedenle AKP’yi götürmek istiyorlar. Yolsuzluk operasyonu hükümeti saldırıya açık bir hale getirdi, paralel yapılanmalara da hamle yapabilmek için meşru bir alan açtı. Bunun üzerinden hem AKP’ye hem de çözüm sürecini hedef alan bir darbe planlandı ve yapılmak istendi. Öcalan, bunu gördüklerini ve darbeye karşı duracaklarını ifade etti:
“Sürecin içinde ve dışında olan herkesin bilmesi gereken iki önemli hususu belirtmek isterim: Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır. Ancak demokratik çözüm sürecine gönülsüz ve kavrayışsız yaklaşanlar da bilmelidir ki, bu ateşi söndürmenin tek yolu demokratik barışı biran önce gerçekleştirmektir.”
(http://www.islahhaber.com/news_detail.php?id=46800&utm_source=dlvr.it&utm_medium=twitter)
Darbe karşıtlığından kaynaklı hayal kırıklığı
Kürt siyasetinin bu açık darbe karşıtlığı iki grupta hayal kırıklığına sebebiyet verdi: İlki, siyasete müdahale edebilmenin yollarını arayanlardır. Yolsuzluklar patlamış, yargı ve emniyet birbirine girmişken bir de Kürtler sahaya inse ve çatışmalar başlasa, bu, hükümeti götürmek için isteyenler için muazzam bir imkân oluştururdu. İkincisi ise, kendi siyasi önceliklerini Kürtlere kabul ettirmek isteyenlerdir. Bu grup, Kürt siyasetinin yakınında konuşlanıyor ve baş düşman bellediği AKP’ye karşı Kürtleri alan çıkartmayı hedefliyor. Bunu yaparken de, Kürtlerin taleplerini değil, kendi amaçlarını ön plana çıkarıyor ve bu Kürtlerin de buna uygun hareket etmesini istiyor.
Fakat Kürt siyaseti, bu iki grubun da hevesini kursağında bıraktı. Zira hem darbe koşullarının yaratılmasını sağlamaya çalışanlara açıktan cephe aldı, hem de mutlak AKP karşıtlığından mustarip olanlara prim vermedi. Bunun yerine bir yandan süreci ilerletme kararlığını gösterdi, diğer yandan da kendi gündemindeki amaçlarını gerçekleştirmeye odaklandı. Hem kendileri, hem de Türkiye için doğru olanı işaret eden bu akılcı ve sağduyulu tercih sayesinde Kürt siyaseti, bu hengameden güçlenerek çıktı.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları




















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025