Halil BERKTAY
[2 Mayıs 2020] Hayatın yeknesaklaşması çok sıkıcı. Normalde, günlük yaşantımızda çalışma, ve eğlenme; ciddî ve gayri ciddî işler; (ister öğrenciler ister hocalar için) dersler ve ders dışı faaliyet; spor ve dinlenme; yoğunlaşma ve gevşeme; yalnızlığa çekilme ve başka insanlarla birlikte olma… sürekli içiçe geçer. Varoluşumuza zenginlik kazandırır. Değişikliklerle soluklanırız.
Şimdi ise birçoğu yok bunların. Sorun sadece sokağa çıkma yasağı değil. 65 yaş üstü veya hafta sonu kısıtlamaları olmadan da, haftada 15 saatim sınıfta ama geri kalan vaktimin büyük kısmı gene bilgisayar başında geçiyordu. Lâkin şöyle bir fark vardı: bir, mecbur değildim; iki, ekranda da gezebiliyordum çeşitli âlemleri. Çünkü yeryüzü ve insanlık bu kadar tekdüzeleşmemiş, grileşmemişti. Bir saat tek bir şeye, diyelim bir yazıya ve belirli bir düşünce akışına konsantre olduktan sonra, beş dakika ara verip haberlere bakabiliyordum örneğin. Ya da biraz spor veya bir doğa belgeseli izleyebiliyordum, kafamı kısmen boşaltmak için. Oysa şimdi hepsi imkânsız hale geldi. Siyaset çok azaldı ve daraldı; iktidar bile daha neyi yasaklayacağını veya kiminle kavga edeceğini saptamakta zorlanıyor. Spor tümüyle yokoldu. Hep aynı aslan veya sırtlan veya fil sürüsünün -- ya da leopar veya çita yavrularının -- serüvenlerini de 15’inci defa izlemekten bıktım (daha 10 saniye içinde anlıyorum hangisi olduğunu). Geriye korona ve korona ve korona kalıyor.
Öyleyse buyurun. (1) Dünyada durum çok kötü. En ufak bir yavaşlama belirtisi yok. Olamaz da, (a) aşısı bulunmadan; (b) ilâç tedavisi geliştirilmeden. Bu iki tâyin edici tıbbî müdahalenin yokluğunuda, işimiz aslen idarî önlemlere: yasaklara, karantinalara, izolasyona, sosyal mesafenin muhafazasına kalmış bulunuyor. Onlar da ancak bir yere kadar etkili. Toplam vaka sayısı bu sabah 3.4 milyonu geçti. 23 Nisan’dan bu yana, günlük yeni vaka ve ölüm sayıları şöyle:
Tarih Yeni vaka Yeni ölüm
23 Nisan 80,159 6,606
24 Nisan 87,055 6,781
25 Nisan 106,255 6,291
26 Nisan 90,088 5,955
27 Nisan 72,638 3,714
28 Nisan 70,021 4,637
29 Nisan 73,745 6,366
30 Nisan 82,130 10,227
1 Mayıs 87,248 5,888
2 Mayıs 93,133 11,371
Başka bir deyişle, her iki seride de hiçbir istikrarlı azalma gözlenmiyor. Günlük iniş çıkışlar son derece rastgele (random). Düşüş anlamına gelebilecek hiçbir gelişme yok. Kimse de öyle bir iddiada bulunmuyor. Faraza yukarıdaki 27 Nisan verileri hiçbir uzmanı heyecanlandırmıyor, çünkü biliyorlar bunların geçici dalgalanmalar olduğunu. Çeşitli gösterge veya katsayıların sadece ikisinde, çok ufak oynamalar var. Sonuçlanmış vakalar içinde, iyileşme - ölüm yüzdeleri 88/12 ile başlayıp adım adım 79/21’e varmıştı. Şimdi oradan 80/20, 81/19 ve 82/18’e indi. Aktif vakalar içinde ise hafif/ağır yüzdeleri 95/5, 96/4, 97/3 ve şimdi 98/2 yönünde gelişti. Ama bunlar bile çok öne çıkarılan ve davulu çalınan gelişmeler değil. Bu sâkin karamsarlık, Türkiye’deki günübirlik heyecanların açığa vurduğu istatistikî cehalet ile tezat teşkil ediyor.
(2) Gerçek vaka sayısı bu mu? Ya da hangi düzeyde? Şurası çok âşikâr ki gerek tek tek ülkeler, gerekse bütün dünya için vaka ve ölüm sayıları korkutucu bir gerçekliğin sadece sathını kazıyor. Zira test ve kayıt uygulamaları hem çok farklı, hem çok sınırlı. Örneğin Japonya, hafif gördüğü vakalarla hemen hiç ilgilenmiyor. Hastaneye başvuranları dahi test bile yapmaksızın geri gönderiyor. İngiltere, Boris Johnson’ın ihmalleri ve kalın kafalılığı yüzünden, uzun süre hastalığı kendi seyrine bıraktı; umudunu zamanla “sürü bağışıklığı”nın oluşmasına bağladı. Oysa Ulusal Sağlık Hizmetleri’nin (NHS) en üst tıp direktörü Prof. Stephen Powis, daha 28 Mart’ta “ölümleri 20,000’in altında tuttabilirsek büyük başarı sayılmalı” demişti. O sırada İngiltere’de pozitif çıkan test sayısı 17,089 ve ölüm sayısı da 1,019’du -- ama Powis en az 20,000 ölümden söz edebiliyordu. Neyi biliyordu, hangi yetersizliği farkediyordu da böyle konuşuyordu acaba? İngiliz hükümetinin çok sonra aklı başına geldi ve şimdi, daha yeni “günde 100,000 test” hedefine ulaşmayı kutluyorlar. Ama atı alan Üsküdar’ı geçti ve kaybettikleri haftalarda İngiltere tırmandı, tırmandı; toplam vaka sayısında dünyada 4. (an itibariyle 177,454) ve toplam ölüm sayısında dünyada 3. sıraya (an itibariyle 27,510) yerleşti. Powis’in umudu da politikacıların aptallığı karşısında çok fazla iyimser kaldı.
Bu ölüm sayısı, başka bir açıdan da bir facia. İngiltere sadece hastanelerdeki ölümleri kaydediyordu, COVID-19 ölümleri diye. Yaşlılar için bakım veya huzur evlerindeki (care homes) ölümleri dahi katmıyordu pandemi ölümlerine. Bundan birkaç gün önce, haydi bu bakım evlerindeki ölümleri de katalım dediler. Bu yüzden küt diye 4,419 “ek ölüm” daha geldi ve bunlar önceki günlere-haftalara yedirilmeden önce toplam ölüm sayısı 29 Nisan’da ansızın 26,097’ye fırladı.
(3) ABD’de test sayıları ve Paul Romer’in önerisi. Kıssadan hisse: derin realite, resmî rakamlardan çok farklı. Sathın altında, gerek vaka ve gerekse ölüm sayıları bakımından muazzam bir “yeraltı denizi” saklanıyor. Testler bu gizli okyanusun ancak küçük bir kısmına ulaşıyor. 328 milyonluk ABD’de, örneğin, vaka sayısı 1.1 milyonu, ölüm sayısı 65,000’i geçti (ki Amerika’nın Vietnam Savaşı’nın tamamındaki kayıplarını çok aşıyor). Ama bu veriler muhtemelen gerçek sayıları çok yetersiz biçimde yansıtıyor.
Hal böyleyken, artık dengesiz ve çocuksu çığırtkanlığını çok yakından tanıdığımız Donald Trump, ABD’nin artık günde 100,000 test yapıyor olmasıyla övünüyor. Bu miktar yeterli mi? Birkaç gün önce BBC’de Paul Romer’i izledim. Sırasıyla Rochester, Stanford, Kaliforniya-Berkeley, Chicago ve New York üniversitelerinde ekonomi profesörüydü. Ekim 2016’da NYU’dan izin alıp Dünya Bankası’nın baş iktisatçısı (Chief Economist) ve en kıdemli başkan yardımcısı (Senior Vice President) oldu. Bu görevdeyken, 12 Ocak 2018’de Wall Street Journal’a verdiği bir mülâkatta, Şili’nin sosyalist Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet döneminde Şili’nin “iş ve yatırım kolaylığı” notunun Dünya Bankası’nca politik nedenlerle düşürülmüş olabileceğini imâ etti. Patırtı koptu ve 24 Ocak’ta istifa etti. Öte yandan aynı yıl, endojen büyüme teorisine katkıları ve teknolojik yenilikleri uzun vâdeli makroekonomik analizlere katması nedeniyle (William Nordhaus ile birlikte) Nobel Ekonomi Ödülü’nü aldı.
