Fehim TAŞTEKİN
“Rusya, Astana’ya da, Soçi’ye de sadık değil” diyor. İdlib’de operasyonlar durdurulmazsa Türkiye’nin askeri yanıt vereceğinden bahsediyor.
Gayet sert! Ateşin yamaçlarında barut kurutuyor.
Suriye ordusu, Rusya’nın desteğiyle Aralık’tan beri İdlib’de vura vura ilerliyor.
Son süreçte Türkiye-Rusya ve Suriye-Türkiye arasında dikkat çekici görüşmeler gerçekleşirken muhalif saflarda Ankara’nın operasyonlara rıza gösterdiğine dair bir kanaat de oluşmuştu.
Haliyle sormak lazım: 9 Ocak’tan itibaren Rusya nezdinde Dışişleri ve Savunma bakanları düzeyinde yürütülen temaslardan çıkan sonuçlar, Ankara’nın artık Suriye devletinin kendi topraklarını kontrol altına almasını önleyemeyeceğini göstermiyor muydu?
MİT Başkanı Hakan Fidan’ın 13 Ocak’ta Moskova’da Suriye Ulusal Güvenlik Dairesi Başkanı Ali Memluk’la buluşması yeni bir evreye geçildiğinin resmi değil miydi?
Bu toplantılardan sonra Türk yetkililer, 15 Ocak’ta ‘Suriye Ulusal Ordusu’ ve ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin komutanlarını Reyhanlı ve Gaziantep’te toplayıp “M-4 ve M-5 otoyollarını açmanın yolunu bulmamız gerekiyor” demedi mi? Bu bir bakıma artık Türkiye’nin silahlı yığınlara kalkan olamayacağı ve başlarının çaresine bakma zamanının gelmekte olduğu mesajı değil miydi?
Türkiye ile Rusya arasında varılan mutabakatla operasyonlara 9-24 Ocak arasında mola verip İdlib’deki sivillerin Hama ve Halep’e tahliyesi için Hazır, Ebu el Zuhur ve Habit’te kontrol noktaları kurulmadı mı?
Bu toplantıları takiben “İdlib Emirliği”nde özel bir yere sahip olan Maaret el Numan, 28 Ocak’ta tekrar ordunun kontrolüne geçti. Oluşan görüntü sanki Ankara’nın çaresizce geçit verdiği yönündeydi. Çünkü sanıldığının aksine kentte kıyameti andıran bir direniş olmamıştı.
Çaresizce Rusya’nın dediğine gelindiyse Türkiye’yi ateşe iten bu öfke neden?
“Tamam, otoyolu açın ama orada durun” denildiyse henüz M-4 ve M-5 açılmadı.
Maaret el Numan’dan sonra operasyon M-5 ve M-4 kavşağındaki Serakıp istikametinde ilerlerken tescilli “terör örgütü” Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile Türkiye destekli gruplar Halep’in batısı ve kuzeyinde cepheler açarak Suriye ordusuna ağır kayıp verdirtti. En az üç bomba yüklü araç kullanıldı. HTŞ’nin yanı sıra Türkiye destekli Semerkand Tugayı, Cephet’uş Şamiyye, Ahrar’uş Şarkıyye, Ceyş’ul Şarkıyye, Dokuzuncu Fırka, El Mecd Müfrezesi, Ahrar el Şam gibi örgütler de eşlik etti. Saldırılar, Maaret el Numan’ın intikamıydı. Rusya ise Fırat Kalkanı’nın kontrolündeki El Bab’da göreceli dokunulmaz olan Türkiye destekli grupların mevzilerini cehenneme çevirdi. Bu yanıt aynı zamanda bu alandaki silahlı grupların sorumluluğunu üstlenen Ankara’ya idi!
Ne yazık ki Suriye ordusu ilerledikçe askeri gözlem noktaları bir bir kuşatılıyor. Her seferinde iki ülke orduları karşı karşıya kalacak korkusu yaşanıyor. Morek ve Surman’dan sonra Maaret el Numan operasyonu sırasında Maar Hattat kuşatıldı. M-5’i açmaya dönük operasyon sürerse güzergâhta Tel Tukan, El Eys ve Raşidin’deki gözlem noktaları var.
TSK ise üç gündür Serakıp’a askeri sevkiyat yapıyor. İkisi M-5 üzerinde üç yeni barikat kuruldu. Bu hamleyle Serakıp için “Geçilmez” denilmiş oldu. Ağustos’ta Han Şeyhun el değiştirirken benzer bir hamlede bulunulmuş ama gidişatı etkilememişti. Dün TSK’nin Suriye ordu mevzilerine ateş açtığına dair iddialar da hızla yayıldı. Suriye ordusu da kararlı; son birkaç gün içinde 250’nin üzerinde kaybı var. Yani durum ciddileşiyor.
***
Türkiye’nin bu duruma nasıl düşürüldüğünü anlamak için süreçle ilgili notlarımızı tekrarlamamız gerekiyor.
Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı Aralık 2016’da Moskova Deklarasyonu, Ocak 2017’de Astana Deklarasyonu, Mayıs 2017’de ‘Gerilimi Düşürme Bölgeleri Anlaşması’ ve Eylül 2018’de Soçi Mutabakatı’na ortak ettiğinde kanlı oyunun bitiş sahnesi başından belliydi.
Astana platformundan terörle mücadele ve Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgusunun yapılmadığı tek bir bildiri çıkmadı. Erdoğan operasyonlara karşı sesini yükselttikçe Putin de ilan edilmiş ortak hedefleri hatırlattı. Bu süreç Doğu Halep, Doğu Guta ve Dera-Kuneytra gibi cephelerde uzlaşmayı kabul etmeyen İslamcı örgütlerin Türkiye’nin kolaylaştırıcı rolüyle İdlib’e taşınmasını sağladı. Bu stratejiyi belirleyenler, İslamcı örgütleri baş hamisine doğru süpürüyordu. Yani Suriye cephesine giriş kapısı, gönderme kapısı olarak kurgulanmıştı.
Bunu kabul eden siyasi aklın tek hesabı oyunda kalmaktı!
Ne için?
Yarım kalmış Suriye hevesler için…
Oyunbozanlık için…
Türlü türlü hesaplarla bu örgütleri yedekte tutabilmek için…
Kürtlerin liderliğindeki özerkliğe karşı askeri harekâtlara yeşil ışık alabilmek için…
Bu örgütlerle ‘güvenli’ bölgeleri tutmak için; yani bunları “mayın eşeği” gibi kullanmak için…
Bu ‘için’ uzar da uzar.
17 Eylül 2018 Soçi Mutabakatı’nda ise akla ziyan bir gözü karalık ile Erdoğan imkânsız görevler üslendi.
Mutabakata göre İdlib’in etrafında 15-20 kilometrelik silahsızlandırılmış bir bölge oluşturulacak, 10 Ekim 2018’e kadar tank, roketatar, top ve havan gibi ağır silahlar bu bölgeden çıkartılacak; 15 Ekim 2018’e kadar tüm terörist gruplar bölgeden uzaklaştırılacak; 31 Aralık 2018’e kadar M-4 ve M-5 otoyolları açılacaktı. Ortak açıklamalarda tekrarlanan bir taahhüt daha vardı: Siyasi süreci kabul eden örgütlerin teröristlerden ayrıştırılması.
İnce düşünülmüş bir final sahnesi! Vaat ettiği tek şey İdlib’e tutunanlar için yenilgi, bunları destekleyenler için hezimet. Astana’dan sonra Suriye’deki diğer cepheler çözülürken en sona İdlib’in bırakıldığı aşikârken Soçi Mutabakatı’na imza atmak cesaret işiydi.
Halep-Lazkiye ve Halep-Hama yolu açıldığında İdlib’e yığılmış örgütler için Türkiye sınırlarına yaslanıp kaderlerini beklemek ya da sınırları aşıp bize karışmaktan başka bir çare kalmıyor. Libya seferi diyebilirsiniz, fakat o da çare değil. Herkesin gözü Türkiye’de. Beri taraftan Rusya, Türkiye’nin göçle ilgili kaygılarını aşağı çekmek için sınırda ‘geçici tampon’ fikrine de açık durabilir. Siviller ve milislerin bir süre daha tutulacağı ve ikinci bir finalin çekileceği sahne.
