Yıldıray OĞUR
Yeni bir yıla umutla girmemek için elde çok fazla sebep var. Belki de bu kez yıla umutla girmemek vicdanının, ahlakın gereği.
Dünya tarihinde gelmiş geçmiş insanlar içinde muhtemelen en çok çocuk cesedi görmüş insanlar, 2023 yılında yaşayan, elinde bir akıllı telefon olan ve Gazze diye bir yerde olan bitenlere bakmasını engelleyecek kadar duyarsızlaştırıcı önyargıları olmayan insanlar olabilir.
Türkiye’de yaşayan bizler içinse 2023 Cumhuriyet’in 100. yılını bile kutlamaya derman bırakmayan bir yıl oldu.
Belki de bu hevessizliğin sebebi Cumhuriyet’in geri kalan 99 yılı herkes için o kadar da kutlanılası geçmemesidir.
2023, bu coğrafyanın en kadim şehri Antakya’nın ve komşu 6 şehrin yıkıldığını, 50 bin insanın, önemli bir kısmının da çaresizlik içinde enkazlarda kurtarılmayı beklerken hayata veda ettiğini, milyonlarca insanın çaresizce geçen günlerin sonunda yaşadıkları şehirlerden göç ettiğini görerek başladı.
Elimizden hiçbir şey gelmedi.
Sonra seçimler oldu. Tam ortadan ikiye bölündük. Birbirimizden delicesine nefret ettik. Hatta bir kısım insan depremzedelerden bile nefret etti.
İktidar yanlıları isyan eden depremzedelerden, muhalifler şükreden depremzedelerden nefret etti.
En kötüsü de bütün bu trajedileri, özellikle 50 yaşın altında olan insanlar ömürlerinin en yoksul, en parasız günlerinde yaşadı.
Kiralar maaşların iki misline fırladı. Bir kahve içmek lükse kaçtı.
Artık pek de kimsenin umurunda olmayan demokrasi, ifade hürriyeti, hukuk devleti irtifa kaybetmeye devam etti.
Ama bütün bunlar 21 yıllık iktidarı değiştirmeye yetmedi.
Aşırı ümitler, aşırı hayal kırıklıklarına neden oldu.
Hayal kırıklığı nefrete döndü, nefret muhalefeti darmadağın etti, Altılı Masa’dan geriye masanın cıvataları bile kalmadı.
Muhalefet bu hayal kırıklığıyla suçu yarışa iktidarla denk girmelerini sağlayan ittifaklara çıkardı. Sadece Altılı Masa değil, ittifak fikrinin kendisi, geri adım atma, taviz verme, pazarlık yapma gibi hasletler tukaka edildi.
Dışarıya açılma devri yerini içeriye doğru kapanmaya, özüne doğru çekilmeye bıraktı.
CHP, daha sol, daha CHP’li oldu. Seçim yenilgisinin suçu muhafazakâr partilere kaptırılan vekilliklere, helalleşmelere, açılımlara çıkarıldı.
İYİ Parti, hür ve müstakiliğini ilan etti, laik-milliyetçi çelik çekirdeğine doğru büzüldü.
HDP ya da DEM Parti daha fazla Öcalan diyen, daha selam verilmesi zor bir parti oldu.
Muhafazakarlar ne olursa olsun AK Parti etrafında toplanınca, Gelecek-Saadet, DEVA Partileri büyüyemedi.
Onların yerine aşı olursan beş kollu çocukların doğan diyen Yeniden Refah Partisi büyüdü.
Merkez sağa açılan İYİ Parti, oy kaybederken, işkenceci savunan, mülteci karşıtlığını Arap düşmanlığına çevirmiş Zafer Partisi büyüdü.
Muhafazakarlara açılan CHP’nin kesmediği Kadıköylü, Çankayalı, Karşıyakalı geleneksel CHP’li seçmenden bir kısmı soluğu Türkiye İşçi Partisi’nde aldı.
İktidarın medyadan hukuka uzanan kesintisiz gücü karşısında pasif kalmak dışında çaresi olmayan ana akım muhalefet heyecan vermezken, radikal fikirler, kesimler, partiler güçlenmeye başladı.
Seçimin ardından en çok izlenen Youtube kanalının ağzını bozmuş, Şeyh Said’e küfrederken Hitler öven bir gazeteci olması da bunun sonucu.
Türkçü, ırkçı gençlik yapılanmaları ortaya çıkıyor, yeni nesil gündemi göçmenlere maymun, CHP’ye PKK’lı, geri kalan herkese FETÖ’cü diyen sosyal medya kahramanlarından takip ediyor.
En makul muhalifler bile bir zamanların sağcıların “Kızıl Komünisti” gibi bütün kötülüklerin arkasında Müslümanla eşit olarak kullandıkları “siyasal İslamcıları” buluveriyor.
Nefretin yarattığı zihinsel tembellikle kutuplaşmanın ateşi her gün harlanıyor.