İşte bu Paul Romer’di, geçen akşam BBC’ye bağlanan. BBC programcıları, krizden nasıl çıkılacağını ve ekonomik canlanma açısından ne gibi önlemler alınması, nasıl politikalar izlenmesi gerektiğini konuşmak istiyordu. Ekrana gelen Romer’e sordular, ne diyorsunuz diye. İlk bakışta hiç “ekonomik” gözükmeyen bir şey söyledi. “Korku” dedi (fear). Korkunun sona ermesi gerekir. Yani insanlar işe, şirkete, toplantıya vb gittiklerinde enfekte olmaktan korkuyorsa, hiçbir makroekonomik önlem, hiçbir stimüle edici malî (fiscal) veya parasal (monetary) politika fayda etmez. Önce korkuyu, onun için de salgını altetmeniz gerekir. Peki, dediler, korku nasıl altedilir o zaman? İşte o noktada Paul Romer çok ilginç bir şey söyledi. Bırakın bu 100,000 test vb lâflarını demeye getirdi. Amerika’ya günde 22 milyon test gerekir. Çünkü ancak bu takdirde, herkesi 15 günde bir yeniden test edebilir ve salgının belini kırdığınızdan emin olabilirsiniz. Biraz yutkundu, iki BBC programcısı. Nasıl yani, dediler, bu mümkün olabilir mi? Mümkün, dedi Romer: bedelini öderseniz pekâlâ yapılabilir (if you pay for it). Amerika’da günde 200 milyon teneke sodalı içecek üretiliyor. Üretiliebiliyor. Neden? Parası ödendiği için. Eh, parasını öderseniz, 22 milyon test de yapılabilir.
Aklıma üç şey geldi bunları dinlerken. Birincisi, kapitalizmin miyopluğu, çıkmazları, çelişkileri. İkincisi, tam bir ay önce, Türkiye’yi gözeterek yazdığım şu paragraf: “Koronavirüs salgınıyla, ikircikli ve yarım yamalak, “hem o hem o” ya da “ne yardan geçerim ne serden” tavırlarıyla baş edilemez. “Gücümüzün bir kısmını salgınla mücadeleye hasredelim, ama tamamını değil, çünkü ekonomiyi de kollamamız lâzım.” Hayır, bu olanaksız. Hele Türkiye gibi çok da zengin olmayan bir ülkede, tümüyle olanaksız. İktidar uygulamada tekçi ve tekelci, ama düşünüşünde ve krizi algılayışında dağınık. Önce salgın, sonra ekonomi. Ekonomi zaten bütün dünyada krize girecek ve giriyor. Kaçınılmaz. Ancak olanca gücünle yüklenirsen epideminin belini kırabilir ve belki ondan sonra ekonomiyle uğraşabilirsin. İki cami arasında bî-namaz kalırsan, ikisini de yapamazsın. Ekonomiyi kurtaracağım diye çok kesin ve konsantre politikalar gütmezsen, bitiremezsin bu salgını. Uzar gider, yerleşir, endemik hale gelir, sonra hiç hakkından gelemezsin. Her şeyi olabilecek en kötü biçimde aşağı çeker. Ekonomiyi ve siyaseti düze çıkarmak da asıl o zaman hayal olur.”
(“Trump bile anladı”; 2 Nisan 2020).
Üçüncüsü… şeyy… yani nasıl desem? Paul Romer’in 328 milyon nüfuslu ABD için günde 22 milyon test ölçütü, 80 küsur milyon nüfuslu Türkiye için günde 5 milyon test demek. Oysa Türkiye halen günde maksimum 43 bin testle idare ediyor. Aklıma takıldı. Belirteyim dedim.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024