İhsan DAĞI

İhsan DAĞI
İhsan DAĞI
DİKEN Tüm Yazıları
Unutulması zor bir adam
19.04.2013
2241

 Ölümünün ardından yirmi yıl geçti, ama unutulmadı. Zehirlenerek öldürüldüğüne ilişkin haberlerin ve açılan davanın ilgi görmesinin nedeni de unutulmaması.

Yaptıkları, düşünceleri ve kamuoyuna verdiği fotoğrafla unutulması zor bir liderdi Özal. Kendiyle de barışıktı toplumla da.

Tabuları yıktı, konuşulmazları konuştu. Zor bir dönemde siyaset yaptı. ‘Toplum devlet için değil, devlet topluma hizmet için vardır’ ilkesini savundu. Geldiği siyasal gelenekte devlet-toplum ilişkisi hiç de bu ilkeye uyumlu değildi aslında. Kemalist-militarist devlet, dindar-muhafazakâr topluma güvenmiyor, onu denetlemek ve kısıtlamak için ancak vesayet çerçevesinde bir siyasete izin veriyordu.

Büyük sağ kitleler bundan muzdarip olsalar da devleti kutsayan, toplumu devlete hizmetle yükümlü gören bir siyasal kültürle yoğrulmuştu. Böyle bir ‘gelenek’ içinde ‘önce toplum gelir, devletin varlık sebebi toplumdur’ gibi kor bir liberal ilkeyi siyasetin düsturu yapmak tabuları yıkmaktır. Özal bunu yaptı. Toplumun 28 Şubat ve 27 Nisan’da gösterdiği sivil-siyasal direniş bu felsefeden güç aldı.

Bürokrasiye önem vermedi. Onun doğasının ve geleneğinin değişime kapalı bir statükoculuk ve muhafazakârlık olduğunu biliyordu. Mevzuatı değil halkın ‘yeni hukuk’ ihtiyacını ciddiye aldı. Değişen toplumun ihtiyaçlarına mevzuatın cevap vermesi gerektiğini düşünüyordu. Toplum, mevzuatın ve bürokrasinin katı denetiminden kurtarılmalıydı.

Özal bürokrasiyi de devleti de ciddiye almadı. Onun için aslolan toplumdu; üreten, çalışan, risk alan, vergi ödeyen girişimci toplum. Halkı devletin tebası olarak gören Kemalist-Jakoben anlayışa prim vermedi. Özal için demokrasi ve piyasa ekonomisi ‘devlet’ karşısında ‘toplum’u özerkleştirmenin, özgürleştirmenin ve güçlendirmenin araçlarıydı. Açık toplum, piyasa ekonomisi ve demokratik siyasetin kök saldığı bir toplum devlet tarafından denetlenemez, resmî ideolojinin buyruklarına göre yetiştirilemezdi.

Aşağıdan yukarıya bir modernleşme dalgasıyla hem toplumu ‘aktörleştirecek’ hem de devleti ‘ehlileştirecekti’. Devletin denetlediği bir toplumdan serbest girişim ve açık toplum yoluyla devlet tarafından denetlenemeyecek özgür bir toplum yaratmaya teşebbüs etti.

Otoriter-Kemalist elitler, devletten topluma ‘sinsi sinsi güç aktaran’ bu adamı hiç sevmediler. Medyasıyla, bürokrasisiyle, iş örgütleriyle direndiler. Özal da bunlara açıktan meydan okuyacak güçte değildi. Ne ordu kontrolündeydi, ne bürokrasi; ne de medyası vardı arkasında. Sivil toplum zayıf, darbeden yeni çıkmış toplum ürkek, ekonomi kırılgandı.

Özal başka bir araç kullandı statüko bekçilerine karşı; uzun vadede sonuç verecek, derinden derine işleyecek, gürültü koparmayacak ama yapısal dönüşümü de kaçınılmaz kılacak işlere girişti. Ekonomiyi liberalleştirerek devletin müdahale imkânlarını sınırladı, dünya ile bütünleşme politikaları izleyerek toplumu ve ekonomiyi küresel rekabetin içine itti, AB üyeliğine başvurarak siyasal kurumlar ve değerler için Avrupa standardını öne çıkardı.

Kürt sorununu çözmeden kalkınmanın, refahın, özgürlüğün ve etkin bir bölgesel politikanın mümkün olmayacağını biliyordu. ‘Federasyon dahil her şeyi konuşabilmeliyiz’ diyebilen bir liderdi. Ölümünden önce elinde iki büyük proje vardı; Kürt sorununu çözmek ve ‘yeni bir dönüşüm siyaseti’ başlatmak.

Ve son dönemlerinde sürekli dillendirdiği üç büyük özgürlük felsefesi... İçinden geldiği ‘sağ’ geleneğe liberal bir felsefi temel kurma girişimiydi; düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğü... Bunlar olmadan açık toplum, demokratik rejim ve kalkınma olmazdı Özal’a göre. Haklıydı.

Özal farklıydı, çok farklı... Unutması zor...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar