Yıldıray OĞUR
Demokratik tövbeler bozuldu mu?
15.06.2019
1348
Dünkü Karar’daki Taha Akyol’un ‘Cehennem’in Dibine’ başlıklı yazısı İslam ve demokrasi meselesi üzerineydi. Bir süredir yine Karar’da Mehmet Ocaktan da aynı mesele üzerine yazıyor.
Aslında yıllar sonra İslam ve demokrasi üzerine yeniden yazılıyor demek daha doğru.
Çünkü 80’ler ve özellikle 90’ların en popüler tartışma konusuydu bu.
O yıllarda başlığında “İslam ve demokrasi” geçen onlarca kongre, konferans, panel düzenlenmiş, bu konuyu dergiler kapak yapmış, üzerine kitaplar yazılmış, yeni çıkan özel televizyonlarda sabahlara kadar “İslam ve demokrasi birlikte yaşayabilir mi?” “Demokrasi İslam’la bağdaşır mı?” sorularına cevaplar aranmıştı.
Tartışmalar bir akademik ya da entelektüel merakın sonucu ortaya çıkmamıştı.
Siyasi ve sosyal gerçeklik bunun konuşulmasını dayatmaktaydı.
80’lerle dindarlar şehirleşmeye, kamusal alanda görünür olmaya başlamışlardı. İslami hareketler, cemaatler büyüyor, İslami kesim medyada ve entelektüel hayatta önemli bir varlık gösteriyor ve tabii Refah Partisi yükseliyordu.
80 sonrası tüm dünyada da benzer bir trend vardı. İslami hareketler yükselişe geçmiş, iktidarları zorlamaya başlamıştı. O gün İslami hareketler Türkiye’de ve dünyada laik ve otoriter devletlerin karşısında muhalif ve direnen hareketlerdi.
Bu atmosfer içinde 1984 yılında ilk cildi yayınlanmış Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın Anahatlarıyla İslam Hukuku kitabından dünkü yazısında Taha bir paragraf alıntılamış. Yazıyı henüz okuyamayanlar için o paragrafı tekrar alıntılayalım:
“Hususi hukukun hemen her branşına ait geniş ve derin araştırmalar yapılmış, bilgiler verilmiş olmasına rağmen kamu hukukunun konumuz olan branşına ait eser ve bilgiler oldukça mahduttur. Bunun en önemli sebebi Hz. Peygamber’den otuz yıl sonra başlamış olan saltanat ve istibdadın, bu bahisleri serbestçe işlemek, gerçeği çekinmeden söyleyip yazmak için gerekli fikir hürriyetine meydan vermemiş olmasıdır. Birçok İslam bilgininin yalnızca fiili muhalefetleri yahut zalim sultanlara karşı tarafsızlıklarını muhafaza etmek istemeleri karşısında çektikleri işkenceler bu baskı rejiminin bir başka delilini teşkil etmektedir.” (Anahatlarıyla İslam Hukuku, I, s. 165-166)
Paragraftaki İslam tarihi analizi, 19. yüzyılda Yeni Osmanlılar’ın Tanzimat istibdadı karşısında hürriyetçi, meşruiyetçi İslam ve siyaset yorumlarından farklı değil.
Her ikisi de benzer zorlukların ve ihtiyaçların içinden dillendirildiği için bunda şaşılacak bir şey de yok.
Aslında o yıllarda sadece Karaman değil, bugün siyasette aktif görevlerde olan, gazetelerde yazıp çizen pek çok İslami entelektüel ve siyasetçi de İslam’ın böyle hürriyetçi ve otorite karşıtı bir yorumunu savunuyordu.
O yıllarda Türkiye’deki İslam ve demokrasi tartışmalarının iki cephesi vardı.
Tartışmaların bir tarafında ‘İslam ile demokrasi asla uyuşmaz, günün sonunda Müslümanlar şeriat ister, bunlara asla inanılmaz’ diyen, neredeyse dindarlara asla değişmez, genetik ontolojik bir gerilik atfeden katı laikler duruyordu.
Onların karşısında ise İslam’ın demokrasi ile uyumlu olduğunu söyleyen, Medine Vesikası’ndan , Veda Hutbesi’nden örnekler veren, başörtüsünü bile “mini etekliler” karşılaştırmalarıyla liberal argümanlarla savunan dindar siyasetçiler, entelektüeller ve kamusal aydınlar bulunuyordu.
Tabii şimdi bir kısmı hapiste, bir kısmı sürgünde bazıları da dışlanmış olan liberal ve sol demokrat entelektüeller de statükoya karşı dindarların siyasal ve sosyal taleplerinin yanında duruyor, onların beyanına itimat ediyor, toplumsal değişime şans tanıyordu.
