Hakan TAHMAZ
24 Haziran sonuçlarıyla ile ilgili tartışma güncelliğini yitirmiş değil. Ancak çok net ki seçmenin en az yarısına yakınının rızası hilafına yürürlüğe konulan rejim değişikliğine karşı nasıl bir mücadele, strateji izleneceği önümüzdeki dönem muhalefetin karakterini ve niteliğini belirleyecek temel konuların başında gelmekte.
Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’ne karşı olduklarını iddia eden, mecliste yer alan partilerin iç sorunları öne çıkmış durumda.
Muhalefet meşgul!
HDP, enerjisini daha köklü ve yapısal sorunlarını çözmeye ve meclis grubunu rotasını belirlemeye harcıyor. Devlet aklının beklentilerini, seçimlerde tepe taklak eden HDP’nin üç yıldır karşı karşıya kaldığı büyük siyasal tasfiye sonrasında bu meşguliyetinin anlaşılabilir yanları olduğu çok açık.
MHP’den dışlananların kurduğu İYİ Parti siyasi kimliğini, örgütsel yapısını ve zeminini netleştirememenin sorunlarıyla uğraşıyor.
CHP’nin ise, 24 Haziran seçim kampanyası sırasında yeşeren umutlardan sonra, anlaşılması imkânsız bir şekilde olağanüstü kongre istemine direnç göstererek düzeysiz, içi boş tartışmalarla zaman harcaması akıllara bin bir soru getirmektedir.
Bu gelişmeleri tetikleyen ana unsur, 16 yıllık iktidarın toplumda yarattığı sosyal, kültürel ve siyasal dönüşümün sonucu olarak geliştirilen rejim değişikliğinin doğru analiz edilemeyerek sonuçların kestirilememiş olunmasıdır.
Geçiş süreci
Bugünden geriye dönüp baktığımızda Türkiye’nin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında bu tünele girdiğini, 15 Temmuz darbe girişiminin de bu sürecin karakterini ve geleceğini belirlediğini görüyoruz. OHAL olarak adlandıran 2 yılı aşan bu sürecin siyasal, sosyal verilerinin ve sonuçlarının çok açık bir biçimde yeni rejime ebelik ettiği görülüyor.
Bu süreçte 7 milyon ceza dosyası açıldı. 750 bin kişi aranıyor. 500 bin kişi denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutuluyor. 3 milyon kişinin hükmünün açıklanması ertelendi. 14’ü milletvekili olmak üzere 60 bin siyasi tutuklandı. 209 gazeteci tutuklu, 94’u DBP olmak üzere, 99 belediyeye kayyum atandı. 135 bin 816 kişi kamu görevinden uzaklaştırıldı. Görevden uzaklaştırılan 57 kişi intihar etti. 1156 dernek ve vakıf, 158 gazete, radyo, televizyon, 19 sendika, 2 kurum ve kuruluş kapatıldı.
Bu rakamlar her an değişmekte. Bu tablo Türkiye’nin yaşadığı geçiş dönemin bilançosu olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin evrensel normlar ekseninde yapması gerekenler kendiliğinden ortaya çıkmakta. O da normalleşme. Bu tanımlamayla ne anlatmak istediğimi sorarsanız, Türk Dil Kurumu sözlüğünde normalleşme “Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun” olarak tanımlanıyor.
Alışılagelen; baskıcı ara dönemlerden sonra normalleşmenin, özgürlüklerin, hakların göreceli de olsa geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması doğrultusunda olmasıdır. Mağduriyetleri gideren, marazi durumları ortadan kaldıran siyasi yönelime girilir.
Meşruiyet sorunu
Türkiye’de olduğu gibi aksine bu uygulamaları kalıcılaştıran ve kurumsallaştıran örnekler de var. Bunlar zor gücüyle, toplumu baskı altına almayı başaran yönetim örneklerdir. Meşruiyetlerini, zora dayalı olarak sandıkta seçmenin ezici çoğunluğunun rızasını göstermesinden alırlar. Bu önemli bir ölçüttür ama artık 21.yıl dünyasında tek başına yeterli değildir.
Küreselleşen yeni dünyada, iktidarların, yöneticilerin siyasal, sosyal odakların meşruiyetinin en az birinci ölçüt kadar önemli ikinci bir dayanağı daha vardır. Bu, gelişmiş evrensel ortak insani değerler, haklar, hukuk ve kurumlar karşısındaki durumdur. Günümüzde bunlara sırtını dönebilen ülke ve yönetim neredeyse kalmamıştır. Bir anlamda ortak değerlerle çatışan yönetimler sürdürülebilir olmaktan uzun yıllardır çıkmışlardır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçimlerinin sonuçları bu iki meşruiyet dayanağı bakımından oldukça sorunlu ve tartışmalı. OHAL koşullarında hukuksal olmayan özel düzenlemelerle yapılan seçimlerin meşruiyeti 12 Eylül darbecilerin yapmış olduğu seçimlerin toplumsal meşruiyeti kadardır.Her ikisi de hukuktan yoksun düzenlemelerle ve keyfi, baskıcı, tek yanlı kampanya ile sandık kurmuştur. Başka bir ifadeyle seçimler kitaba uygun yapılmadı. Kitap, seçimleri iktidar bloğu Cumhur İttifakı’nın zaferiyle sonuçlanmasına göre ayarlandı. Hukuk, demokratik normlar, katılımcılık ve şeffaflık, sandık ve seçim güvenliği gibi bir dizi şeyin yoksunluğu meşruiyet sorunu yaratan unsurlar oldu.
Bunların yanı sıra rejim değişikliği, toplumlar ve devletler için radikal bir değişikliktir. Doğal olarak normal seçimlerden çok daha yüksek oranda seçmen rızası gerektirir. OHAL koşullarında, her şeye rağmen toplam seçmenin en az yarısına yakınının direnç gösterdiği değişikliğin bu yönden de meşruiyeti tartışmalıdır.
Diğer taraftan rejim değişikliğin muhtevası da uluslararası ölçütler bakımında oldukça tartışmalıdır. Hak ve özgürlükleri daha da sınırlayan, denetim mekanizmalarını fazlasıyla sınırlandıran, yürütme yetkisini tek elde toplayan, yöneticilerin siyasi ve hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırıldığı bir sistemim insanlığın ortak evrensel değerleri, normları ve kazanımları bakımından da meşruiyet sorunu olan bir yönetimdir. Bu noktada oluşacak meşruiyet sorunu ancak toplumsal meşruiyetin zayıflığından kaynaklanan sorunlara ve gelişecek dirençlere güç verebilir.
Yine bu bakımdan yeni rejimin inşası ve devletin reorganizasyonu için seçimler öncesi yapılması anayasal bir zorunluluk olan düzenlemelerin, tamamının Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılması da kararnamelerin içeriğinden bağımsız bir başka boyutuyla meşruiyet sorunu oluşturuyor. Bu yöntem önce yetkileri ve sorumluluğu belirlenmiş bir Cumhurbaşkanı veya yürütmenin başı seçilmedi. Önce kişi seçildi, sonra seçilenin bazı yetki ve sorumluluklarını seçilen kişi belirledi veya netleştirildi.
Sonuç olarak 24 Haziran seçimleriyle hem toplumsal hem de uluslararası meşruiyet sorunu olan bir rejim değişikliği inşa edilmeye başlandı. Hak ve özgürlükleri daha da kısıtlayan ve Türkiye’nin normalleşmesine hizmet etmeyen yeni rejim.
Muhalefetin yeni dönemin stratejisinin iki önemli temel ayağını meşruiyet tartışması ve temel evrensel insani haklar ile özgürlükler oluşturmalıdır.
Hakan Tahmaz
(www.hakantahmaz.com)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.04.2025
20.02.2025
1.02.2025
29.12.2024
26.10.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
6.12.2023
17.06.2023