Ali Saydam
Devletin temeli milli kültür ise; millî kültürün temeli de millî dildir. İlk kez Oktay Akbal'ın öykü kitabının adı olarak kullandığı bilinen sonraları da her türden bozulmadan söz ederken genel bir tanım olarak kullanılan o ünlü sözü hatırlamanın tam da sırası:
"Önce ekmekler bozuldu”…
Eğer bir milletin dili bozulmaya başladıysa, bu domino taşı efekti ile pek çok şeyi devirir ve yozlaştırıp yok edebilir.
Ne hazindir ki, millî kültürümüz ile ilgili tam bir temel mutabakat sağlayamadığımız gibi, dilimizin kullanımında da ciddî sıkıntılar var.
Mesela şu uzmanlarının bile şapka dediği düzeltme işareti meselesi var. Dangalağın biri kafasına göre bir sözlük çıkarmış ve içine de yazmış: “Türkçe'de şapkalar kaldırıldı!”
İşin daha da ilginç yanı, şapkaları kaldıran ve bazı 'ilerici ecnebî'aydınların referans aldıkları o sözlükte L ve J harflerinde herhangi kelime yoktu. Bu harflerin başlaması gereken sayfalara şöyle bir not düşülmüştü:
“Türkçe'de L harfi (ya da J harfi ile) başlayan kelime yoktur!..”
Tut kelin perçeminden…
Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen bu tevatür son bulmadı. Üniversitede, hem de iletişim fakültelerinde hâlâ sıklıkla duyarım: “Hocam Türkçe'de şapkalar kalktı ya!..” Ajanslarda ve medya kuruluşlarında da değişen bir şey yoktur: “Ali Bey, Türkçe'de şapkalar kalktı!..”
Öylesine akılda kalıcı bir tonlamaydı ki, hâlâ kulağımdadır… Yanı sıra “Amma geride kalmışsın sen!” imasını da içinde taşıyordu…
Yanıt olarak diyordum ki: “Hadi bir dergiye ya da gazeteye, 'Bilmem ne holding kârı seviyor', diye başlık atın ve düzeltme işareti kullanmayın bakalım!..”
Türkçe'de yazım kuralları konusunda TDK'ya bakacaklarına kendilerini Windows'un Office programlarının yanlışlarla dolu kelime işlem uygulamalarına terk eden tembellerin de yatacak yerleri yoktu.
Oysa yapacakları çok basit. Hepi topu, Türk Dil Kurumu'nun iki ciltlik Büyük Türkçe Sözlüğü'nün ilk 45 sayfasını okuyacaklar. Ya da http://tdk.gov.tr'de “Yazım Kuralları”na bakacaklar. Arkadaşların hayatını kolaylaştıralım ve düzeltme işareti ile ilgili kuralları, buraya aktaralım:
1. Yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur: Adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren); aşık (eklem kemiği), âşık (vurgun, tutkun); hal (sebze, meyve vb. satılan yer), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); rahim (esirgeme), rahîm (koruyan, acıyan); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu) vb.
2. Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelimelerle özel adlarda bulunan ince g, k ünsüzlerinden sonra gelen a ve u ünlüleri üzerine konur: dergâh, gâvur, karargâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım; mahkûm, mezkûr, sükûn, sükût vb. Kişi ve yer adlarında ince l ünsüzünden sonra gelen a ve u ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır: Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki, Selânik vb.
3. Nispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır: (Türk) askeri ve askerî (okul), (İslam) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar), (Atatürk'ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) vb.
Nispet eki alan kelimelere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır: Millîleştirmek, millîlik, resmîleştirmek, resmîlik vb.
İşte hepsi bu…
Öğrenin şunu ve Türkçe'de şapkalar kalktı diyenlerle dalganızı geçin…
Bir de şu İngilizce'deki 'Future Continuous tense' denen zaman kullanımın neredeyse birebir Türkçe'ye tercüme edilerek kullanılması var ki; tadından yenmez… Eğer bu konuda önlem alınmazsa dilimize yerleşiverecek. 'I will be waiting for you / Seni bekliyor olacağım' şeklinde kullanılıyor. Oysa Türkçe'de böyle bir zaman yok. 'Bekleyeceğim', denir bizde.
İş dünyasında, hele de İngilizce'nin etkisi altındaki aydın(!) kesiminde ne kadar yaygın tahmin edemezsiniz. Türkçe'de olmayan bu zaman türünü kullanma alışkanlığı, TV sunucularına da sirayet etmiş… Yakında, “Sürekli Gelecek Zaman” adıyla, bu yeni zaman türü, örnekleriyle birlikte 'galat-ı meşhur' haline geliverirse şaşırmayalım.
Türkçe'nin kullanımı önemli mi?
Evet önemli… Hem de çok…
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019