Özellikle 1994’de Refah Partisi’nin büyükşehir belediyelerini kazanmasından sonra bu tartışmalar alevlendi.
1997 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Demokrasi Sempozyumu düzenlemiş, gazetelerde çıkan haberlere göre ev sahibi olan Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, sempozyumu Şerif Mardin, Doğu Ergil, Mehmet Ali Kılıçbay gibi hocalarla birlikte izlemiş, gazetecilerin soruları üzerine DEP’in kapatılmasına destek veren partisini demokrasi açısından eleştirmişti.
O yıllarda İslam ve demokrasi meselesinin en çok konuşulduğu mecralardan biri de bugün katılanların arşivlerden adlarını sildirmeye çalıştığı Abant Platformu’nun toplantılarıydı.
O günlerde muhafazakar ve laik kesimden neredeyse herkesin en az bir kere davet edildiği ya da katıldığı bu toplantıların en hararetlilerinden biri 2000 yılında yapılmıştı.
Toplantıda, Fazilet Partisi’nden ayrılmış ve bir yıl sonra AK Parti’yi kuracak kadroların önde gelenleri de hazır bulunuyordu.
“Demokratik Hukuk Devleti” başlıklı toplantının sonuç bildirisine İslam’ın demokrasiyle uyumlu olduğunu söyleyen bir cümlenin eklenme önerisi büyük tartışmalara neden olmuştu.
Cümleye itiraz edenlerden biri de laiklik ve İslam’ın demokrasi ile uyumu tezine karşı çıkmış Prof. Hayrettin Karaman’dı.
Ama Karaman, bir fıkıh alimi olarak bu cümleye itiraz ederken, siyaseten mevcut şartlarda birlikte yaşamanın yolunun demokrasi olduğunu söylüyordu.
Hatta o toplantıda bir adım daha da ileri gitmiş ve başta İslami camia olmak üzere her kesimi “demokratik tövbeye” çağırmıştı:
“Bütün kesimlerin bir demokratik tövbeye ihtiyaçları vardır. Yani sadece İslamcılar değil, bu ülkede bir çok ideoloji mensubu karşı tarafı bastırarak, susturarak, gerekirse imha ederek kendi değerlerini hakim kılmak istemiştir. Bunu ortaya koyalım efendim, bunu komünistler de İslamcılar da istemiştir. İslamcılar bundan vazgeçer mi? İslamcılar tövbe eder mi, mümin tövbe eder mi? Bu soruyu da buraya koyayım. Madem ki burada açıklıktan bahsediyoruz, bunların açıklıkla ortaya konması lazım, Müslümanlar ya da İslamcılar öyle laflar etmişlerdir ki, sadece laf etmekle kalmamışlardır, bazı örgütlenmeler ve bazı faaliyetler öyle gelişmiştir ki, samimi olan başka ideoloji mensuplarının korkmasına zemin hazırlanmıştır. Böyle bir korkunun makul zemini de vardır. Yok değildir, bunu ortaya koymak lazım. Bütün kesimler hepsi birlikte varolarak nasıl yaşayabilirler? sorusunun cevabını aramak gerekiyor. Hepsinin tarzlarını olabilecek azami özgürlükler içerisinde nasıl yaşayabileceklerini ortaya koymamız gerekiyor. Bu hak ve özgürlükler yaşanırken, ülkenin halkı ve toprağıyla bölünmez bütünlüğünün nasıl kurulabileceği konusunun konuşulup formüllerinin oluşturulması icap eder.”
İşte AK Parti de 90’lardan itibaren yapılan bu İslam ve demokrasi tartışmalarının birikimi üzerine, demokratik tövbeler edilerek kuruldu.
Kendini “Muhafazakar demokrat” olarak adlandıran parti 2004 yılında Uluslararası Muhafazakarlık ve Demokrasi Sempozyumu düzenlemiş, sempozyumda konuşan Başbakan Erdoğan’ın “din adına parti kurmak topluma ve dine kötülük” sözleri o günlerde manşetlere çıkmıştı.
Bugün AK Parti, tek parti iktidarının 17’inci yılında.
Türkiye’ye özgü Başkanlık sistemiyle bütün kurumlara hakim, ona muhalefet etmenin, fikirlerini özgürce söylemenin imkanları da epey daralmış durumda.
İşte bu şartlarda Prof. Dr. Hayrettin Karaman önceki gün Yeni Şafak’taki köşesinde “Doğrucu Davut olmak” başlıklı bir yazı yazdı.
Yazı aslında başlığına ters biçimde, yöneticilerin yakın çevrelerinde kendilerine itiraz edecek, gerçeği söyleyecek danışmanlar ve yardımcılar bulundurması gerektiğini, yayınlandığı gazete açısından da cesurca bulunabilecek cümlelerle savunarak başlıyor.