***
Neticede Erdoğan, Soçi Mutabakatı ile verdiği sözleri yerine getiremedi. Putin de “Senin yapamadığını ben yapıyorum” diyor. Erdoğan, Putin’in “terörle mücadele” gerekçesini de reddediyor. İdlib’in yüzde 90’ına hükmeden HTŞ, BM kararı gereği Türkiye’nin de terör örgütleri listesinde. Ama bu, Erdoğan’ın içine sinen bir durum değil. Esad yönetimine karşı savaşan herkes ‘muteber direnişçi’ sayılmalıydı!
Bu refleksle Erdoğan, ABD ile aynı tele basıyor. Amerikalılar Suriye’nin mahvına yarıyorsa her tür örgüte göz yumabilir. Terör listelerinde olsalar dahi! Nasıl olsa ılımlılaştırma cinliğiyle HTŞ, El Kaide’den azat oldu. Artık paralel El Kaide. ABD’nin özel temsilcisi James Jeffrey geçenlerde basın toplantısında baklayı ağzından çıkardı; HTŞ’nin Esad’la savaşa odaklandığına dikkat çekerek “Henüz biz bu iddiaları kabul etmedik ama kendileri, terörist değil vatansever muhalif savaşçılar olduklarını iddia ediyorlar. Bir süredir uluslararası bir tehdit oluşturduklarını görmedik” dedi. ABD’nin terör örgütleri listesinde olmasa cümlenin ilk yarısını da kurmayacak! HTŞ ve müttefiklerinin sivil alanlar ve hükümet güçlerine düzenledikleri saldırıları da “Kimsenin zarar görmediği saldırılar” diye masumlaştırıyor. IŞİD de hilafet kurup CIA’in eğitip donattığı örgütleri tasfiyeye kalkışmasaydı pekâlâ devrimci sayılacaktı. Güçleri yetse HTŞ’nin IŞİD’den türediğini de unutturacaklar.
Ayrıca Jeffrey Erdoğan’a “Putin’e güvenemeyeceğini açıkça söylemiştik” diye akıl verirken Türkiye’nin İdlib’de asker bulundurmasını desteklediklerini söylüyor. Yani lafı “Rusya’nın açtığı kapıdan girsen de sen NATO’nun oyununu oynamaya devam et” demeye getiriyor. Erdoğan o oyunu zaten oynuyor; Amerikalıların açıkça yapamadığını yaparak eşsiz bir hizmet sunuyor. Bu hizmetten son 10 yılda en fazla yararlanan İsrail oldu.
ABD, Türkiye’nin katkılarıyla İdlib’in kanayan yara olarak kalmasını isterken şu sıralar özellikle Suriye’yi çökertecek yaptırımlara ağırlık veriyor. Caesar Suriye Sivil Koruma Yasası çerçevesinde yaptırımlara eşlik etmeleri için Avrupa’ya da baskı yapıyor.
Rusya yaptırım sarmalının Cenevre’deki anayasa çalışmaları ilerlerken kırılmasını umuyordu. Ancak çalışmalar uzadığı gibi yaptırım sopası da devreden çıkmıyor. Bu yüzden Rusya, Suriye’nin yeniden inşasına Türkiye’yi ortak ederek bu cendereden çıkmanın hesaplarını yapıyor. Bunun için de Şam-Ankara barışı şart. Taraflar birbirini test etse de buzlar kırılamıyor. Türkiye inatla, artık tüm destekçi ülkelerin kendileriyle ilişkilendirmekten kaçındığı İslamcı örgütler üzerinden hayallerini canlı tutuyor. Hâlâ Cenevre’de anayasa yazılır da bu gruplar Şam’da iktidara ortak olur hesabı güdüyor. Bu grupları ve sahadaki Türk askeri varlığını koz olarak görüyor.
Suriye siyasetindeki hezimetlere rağmen kalan parçaya iyice zımbalanan beklentiler değişmiyor: Suriye’de siyasi geçiş süreci başlayacak, Türkiye yeni Suriye’de söz sahibi olacak ve elbette Kürtler evlerine eli boş dönecek!
Uygulanabilir bir çıkış stratejisi evvela bu tehlikeli oyuna son vermeyi gerektiriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025