Alper GÖRMÜŞ
Cuma günü, “laik aydın cinayetleri” dosyalarının yeniden açılmaya başladığı şu günlerde,Hürriyet’in muhtemel dezenformasyonlara karşı çok dikkatli olması gerektiğini yazmıştım.
Çünkü bu cinayetlerin en fazla ses getiren üçünün (Hablemitoğlu, Kışlalı, Mumcu) “made in irtica” değil de “made in devlet” olabileceğine dair güçlü işaretlerin ortaya çıktığı üç kritik anda, kamuoyunun dikkatinin yeniden “olağan şüpheli”ye dönmesi için Hürriyet’in manşetleri üzerinden tekinsiz bir gayret sergilenmişti.
Bu dezenformasyonlarda Hürriyet’in “gönüllü” olup olmadığını bilemem; bugün ve cuma günü manşetlerin hikâyelerini okuduktan sonra kendi kanaatinizi kendiniz oluşturursunuz... Şahsen ben,Hürriyet’in, o zaman kapısını çalan dezenformasyon kaynaklarına “buyurun” demiş olsa bile bugün demeyeceğini varsayıyorum. Aksi takdirde, Hürriyet’e “aman bu kez dikkat” diye bir uyarıda bulunmanın anlamı olmazdı; bu, “ben zokayı yutacağım, gönüllüyüm” diyen birini, “birileri seni aldatmaya çalışıyor, dikkat et” diye uyarmaya benzer.
Artık hikâyelere geçebiliriz...
İlk olarak, bundan tam 10 yıl önce bugün (18 Aralık 2002) gerçekleştirilen Prof. Necip Hablemitoğlu cinayetinde Hürriyet gazetesinin tavrını ele alacağız.
“Ruger o hedefi ıskaladı”
O tarihte Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olan Ertuğrul Özkök’ün cinayetin ikinci gününde (20 Aralık 2002) kaleme aldığı yazıdan başlayalım...
Özkök’ün yazısı, başlıktan da anlaşılabileceği gibi (“Ruger o hedefi ıskaladı”), Hablemitoğlu cinayetinin bir toplumsal mühendislik faaliyeti olduğuna, fakat bu kez hesabın tutmadığına dairdi...
Özkök, faturanın kolaylıkla ‘‘İslamcı tarikatlara’’ çıkarılacağı bir cinayetle karşı karşıya olduğumuzu, üstelik “o kanada yakın bir parti(nin) de iktidarda” olduğunu hatırlattıktan sonra şöyle yazmıştı:
“Bu cinayet bana göre, Abdi İpekçi’nin vurulması kadar haince seçilmiş bir hedeftir.
O nedenle merak ediyorum. Hangi müthiş senarist, hangi siyasi cinayet satrancı dehası bu hedefi seçip bulmuş? Gerçekten merak ediyorum...”
Özkök, yazısının bundan sonrasını, bu “cinayet satrancı”nı kim düzenlemişse, bu kez hedefi ıskaladığını göstermeye ayırmıştı:
“Dün Türk basınının bu olaya bakışını çok dikkatle inceledim. O menfur kafa, şimdilik amacına ulaşamamış. Neredeyse aklı başında bütün gazeteler ve televizyonlar, olayın siyasi rengi konusunda önyargılı davranmamışlar. (...) Hain planını iyi yapmış, ama aklı başında medyayı tuzağına düşürememiş. Türkiye’de belki de ilk defa, medya bir cinayetin değerlendirilmesinde benzer bir tavır alıyor.”
(...)
“Bu toplum (...) bugün geldiği noktada, belki de tarihinin en kapsamlı ‘meşruiyet zeminini’ ve ‘ortak yaşama protokolünü’ oluşturmaya hazırlanıyor.
“Bizi yıllarca uğraştıran Sünni-Alevi, solcu-sağcı, laik-antilaik tartışmalarını bitirecek bir anlaşma zeminini oluşturma ihtimali epeyce yüksek. ‘Ruger’ kurşun, Türkiye’nin işte bu yeni buluşma noktasına sıkılıyor.
“Medyanın bu konudaki görüş birliğini ve dayanışmasını bozmamasında büyük yarar var. Hükümetin, istihbarat ve güvenlik birimlerinin de ne pahasına olursa olsun bu komployu boşa çıkarması gerekiyor. Çünkü bu artık hepimizin savaşı, hepimizin davası.”
“Biz bu filmi görmüştük...”, “Derin cinayet...”
Ertuğrul Özkök haklıydı...
Dönemin en etkili üç gazetesi (Hürriyet, Sabah, Milliyet), cinayetin ertesi günü “Biz bu filmi görmüştük” ve “Derin cinayet” gibi manşetlerle çıkmıştı. Yani “irticai terör” numarası bu defa hedefini bulmamıştı.
Fakat cinayetten birkaç gün sonra, bunun “erken bir iyimserlik” olabileceğini düşündürten garip bir atmosfer oluştu... Özkök’ün işaret ettiği “medyanın bu konudaki görüş birliği ve dayanışması”, bu yazının kaleme alınmasından sadece beş gün sonra bizzat Hürriyet tarafından bozuluverdi.
Cinayetin beşinci gününe denk gelen 23 aralıkta (ki bu da Kubilay’ın Menemen’de katledilmesinin 72. yıldönümüne denk geliyordu) Hürriyet, ilginç bir Hablemitoğlu cinayeti performansı sergiledi.