Ama daha sonraki satırlardan Karaman’ın bu itiraz hakkını herkese tanımadığını anlıyoruz:
“Yazıya böyle başladım ama asıl maksadım, yalnızca doğruyu söylemenin yetmediği ve her zaman caiz olmadığı, doğru olmanın yanında bir de hikmet unsurunun bulunma zaruretine işaret etmek idi. Söz doğru olacak, ama doğru söz yerinde, zamanında, faydadan çok zarara sebep olmadığında söylenecek ki, hikmetli de olmuş olsun. Islaha, hakkın yerini bulmasına, yanlışın düzeltilmesine… faydası olmadığı halde düşmanın, zalimin, kötü niyetli kimselerin işine yarayacak doğruyu söylemek fazilet değildir; nefsi şişirebilir, alkış da alabilir ama hayırlı sonuç doğurmaz; bunu yapanların sorumlu olacaklarını hesaba katmaları gerekiyor.”
1984 yılında dünyada ve Türkiye’de İslami hareketler güçsüz ve muhalefetteyken, İslam’da kamu hukukun neden gelişmediğini “saltanat ve istibdadın, bu bahisleri serbestçe işlemek, gerçeği çekinmeden söyleyip yazmak için gerekli fikir hürriyetine meydan vermemiş olması” na bağlayan Prof. Karaman, muhafazakar bir partinin iktidarının 17’inci yılında fikrini değiştirmişe benziyor.
Hz. Peygamber’den 30 yıl sonrasını bile “Gerçeği çekinmeden söyleyip yazmak için gerekli fikir hürriyetine meydan vermeyen istibdat rejimleri” diye eleştirmekten, 35 yıl sonra “kötü niyetli kimselerin işine yarayacak doğruyu söylemek fazilet değildir” fetvası vermeye...
Belki de artık “bütün kesimler birlikte var olarak nasıl yaşayabilirler?” sorusuna bir cevap aramaya da, “karşı tarafı bastırarak, susturarak, gerekirse imha ederek kendi değerlerini hakim kılmak” anlayışını eleştirmeye de ihtiyaç kalmamıştır.
Halbuki İslam tarihinde eleştirdiği dönemlerde de aynı şeyler yaşanmıştı.
Her devirde doğruyu söylemenin zamanı olmadığını, faydadan çok zarara sebep olacağını, düşmanın, kötü niyetlilerin işine yarayacağını söyleyenler çıkmış ve o doğru sözler söylenememişti.
Bugün de iktidara yönelik eleştirilerin karşısına benzer sözlerle çıkılıyor.
Başkaları için adalet istemek “eziklik”, karşı taraftan birinin hakkını savunmak “yaranmaya, alkış almaya çalışmak” deniyor, en düşük profilli eleştirilerin arkasında ise “bir karın ağrısı ya da şahsi mesele” aranıyor.
Halbuki derdi bunlar olan biri için bu kadar riske girmenin anlamı yok. Daha fazlasını güçlü bir iktidarın yanında durarak elde etmek zaten mümkün...
Ama artık eleştirecek bir şey olmadığını söyleyemeyenler, seslerini de yükseltemeyenlerin birinci gündemi, iktidara yönelik içerden eleştirileri ve seslerini yükseltenleri itibarsızlaştırmak.
Böylece kendi suskunluklarını da meşrulaştırmış oluyorlar.
Zaten susmak için her zaman geçerli bir bahane de var.
Karşı tarafın mutlak kötülüğü, “konuşmanın, itiraz etmenin zamanı değil”in değişmez bahanesi.
Adalet itirazları da daha ulvi maslahat gerekçeleriyle bastırılıyor.
Karşıt fikirlileri, sizden farklı dini ya da siyasi görüşleri olanları; kendilerinden doğru sözün bile sakınılacağı “düşmanlar”, “kötü niyetli kimseler” olarak görünce de zaten ortada konuşmanın, birlikte yaşamanın, siyasetin ve demokrasinin asgari koşulları da kalmıyor.
Sadece kendi mahallesinden, sadece kendi fikrinden, inancından olanlara karşı sorumluluk ve doğruyu söyleme yükümlülüğü duyan kapalı devre bir ahlak standardı da bir toplumu sadece çürümeye ve kutuplaşmaya götürüyor
Tam da 80’ler, 90’larda böyle bir çürüme ve kutuplaşmayı aşmak için dindarlar ve demokratlar yıllarca, saatlerce İslam ve demokrasi meselelerini tartışmışlar, birlikte yaşamanın ortak zeminini aramışlar ve pek çok müşterekte de anlaşmışlardı.
O demokratik tövbeler bu kadar kolay bozulmamalıydı...
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları













































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025