Ergun BABAHAN
Kadri Gürsel geçenlerde Artı TV’de katıldığı bir programda ana akım medyayı övmüş ve bu merkezin namuslu gazeteciler yetiştirdiğini söylemiş. Ona göre mesleğin yeniden güç ve itibar kazanması, buranın tekrar güçlenmesinde yatıyor.
Halifelerin, ailelerinin, eşlerin, damatların, amcaların kanlı çekişmelerini hatırlamayan Müslümanların İslam’ın altın çağına; İstiklal Mahkemeleri’ni, Şark Islahat Planı’nı, Takrir-i Sükun Kanunu’nu, Trakya Pogromu’nu, Dersim’i bilmeyen veya hatırlamayan sekülerlerin Mustafa Kemal dönemini nostalji ile anarak o günlerin özlemini çekmesine benzemiş bu söylemi…
Türkiye’nin merkez medyası namuslu ve vicdanlı gazeteci yetiştiren bir okul olmadı çünkü özellikle de 1980’nin ikinci yarısından itibaren.
Her şeyden önce bu medya çok uzun yıllar Kürt gerçeğini, Müslüman gerçeğini, Alevi gerçeğini, Ermeni Soykırım gerçeğini yok saydı, görmezden geldi. Sadece saymakla kalmadı, bu konuları gündeme getirenleri hedef gösterdi, çoğu zaman da asılsız ve yalan haberlerle.
Gerçeği dile getirmek gerekirse, bu konuda başı bir dönemim ‘Amiral Gemisi’ denilen Hürriyet çekti. Hürriyet gazetesinin askerleri rahatsız eden Eren Keskin’den Orhan Pamuk’a, Ahmet Kaya’dan Hrant Dink’e kadar sayısız isim hakkında yaptığı haberleri ve yorumları hatırlamak yeter artar bile.
Kendini namuslu sayan bir gazeteci, askeri korumak için konuyu cinsel taciz boyutuna bile getirmişti köşesinde...
Hürriyet bu konuda devletin derin kaynaklarıyla sıkı bir işbirliği içinde çalışır, Ankara’nın karanlık mahfillerini rahatsız eden herkes bu gazetenin haber ve köşelerinden payını alırdı.
Mesela tarihçi Caroline Finkel’in Genelkurmay arşivlerine girmesinden rahatsız olanlar, bu konuda hemen bir köşe yazısı yazdırmış, Ahmet Altan’ın romanının çalıntı olduğu gibi komik bir iddiayı gazetenin manşetine taşıttırmıştı.
Ana akım medya ‘susma ve susturma’ üzerine kurulu bir anlayışa sahipti. Devlet için rahatsızlık verici konularda susma, bu konuları gündeme getirenleri de susturma.
Öyle ki, gazeteler AKP iktidarına kadar rahatça ‘Kürt’ kelimesini kullanamaz, askerin tepkisinden çekinirdi. Asker davet edince koşarak Genelkurmay’a gider, aldığı brifingleri sivil siyasetçiye ‘balans ayarı’ vermek için manşet yapardı.
Bu medyanın köşe yazarları çoğunlukla sivil siyaset biçimini aşağılar, askere sürekli davet çıkarırdı. Her gün bir parti başkanına hakaret eden yazarlar, askeri rahatsız eden konulardan özenle uzak dururdu.
Bu ‘rejim bekçiliği’ karşılıksız değildi. Bu görevinin karşılığını devletten nemalanarak alırdı. Dönüp baktığımızda Doğan Grubu’nun Dışbank’ı, Petrol Ofisi’ni İş Bankası kaynakları üzerinden satın alması, Sabah Grubu’nun yetersiz kaynaklarıyla batan Etibank’ın sahibi olması hep bu işbirliğinin sonucuydu.
Askeri vesayet tekçi sisteme sahip çıkılmasına karşılık ekonomik yağmaya sessiz kalır, hatta destek verirdi.
Bu sistemin tepe yönetimi, yazarları dönen dolapların farkında idi. Herkes önemine ve konumuna göre payını alır, o yüzden düzenin işleyişine destek olurdu. Bugün muhafazakârlık kisvesi altında sürdürülen soygun ve yağma, o dönem Atatürkçülük adına yürütülürdü.
Özetle diyeceğim şu: Türkiye’nin merkez medyası denilen kesim, mesleğine ve ülkesine ihanet etti. Arsız bir zenginleşme ve tüketim kültürü üzerinden ülkede olup biten her türlü hak ihlali ve yolsuzluğa sessiz kaldı, bu yolsuzluğun bizzat ortağı oldu.
Bugün Batı dünyasında da medya giderek finans veya büyük sanayi kuruluşlarının elinde. Ama kendine merkez diyen ve saygı duyulan hiçbir medya kuruluşu, patronunun işi için bırakın arsızcayı, örtülü lobi bile yapmıyor. Bizde patronun karton fabrikası için bakan peşinde koşan genel yayın yönetmeni merkez medyadan çıkmıştı…
O yüzden, mesleğin kurtuluşu eskinin merkez medyasına dönüşte değildir. Çürümenin başlangıç noktalarından biri orasıdır. O medya gazetecilik ilkelerine bağlı kalıp denetim işini doğru düzgün yapsa, bugün pervasız bir Erdoğan tek adam rejimiyle karşı karşıya kalmayabilirdik.
Kendine merkez diyen medya sadece rejim bekçiliği yaparak ekonomik yağmaya ortak olmadı, birbirini yok ederek kendi ayağına da kurşun sıktı.
Sonuç olarak içindeki mallarla beraber satıldı. Dün askeri vesayet sistemine hizmet ederek Erdoğan’a “muhtar bile olamaz” manşetleri atanlar, bugün onun gazetelerinde pişkince ona ve rejimine hizmet ediyor. Eğer namuslu gazetecilik buysa, ben almayayım.
Çözüm çürümüş merkez medya düzenine dönmek değildir. Çünkü orada demokrasi, insan hakkı ve editoryal bağımsızlık yoktur. Pazarlık, iş takibi, yalan haber ve duyarsızlık vardır.
Çözüm örgütlenmiş, gazete patronundan editoryal bağımsızlığını almış ve evrensel meslek ilkelerine saygılı gazeteci kadrolarındadır.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021