AK Parti iktidarının irrasyonellikleri karşısındaki çaresizlik, bir zamanların demokrat insanlarına bile bunların hakkından Atatürk gelmiş dedirtiyor, hem insan hakları, hukuk, demokrasinin yokluğundan şikayet ederken Atatürk’ün devrimci yöntemleri övülüyor. Hatta hızını alamayanlar övgülerine 28 Şubatçı komutanlarla devam ediyor, yakın tarih yeniden yazılıp askeri vesayetten bir denge denetim mekanizmasıymış gibi bahsediliyor.
Tabii bu öfke krizlerinden zamanında başörtüsü yasağına karşı çıkmış, askeri vesayetle mücadele etmiş entelektüeller de nasibini alıyor.
Seçim yenilgisi öğretici olmak bir tarafa nefreti artırıyor, muhalefeti radikalleştiriyor.
Muhalefet radikalleştikçe, oklar iktidardan iktidara destek veren büyük kitlelere çevrilince, iktidar terör, ayaklanma, din düşmanlığı kartlarından istediğini açıp seçmenini konsolide ediyor, seçimler bir varlık yokluk mücadelesine dönüyor, kültür savaşı düğmesi her an el altında tutuluyor.
Ve bu kısırdöngüde şimdilik demografik olarak daha kalabalık olan muhafazakarlar iktidarda kalmaya devam ediyor.
2024’de yerel seçimler bu denklemi bozacak gibi görünmüyor.
Muhalefet parçalı, ittifak siyaseti demode bulunuyor, kapsayıcılık ayıplanıyor, radikallik övülüyor.
Muhalefetin hedefi mümkün olduğunca çok büyükşehri elde tutmakla sınırlı. Bu kez motive olan kaleleri yıkmak için saldıran iktidar.
Sonuç ne olursa olsun, muhalefet için en iyi sonuç bugünkü kazanımları korumaktan fazlası olmayacak.
Daha sonra da Türkiye seçimsiz dört yıla girecek.
Bu dört yılda dünya daha da sahipsiz, karmaşık olacak. Gazze’ye bakanlar, Türkiye’nin dertlerinin büyük olmadığını düşünecek. İstikrar, devlet, din demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerinden daha fazla risk altında bulunacak.
Batı bir demokratikleştirici referans olmaktan iyice çıkacak. Hatta muhtemelen Batı artık Türkiye’yle uğraşmaktan tümüyle vaz geçecek. Hatta pragmatik ilişkiler kurmak isteyecek.
Belki sandıklardan çıkacak Trump, Le Pen gibi liderlerle “Biz kötüyüz de Batı mı iyi” fikri daha itibarlı hale gelecek.
Bu arada hem iktidarda hem muhalefette artan milliyetçilik komada olan PKK’ya cansuyu olabilir. PKK ölmemek için direndikçe Türkiye siyasetinin tepesinde terör kılıcı daha fazla sallanabilir.
Her şartta Türkiye’de demokrasiyi, hukuku savunmak daha az itibarlı bir işe dönecek. Maliyeti daha da ağırlaşacak.
Hukuk ve demokrasi için yapılacak en pratik iş iktidara bunun için ricacı olmak olacak.
AK Parti içindeki dengeler ve güç mücadeleleri, muhalefet-iktidar mücadelesinden daha sonuç alıcı olacak.
İktidar koalisyonunu çatlayabilecek krizler de Türkiye’yi gerebilir.
Sinan Ateş cinayetinin üzerine gitmek için atılmış bir adım, Türkiye’yi AK Parti-MHP kapışmasının ortasında bırakabilir.
Bu dört yılda en büyük sınavı ise muhalefet verecek.
Muhalefet kendi içine, kendi doğrularına doğru çekildikçe büyüyecek mi küçülecek mi?
Son Suudi krizi gibi histeri krizleri, popülist milliyetçi fırsatçılıklar bu işlerin “kralını yapmış” iktidar karşısında işe yarayacak mı?
Belki de yerel seçimlerden dört yıl muhalefeti götürecek enerji kaynağı çıkmayacak ve muhalif alandan, siyasetten insanlar çekilecek.
Muhalefet dar bir radikal grubun eline geçecek.
İktidar sadece parmağıyla onları göstererek yeni seçim zaferine hazırlanacak.
Muhalefet küstüğü ittifaklara geri dönecek, yeniden kapsayıcı olmaya mı çalışacak? Yoksa kutuplaşma siyasetinin diğer cephesinde mi mevzilerini kazacak?
Peki iktidar seçimsiz bu dört yılı nasıl geçirecek? Dört yıl sonraki seçim için kutuplaştırma ateşinin arada harlayarak mı, yoksa boş bulduğu meydanı reformculuk, kapsayıcılık için kullanarak mı?
Çoğunlukla karamsar ama cevapları üzerinde düşünmemiz gereken yılbaşı soruları bunlar.
2024’de siyaseti bu sınavlar bekliyor.
Bu sınavın sonucuna göre 2025’e bambaşka bir muhalefetle ya da varlığı ve yokluğu belli olmayan bir muhalefetle de girebiliriz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025