Gazete, birinci sayfanın göbeğine Kubilay ve Necip Hablemitoğlu’nun fotoğraflarını yan yana koymuş, altına da “Aynı uğurda can verdiler” başlığını yerleştirmişti. (Başlıkta tırnak falan yoktu, haberi okuyunca bu sözlerin Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’e ait olduğu anlaşılıyordu.)
“Aynı uğurda can verdiler” haberi, günün ikinci önemli haberiydi... Günün en önemli haberi, yani gazetenin manşeti de yine Hablemitoğlu cinayetine ayrılmıştı: “Asıl hedef ‘uyuyanlar...’”
Yani:
“Necip Hablemitoğlu suikastının ardından gözler, İran’da eğitildikten sonra Türkiye’de ‘uyuyan’ ajanlara çevrildi. 25 siyasi cinayetin emrinin İran’dan verilmiş olması, şüpheleri yine bu ülkenin üzerine çekti...”
Habere, geçtiğimiz yıllarda öldürülen laik aydınların fotoğrafları eşlik ediyor, ve fotoğrafaltında “Her yol İran’a çıkar” deniyordu.
Yani Hürriyet’e göre önceki bütün cinayetlerin emrinin İran’dan verildiği kesindi, bu konuda en küçük bir kuşkuya bile mahal yoktu. Eh, yirmi beş cinayet öyleyse, yirmi altıncı da öyledir!
Bu arada sanmayın ki, haber somut argümanlara dayanmaktadır... Hayır, “istihbarat kaynakları”na dayandırılan kaynaksız bir haberdi bu.
Ankara Garnizonu cenaze törenine katılıyor...
Gelin şimdi de bu manşeti Hürriyet’in cinayetten hemen sonraki manşetiyle ve genel yayın yönetmeninin tavrıyla karşılaştıralım...
Tablo şöyle: Gazete, cinayetten bir gün sonra “Derin cinayet” manşetiyle çıkıyor... Bunun ne anlama geldiğini de genel yayın yönetmeninin yazısından öğreniyoruz: Hürriyet bu kez kesin bir biçimde devlet içindeki toplum mühendislerine mesaj veriyor, “öncekileri yuttuk ama bunu yutmayacağız” demeye getiriyordu.
Ve sadece beş gün sonra, gazete, yayın yönetmenine söylediklerini yutturan akıl almaz bir manşetle yayımlanıyordu.
Bu, nedir şimdi? Böyle bir şey nasıl olabilir? (Manşetten ve yazıdan iki gün sonra gerçekleştirilen cenaze törenine, tıpkı Mumcu ve Kışlalı için düzenlenen törenlerde olduğu gibi “Ankara Garnizonu”nun da katılmış olması bir neden olabilir mi acaba?)
Ertuğrul Özkök, beş gün önceki tavrı ortadayken, “ben dezenformasyonum, beni devlet gönderdi” diye bağıran bu haberi gazetenin tepesine yerleştirirken ne hissetmişti?
Belki de Özkök o gün gazetede yoktu ve ona bilgi verilmeden kotarılmıştı her şey... Eğer öyleyse, soruşturmuş muydu bu işin nasıl olduğunu?
Soruşturmamışsa, neden soruşturmamıştı?
Cuma günü Hürriyet’in Mumcu ve Kışlalı cinayetlerinde de benzer manşet performansları sergilediğini gösterdikten sonra Özkök’e birkaç soru daha soracağım.
***
Konfor bozan cesaret...
Çok değil, bundan beş yıl öncesine kadar bazı haberlerin “yazılamayacağı” yönünde Türkiye’deki gazeteciler arasında bir konsensüs vardı... Bu sayede, bazı haberler yayımlanmadığında kimse ortaya çıkıp “neden gizledin” diye hesap sormuyordu.
Bu ortak “anlayış” gazeteciler için çok konforlu bir ortam yaratıyordu. Çünkü, ancak bu sayede, yapmakta oldukları şeyin “gazetecilik” olduğuna inanmaya ve başkalarını inandırmaya devam edebiliyorlardı. Çünkü onlar da biliyordu gazeteciliğin özünde “sır ifşa etme” mesleği olduğunu; onlar da biliyorlardı, otoriteden çekinerek bazı haberlere otosansür uygulayıp da ortada gazeteci gazeteci dolaşılamayacağını...
Böyle bir gazetecilik ortamında, “yazılamayacak haber yoktur” diye ortaya çıkıp sonra da bunun gereğini her türlü riski göze alarak yerine getiren birileri fena hâlde can sıkar... Artık mevcut konfor dağılmış, gazetecilik yeniden tanımlanmıştır.
Ahmet Altan ve onun Taraf’ı, işte böyle bir “hainlik” ettiler, o nedenle de yalnız küflü bir ulusalcılığın değil, Başbakan’a, “lütfen bize biraz daha az baskı yapabilir misiniz, bu şekilde muhaliflik yapamıyoruz” mealinde yakınan risksiz muhaliflik arayışı içinde olanların da düşmanlığını çektiler.
Bu süreçte özellikle Ahmet Altan yazılarıyla, konfor bozan bir cesaretin eşsiz örneklerini sergiledi.
Ahmet Altan ve Yasemin Çongar artık Taraf’ta değil.
Fakat kimse sevinmesin, Taraf “rahatsızlık vermeye” bundan sonra da devam edecek.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025