Leyla İPEKCİ

Halis niyetlilerle kasıtlılar arasındaki uçurum
13.05.2014
1691

 Küresel ekonomik çalkantılar ülkemizi teğet geçtiğinde bazıları üzülmüştü. Son bir yıldır ekonomik gidişatı manipüle eden iç ve dış odaklı çabalara rağmen bir türlü bozulmuyor somut yaşamı belirleyen maddi kıstaslar. Aynı şekilde manevi olarak da bir genişleme, çoğullaşma dönemi. Bir yandan herkes için özgürlük, hukuk ve adalet talepleri artıyor, bir yandan yüz yıllık meseleler korkusuzca ele alınabiliyor. Toplumsal hayatın bugünkü dilinde dolaşıma girerek, ortak gelecek inşasına katkı sunmaya başlayabiliyor.

Evet yüz yıllık parantez kapanıyor, Türkiye bir toplum olmaya başlıyor diyoruz. Bütün küresel yozlaşmalara, bütün ahlaki çöküşlerin mimariden çevreye yansıyan bozukluklarına ve bunun getirdiği çok acil sorunlara rağmen toplumsallığımızın durumu bu. Her katmanda müthiş bir hareketlilik var.

Hafta sonu konuşmacı olarak katıldığım bir organizasyonda kurumsal faaliyetlerini anlatan kadınları dinlerken bunu bir kez daha gördüm. 'Biz' diyordu, 'bu cumartesi sabahı evde rahat bir şekilde yan gelip yatabilirdik. Ama çocuklarımız daha adaletli, daha kültürlü ve refah dolu bir ülkede yaşayabilsin diye buradayız.' Sadece bu niyetle ter döken kadınların sayısındaki artışa baktıkça, hayatın hemen her alanında giderek aktif ve görünür olan kadınların bugünkü kıyamın taşıyıcıları olduğu rahatlıkla söylenebilir. Siyasetteki 'gidişattan memnun değilim' söylemini körükleyenlerin pek ilgi göstermediği dip akıntılardan bir örnek bu sadece.

Öte yandan Dünya Ekonomik Forumu'nun 2012 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu'na bakılırsa Türkiye kadın-erkek eşitliğinde 135 ülke arasında 124'üncü durumda çıkmış! Kadınların ekonomiye katılım fırsatı açısından 135 ülke arasında 129'uncu olarak yer alıyormuşuz! Toplumsal hayatın en dış katmanına dahi değmeyen, bu toprakların gerçeğine hiç dokunmayan bu istatistiklere bel bağlayan ne çok kişi ve kurum var. Toplumdan böylesine bir kopmuşluk sonucu küresel raporlara bu kadar sorgusuzca bel bağlamanın patolojisi ille araştırılmalı.

Bazılarımız bu tip küresel egemenlerin kasıtlı raporlarından medet umarak muhalefet etmeye çalışanların 'satılmış' olduklarını veya 'sömürgeci aydın' olduklarını söylüyor. Her devirde de söylendi bunlar. Elbet içlerinde böyle olanlar vardır. Ancak bugün memleketin en karanlık döneminde olduğuna sahiden inananlar var. Asıl vebal, buna inananları kasten manipüle eden ve siyaseti yönlendirmeye çalışan odakların üzerinedir bana göre.

Toplumsal barış sürecini ve diğer sorunlarımızı başka aktörlere gerek kalmadan çözme eğilimi gerçekleştikçe (Kürt açılımında olduğu gibi) mesela tarihin en karanlık günlerini yaşamaya başlayabiliyor bir anda ülkemiz! Özellikle 17 Aralık sürecinden beri bu odakların dışarıdaki itibarlı sözcüleri bir yandan 'ülkemin dünyadan kopmasından endişe duyuyorum' diye demeçler veriyor, bir yandan da hükümeti indirmek için hileli yöntemleri desteklemekten geri kalmıyorlar. Sahici endişelilerin de söz hakkını gasp ediyor bu kasıtlı yöntemleri. Sıra, hiçbir zaman onların endişelerini gidermeye gelmiyor.

Daha hakkaniyetli yarınlar kurmak için canla başla uğraşanların arasında da mevcuttur elbet yolsuzlukları ve ahlaksızlıkları görmezden gelenler, üstünü örtmeye çalışanlar. Fakat hepsi bu değil. Birileri hem devletin üst kademelerine hileli yöntemlerle yükselecek, hem başka odakların talimatıyla kriptolu telefonları dinleyip yabancı devletlere servis edecekler. Hem de bütün suçu bu tip bürokratlarla, savcılarla, emniyetçilerle baş etmeye çalışan siyasete atıp aradan sıyrılacaklar.

Bir yandan çok kritik hukuki davalarda tanıklıkları ortaya çıkan şaibeler hiç yokmuş gibi, haksız yargılananların ve yargıdan kaçırılanların derdine hiç düşmeyecekler. 'Suçlular kimse ortaya çıkarılsın' dışında hiçbir analiz yapmayacaklar, adalet talebinde bulunmayacaklar. Ama öte yandan sabah akşam özellikle dışarıda demokrasi eksikliğinden dem vuracaklar.

Bu hafta sonu katıldığım davette bir kez daha anladım ki, toplumu hakkaniyet ekseninde maddi manevi dönüştürme çabasında olan sade vatandaşlarla, karanlık bir gidişata savrulduğumuzu iddia eden 'kasıtlı' merciiler arasında büyük bir niyet uçurumu var. Yeni hayat, kendi etrafına ördüğü dikenli telleri usul usul kaldırmakta olan Türkiye'nin entellektüel zihin yapısında olduğu kadar, hileyle gönüller ittifakında da gedik açmaya çalışanları dışarı kusuyor durmaksızın. Perdeler kalkıyor bir bir.

İktidar hem toplumsal taleplere özgürlük ve adalet ekseninde cevap vermeye devam etmeli, hem de işledikleri suçu hep birlikte meşrulaştırıp soğukkanlılıkla kamufle edenleri demokrasinin dışına çıkmadan etkisizleştirmeye çalışmalı. Elbet bu hiç kolay değil. Ama bunun üstesinden gelebildiği oranda memleketin gidişatına dair sahici endişelilerin de haklı gerekçelerine eğilmeye sıra gelecektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar