Burhanettin DURAN
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD-Türkiye ilişkileri hep kendine özgü bir seyir izledi. Bu ilişki hegemon bir güç ile orta büyüklükteki bir devletin münasebetleri olmaktan öte anlamlar taşıdı.
Soğuk Savaşın krizleri de yeni bir dünya düzeni aranan dönemin gelişmeleri de Türkiye'yi sürekli sıcak gündemin merkezinde tuttu.
Aslında Türkiye'nin coğrafistratejik parametreleri Türkiye- ABD ilişkilerinin kritik boyutunu anlamak için başlı başına yeterli.
Ancak bu ilişkinin AK Parti döneminde ve özellikle Arap isyanları sonrasında daha dinamik ve farklı bir forma büründüğünü söyleyebiliriz.
Özellikle Obama- Erdoğan dönemlerinde işbirliği ile rekabetin iç içe geçtiği bir ilişki tarzı kuruldu.
Arap isyanlarının ilk günlerindeki olumlu hava Suriye iç savaşının uzaması ile gerilimli bir düzleme geçti.
Model ortaklık hedefi zamanla stratejik ortaklığın ve müttefiklik ilişkisinin sorgulandığı bir yere geldi.
Bir- iki yıldır ise YPG ve FETÖ üzerinden yepyeni bir yoğunluğa ve gerilime büründü.
Ankara Obama'nın gidişini ve yeni başkanın gelmesini sabırsızlıkla bekliyor.
15 Temmuz darbe girişimini aşan Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonu ile de Suriye'de saha gücünü artırıyor.
DEAŞ ile mücadelede ABD'ye Rakka ve Musul gibi yeni işbirliği alanları önerirken YPG ve FETÖ konusunda baskısını artırıyor.
Washington ise Obama'nın başkanlığının son günlerinde kurumsal bir dağınıklığa ve çekişmeye sahne oluyor.
Bunun en sansasyonel örneği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkan yardımcısı Biden'a neden Kobani'ye YPG'ye iki uçak silah gönderildiğini sorduğunda "bilgim yok" cevabını almasıydı.
Erdoğan ise Biden'ın bilgisizliğini yüzüne vururcasına "ama ben biliyorum" demeyi tercih etti.
Dahası, savunma Bakanı Carter YPG'ye silah desteklerini kabul etti ve bu desteğe devam edeceklerini söyledi. İlk bakışta görünen şey Washington'daki kurumsal dağınıklığın Erdoğan tarafından sobelenmesi.
Erdoğan, PYD ve FETÖ konusunda ABD'li yöneticileri sıkıştırdıkça kurumlar arasındaki politika farkları ortaya çıkıyor.
Obama'nın birkaç kez değişen Suriye politikasının saha detayları CIA, Pentagon, Dışişleri ve Beyaz Saray koridorlarındaki çelişkiler olarak tebarüz ediyor.
Amerikalılar kurumlar arasındaki farkları Türklere göstermekten hoşlanır. Tıpkı "ErmeniSoykırımı" tasarılarında Kongre- Başkan ikilemi gibi. Yine Gülen'in iadesi konusunda hukuki süreç- siyasi süreç ayrımları gibi. Şimdi de YPG'ye silah desteği hakkında benzer bir kurumsal farklılaşma söylemi oluşuyor.
Ankara ise bunun kurumlar arası "danışıklı dövüş" olmasından şüpheleniyor.
Bu şüpheyi korumakta fayda var...
Ancak yine de Washington'daki kurumların bu seçim dönemindeki çatlakları arasından sızacak bilgilere ve önerilere kulak kesilmek gerekir.
Sözgelimi Gülen'in yük olduğunu düşünen kurumlar olabilir.
Ya da FBI'ın FETÖ soruşturmalarının son durumunu biliyor muyuz?
FETÖ mensuplarını kara para aklama gündemi ile sıkıştıracak detayların kurum koridorlarından sızması da mümkün olabilir.
Ya da Dışişleri ile Pentagon'un YPG'ye destek konusundaki farklarını bilmek Türkiye'ye yeni argüman kolaylığı sağlayabilir.
Ezcümle, Washington'u gündemde tutmanın ideolojik değil pratik faydalarına odaklanılmalı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2022
19.05.2021
15.05.2021
30.04.2021
24.04.2021
17.04.2021
6.01.2020
3.01.2020
13.10.2020